MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

AHİ EVRAN'DA BEYTULLAH CAMİİ VE BAYRAM SABAHI

22 Nisan 2023 Cumartesi 07:44

Mahallemizin Beytullah Camiinde bayram coşkusu...

Mahallemiz Ankara'nın Sincan ilçesinde sonradan imara açılan nezih mahallelerden biri; Ahi Evran mahallesi. Sincan'da bahçelik diye bilinen, sebze ihtiyacının karşılandığı ve Ankara çayının suyuyla sulanan münbit arazisinin olduğu bölgeye kurulan bir mahalle. Bahçelerin arasında, bir köyü andıran gecekondularıyla arzı endam eden mahallemiz, bugün modern yüzüyle Sincan'ımızda nüfusu kalabalık, büyükçe ve müstakil bir alana sahip.

Mahallemizin ilk ve tek ibadetgah hüviyetli Beytullah Camiinin temeli atıldığında gecekonduların hakim olduğu bir mahalle olduğu için cami binası devasa görünmüştü mahalle sakinlerinin gözünde...

Gecekondulara nispeten kocaman binalar arasında kalmış Camiinin önceki o devasa görünümünden bugün  bir eser kalmamış gibi. Öyle ki cemaatin yoğun ilgisine cevap veremiyor artık. Otuz yıl önce bu camiinin planını yapanlar bugünleri meğer çoktan görmüşler. Bir feraset örneği işte.

Mahallemizin merkezini teşkil eden konumu itibariyle göz dolduran camimize yönelişler rahat ve kolay olmaktadır. Görmeye değer bir hareketlilik göze çarpar ezanlar okununca. Dört bir taraftan akan sularla oluşan göl misali. Manevi bir mıknatıstır manen dipdiri olanlar için.

Bugün Bayram namazında yine o ihtişamlı kalabalığına şahid olduk mahallemizde ve camiye sığmayan cemaat caminin dışına taşmıştı. 

Belki de bu cemaatin yoğun ilgisi camimizin din görevlilerinden kaynaklanıyordu. 'Belki', aslında cümlede olmaması gereken bir sözcük... Çünkü Celal hocamız imamlık görevini bihhakkın yerine getiren bir din görevlisi... İmam denilince akla gelebilecek yetkin bir insan. Sohbet ve vaazlarındaki üslûbu bir tebliğcide olması gereken de fazla... Sabır ve metaneti, Eyup aleyhisselamı akla getirecek nitelikte. Peygamber aşığı bir gönül ereni...Yediden yetmişe cemaatiyle ilgilenişi dikkat çekerken, bu çabasıyla camiimizi bir eğitim kurumu haline getirmiş durumda. Bu izdihamin asıl sebebinin bu yaklaşımında olduğunu düşünüyorum.

Bugünkü vaazı birlik ve beraberliğimiz üzerine iken gençlere yönelik yaptığı faaliyetlere dem vurmadan geçmemişti mesela. Birlik ve beraberlikten bahsederken bunun sıradan bir vaaz konusu olmadığı muhakkaktı. Modern hayatın bir dayatmasıyla savrulan insanın en temel ihtiyacının elden kaymasına mani oluşun anlatımıydı. Vaaz bitmiş, namaz kılınmış ve hutbe irad edilmişti. Milletin nazarındaki bayram namazı görevi bir yerde ifa edilmişti. Gönül rahatlığıyla evlere varıp bayramlasmak, sonra da kahvaltı yapmak en doğal arzusu oluyor o an her insan için. Biz bunları düşünsek de Celal hocamız birlikteliğin müşahhas örnekliğini yasatma derdindeydi. Bir resmin son parçası eksik gibiydi. Musafaha...

Bayram namazının hitamında topluca müsafaha çağrısı büyükşehirlerde unutulmaya yüz tutmuş bir sunnetin ihsası manasına gelen bir çagrıydı adeta. Değerli cemaat, musafaha etmeden çıkmayalım lütfen hitabıyla Celal hocamız bize bir sünneti yasatma derdindeydi...

Geleneğimizde musafaha, müezzin efendinin namaz ve hutbeden müteşekkil bayram vecibelerinin hitama erdiğinin beyanı manasına gelen 'elfatiha' nidası akabinde imam efendinin mihrapta cemaate dönük ayağa kalkmasıyla başlayan tebrikleşmelerdir. Musafaha ritüelinde serencam, imam efendiyle tokalaşan ilk kişinin imamın sağına geçip, daha sonra gelen her bir ferdin imamdan başlamak üzere sıraya giren diğer kimselerle tokalaşmasıyla devam eder. Bu şekilde orada bulunan herkesin birbirleriyle 'hayırlı bayramlar olsun' temennileri eşliğinde ve sevinç ve muhabbetin coşkun atmosferinde başlatılan musafaha sona erer.

Sosyal medyanın esiri olunan, aile fertlerinin evde ayrı odaları tercih edip tek başına, anne, baba ve kardeşten dahi uzaklaşıldığı, karşılıklı ünsiyetin neredeyse sona ermek üzere olduğu bir yaşam biçiminin özellikle genç nesil arasında yayıldığı şu zaman diliminde, cemaate devam etmenin ulviliği, hafta bir kılınan bir cuma namazı hele hele şu bayram namazındaki omuz omuza olan birlikteliğin oluşturduğu manzaranın sosyal dokuya ne denli faydali olduğunu görmemek ve taktir etmemek mümkün değildir.

Musafaha sünnetinin ihyasında insanların birbirine dokunuşunu görüyorsun. Her tokalaştığın insanla göz göze gelişinde, gözlerde sana verilen değeri hissediyorsun. Kıymet verilmenin tadını alıyorsun. Yanlız olmadığını anlıyorsun. Birleştirici bir ruhun varlığıyla yaşıyorsun...Cemaatte rahmet olduğuna bizzat şahit oluyorsun. Olumsuzlukların eridiğini, yerini yapıcılığa bırakan huzur ve sevincin izini sürüyorsun. 

