MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

ANKARA'DA AHLAKSIZLIĞA GEÇİT VERMEYEN YÜRÜYÜŞÜMÜZ

31 Ekim 2022 Pazartesi 15:21

Tarihi 30 Ekim 2022;

Yer, Ankara Ulus Meydanı ve

Hareket noktamız Hacı Bayram Veli Camii…

Karşı çıktığımız grup LGTP…

Renkleri gökkuşağı…

Daha önce de İstanbul Saraçhane’de gerçekleşen bu “Aileyi şer güçlerden koruma”yı yeğleyen haklı direnişi o gün; “Kafa yapısı belli, kime hizmet ettikleri ortada iken, bu çevrenin bir gazetesinin sosyal medya hesabından “İstanbul’da gericiler LGBTİ+karşıtı miting yaptı” sürmanşetinin altına “Saraçhane Meydanı’nda buluşan LGBTİ+karşıtı birçok tarikat ve cemaat üyesi, iktidarın diline doladığı “nefret suçu” kavramını eyleme dönüştürdü. Onur Haftası Yürüyüşü’nü yasaklayan İstanbul Valiliği’nin bu yürüyüşe izin vermesi tepkiye yol açtı.” açıklamasıyla bu çevrelerin, zihnen nasıl bir çıkmazın ve alçaklığın girdabında olduklarını gösterirken, diğer taraftan bu şenaatlerini rahatlıkla ifade etmelerinde ise toplumumuzun ne denli bir tehlike ile karşı karşıya olduğu açıkça görülmektedir.

Aileyi, haysiyeti, onur ve şerefi korumaya matuf bu izzetli direnişe “nefret suçu” yaftalayan çevrelerin ruh sağlıklarının yerinde olmadığı kesindir. Düne kadar TTB Başkanının o kimlikle buna sahip çıkması zaten hastalığın boyutunu iyiden iyiyi göstermektedir. Güzelliğin çirkin gösterildiği bir dünya… Tarihten ibret alınsaydı tekerrür eder miydi tarih? Lut Kavminden ibret alınsaydı, Sodom ve Gomore’nin ne denli dehşet manzaralı ahlaksızlık girdabı olduğu görülseydi rezilliklere paye verilir miydi?

Hak ve Batıl mücadelesinin belki de en somut örneği bu sosyal dokunun salahını isteyenlerle ifsadına çalışanlar arasında olan mücadelede görülüyordur.

Peygamberlerin gönderiliş sebebi de bu ifsada mani olmak için değil mi? Son ilahi din İslam’ın cihan şümul olmasının hikmeti de bu değil mi? İnsanlığın muhtaç olduğu ilkelerin son kitapta yer almasının gayesi de yine bu değil mi? Gaye, düzeni sağlamak ve bozulanı düzeltmektir. Fakat bunlar yine de imtihanın sırrı gereği yaşanacaktır. İyilerle kötüler arasındaki mücadele kıyamete kadar devam edecektir. Sonuçta bir sınav var, ya kazanılacak ya da kaybedilecektir.

Deşelesen bu kirli çukurları, altında Allah’a savaşı, varolmanın gayesi addeden insanları bulacaksın. Batıl olan ne varsa, yani Siyonizmi…Hangi taşı kaldırsan bu lanetlenmiş kesimi bulursun. Çünkü kendileri ari ırk; gayrısı köle, işe yaramaz, dünyanın başına bela ırk. Yok olsun isteniyor kendilerinden gayrı olan hem kim varsa.  Savaşların da altında bu deni insanlar var, ahlaksızlığın temelinde de… Sonuçta her iki durumda da insanlık yok olmanın eşiğine gelmektedir.

Esfeli safilin diye tabir olunur Kur’an’ı Kerim’de, insanların alçaklıkta sınır tanımayanları. Hangi hayvanda erkeğin erkeğe yanaşması var? Lanetlenen domuz da bir hayvan ve hayvanın dahi bir mertebe olduğu bu sefil yaratıkların yüzünden gelecek musibet, tüm insanlığı sarsmasın diyeydi Pazar günkü heyecanımız.  