Bir zamanlar sıradan şeylermiş gibi bize olağan gelen yaşam biçimimizi bugüne indirgediğimizde değerler adına neleri kaybetmizi daha iyi anlıyoruz. Musafaha ederken bunları düşünüyordum.

Diğer taraftan, elini uzatırken tedirginlik yaşayan gençler dikkatimden kaçmıyordu. Sanki yabacı birine dokunmaktan çekiniyorlardı... Kabuğuna çekilmiş bir nesil için bu serencam belki de çok sıkıcı geliyordu... Anlamsızdı. Tanımadığı birçok  insanın elini tutmak da neyin nesiydi... Eminim böyle bir gençliğin nazarında kurban alışverişinin vazgeçilmez pazarlıklarında tutuşan ellerin tokalaşmadaki şekli abartılı, ya da gereksiz sey gibi duruyordur... Bunlar, sanal aleme mahkum beyinlerin anlamayacağı gerçeklerdi.

AVM'lerde çılgınca tüketmenin aracı haline getirilen bir nesil için ibadethanede geçen zaman kim bilir ne manaya geliyordu inşa edilen yeni dünyalarında...Belki de bir gereksizliğin ifadesidir. Kim bilir?

Maçlarda statları dolduran insanların anlamsız birlikteliği gibi miydi acaba camilerdeki bu birliktelikler? Onu da bilmiyoruz.

İnsanın insana yabancılaştıgı bu yeni dünyamızda  bu musafaha bir ilaç gibi gelmişti. Ben öyle hissetmiştim. 

Yarım asırlık insanın el tutuşundaki samimi kavrayışıyla son çeyrek asrın yetiştirdiği sanal alemin insanının el tutuşundaki gayret ve samimiyeti de aynı değildi maalesef... Değerlerin kayıp gidişi üzüyor elbette insanı.

Bunları görünce musafahadi ısrarını daha iyi anlamıştım Celal hocamızın... Toplumun nabzını iyi tutuyordu. O yüzden gençlikle ilgilenmesi çok anlamlıydı. Çocugumuzu bizden daha iyi tanıyordu. Günde beş vakit okuduğu ezanlar, cemaate verdiği sohbetler, insanlarla olan ilişkileri toplumu tahlilde bizlerden hep çokça adımlarla ilerdeydi. Göremediğimizi daha net görebiliyordu. Biz, çocuklarımızın akademik başarısına odaklanırken o, manevi boşluklarını görüyor eksiklerini gidermeye çalışıyordu.

Celal hocamız, her ne kadar gençlere yönelik böyle bir eğitim teşebbüsünde bulunsa da aslında şehrin gündelik yoğun temposuna ayak uydurarak iş ve ev arasına sıkışan biz büyüklerin de sorununa neşter vuruyordu. Bir geleneği yaşatmakla geçmişimizi hatırlatıyordu bize...

Bu manada Diyanet kurumunun görevi hem çok önemli hem de çok meşakatli. Din görevlilerinin omuzlarındaki mesuliyet bu bakımdan gözardı edilemez. Sıradan bir memuriyet görevinin de ötesinde bir vazife. Mana ve değerler eğitiminin biricik yolu. Son dinin temsilciliği misyonunu taşıdıkları için imamların görev alanı çok geniştir. Din görevlileri keder ve sevinçlerinde her kesimle iç içe olmaları hasebiyle toplumsal kaynaşmanın vazgeçilmez unsuru haline gelmekteler. 

Güneşin girmediği eve doktor girerken imam güneşli evde de bulur kendisini güneşsiz evde de. Nişan, düğün gibi törenleriyle insanın en neşeli olduğu anlarında imamın asil duruşuna şahid olan halkımız, hastalık ve cenazesinde en mutsuz olduğu anlarında da yine imamı yanıbaşında görüyor; bu sefer uzatılan bir merhamet eliyle ve acısına ortak oluş biçimiyle...

Bu sebeple cami merkezli yaşam tarzımızın tarihi çok derindir.  Dünyaya yön verir hale geldiğimiz bin asırlık dünya hakimiyetimizin temelinde bu merkezin yoğunluğu nispetindeki özgül ağırlıgımız yatmaktadır. 

Bugün bayramda gerçekleşen musafahada hep bunları düşündüm.  Bu modern yaşam biçimimizin dayattığı seküler anlayışla bir maneviyatı nasıl yitirdiğimizi, Celal hocamızın Beytullah Camimizde bu bayram sabahı yaşattıklarında bir daha idrak ettik.

Bu vesileyle şunu bilelim ki;
Bu Bayram, oruçtan kurtulduğumuzun sevinci değil; bilakis mağfirete erişmemize vesile olan oruç gibi meşakatli ve riyası olmayan bir ibadetin ifa edilmesinden dolayı duyulan sevinçtir.

İslam mevsimlik  bir din olmadığı için kulluk imtihanımız da sadece bir ayla sınırlı değildir.

Dileğim şudur ki;
Ömrümüzün tüm günleri Ramazan günleri gibi, 
Tüm gecelerimiz Ramazan geceleri gibi,
Hayatımızın Kur’anî irtibatı da Ramazan'daki gibi daim olsun…

Ömrümüz Ramazan,
Akıbetimiz bayram;

Bugünkü Cumanız da mübarek olsun…

Mustafa Salim
21 Nisan 2023, Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
İsmail Kılıç
Güzel yazı için Teşekkürler Hocam.. Ağzınıza Sağlık