Ankara Hacı Bayram’da başlattığımız 'haysiyete uzanan elleri kırma' eylemimiz tüm haşmetiyle devam etti ve de edecek.

Haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu bilenlerin, çirkinliğe dur demek için kendimizden emin ilerlerken yer ve göğü inleten sert adımlarla,

İyiliği emredip kötülükten menedenlerin haykırışıyla,

Ailenin kutsallığına inananların toplumun yapısını kemiren kubur farelerine dur demenin kalkışmasıyla,

Mehmet Akif'in mısralarında "Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim, Onu dindirmek için" diye ifadesini bulan bir duruş ve saflarını belli edenlerin salvolarıyla,

Lut kavminin başına nelerin niçin geldiğini bilenler olarak biz, o dönemde de bilmeyenler misali bugünkü bilmeyenlere meydan vermemek için ordaydık...

Sağduyulu birçok ülke, halkını bu insanlık dışı hastalıklı yaşam biçimine karşı korumanın tüm önlemlerini alırken bir müslüman olarak bu gidişata seyirci kalmamak için ordaydık...

İstanbul Sözleşmesi dediler yetmedi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği dediler yetmedi; bunlardan hareketle düzenlemeler yaptılar yetmedi, cinsiyetsiz çizgi filimler çevirdiler yetmedi, homoların evliliğini alenen ekranlara çıkardılar yetmedi, güzelim gökkuşağı rengine sarıldılar yetmedi; sonra da kendilerine sahip çıkan siyasi partiler buldular, derneklerden kırpılan gözlere kuyruk salladılar, hatta Tabipler Birliğinin ne idüğu belli olmayan başkanının eteğine sığınarak rezilliklerini bugüne taşıdılar...

Hacı Bayram’dan Ulus Meydanı'na kalabalık içinde yürürken bunları düşünüyordum; ve mırıldanarak diyordum kendi kendime bunlar;

İnsanın doğasına kasteden itibar suikastçılarıdır...

Ruh hastalığı müptelası insanlığın yüzkarası, hayvandan da aşağı hilkat garibesi yaratıklardır...

Sodom ve Gomore'de acı ölümle helak olanlar işte önü alınmayan bu alçakça zihniyetin sahipleridir...

İçlerinde tehheccüd namazı kılan binlerce müvvahhid müminin bulunduğu Lut Kavmi'nin başına gelen felaketten masum birçok insanın helakına sebep olanlar da yine bunlardır...

Hani Sodom ve Gomore eski zamanlarda Roma'nın en ünlü iki şehriydi de halkı refah içinde ama ahlaksızca yaşardı ya. Erkek erkeğe sevişmelerle meşhur bu iki şehrin insanı yanardağ lavları içinde uygunsuz pozisyonlarla taşlaşmış olup bugün batı müzelerinde sergilenmektedir. İbretlik bir manzara. Ayni tarihler Lut Kavminin başına gelen felaketlerle örtüşünce o kavim olduğu bile söyleniyorken;

Devlet olarak bu akımın önüne geçmelidir. Yasaklayıcı müeyyideler getirilmelidir. Özellikle de gökkuşağı rengini kendi hayat biçimini anımsatıcı olarak kullanmaları yasaklanmalıdır. Çocuklara okullarda çizdirilen resimlerde bu renklerin hakim olduğu çalışmalara onay verilmemelidir. Yine çocuklara yönelik hazırlanan giysilerde, oyuncaklarda, spor malzemelerinde kullanılan bu renklerin maksadı aşan motif ve desenlere de kıstaslar getirilmelidir. Sosyal medyada sık rastladığımız paylaşımların da yeni kabul edilen “Sosyal Medya Kanunu” çerçevesinde ele alınarak takibinin tüm ciddiyetle yapılması gerekmektedir.

Mustafa SALİM

30 Ekim 2022, Ankara  

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
İDRİS
Yüreğinize sağlık duygularımıza tercüman oldunuz.
Tahir Çelebi
Bu haykırışlar daha fazla olmalıdır ki onların sesleri kesilsin. Bizler sustukça meydanı boş sanıyorlar.Herkese teşekkür ederim 👃