MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

BAŞA DOLANAN SARIK MI YOKSA SARIK’A DOLANAN DİLLER Mİ TEHLİKELİ?

30 Nisan 2024 Salı 16:15

İsmailağa Cemaati’nin manevi lideri Hasan Kılıç Hocaefendi 94 yaşında vefat etti. Hasan Efendi 23 Nisan 2024 tarihinde Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Sakızağacı Şehitliği’nde toprağa verildi. Hasan Efendi bilindiği üzere, İsmailağa Cemaati’nin 2022 yılında vefat eden manevi önderi Mahmud Ustaosmanğlu Hocaefendi’nin daveti ile 1954’te Fatih’in Atikali semtindeki Kumrulu Mescid’de göreve başlamış ve emekli olana kadar da burada görev yapmıştı. Hasan Efendi, dünürü olduğu Mahmud Efendi’nin vefatından sonra cemaatin başına geçmişti.

Cenaze töreninde Sayın Cumhurbaşkanımız devlet erkanıyla hazır bulunarak insani ve İslami görevini yerine getirmesi bir yana cemaatinin ve muhiplerinin iştirakiyle bir araya gelen onbinlerce insanın katıldığı Cenaze töreninin ihtişamlı görüntüsü yine birilerini rahatsız etmiş olmalı ki görüntüleri yayınlayan özel bir TV kanalının söz konusu haberi sunarken ki felaket tellalığı yine dikkatlerden kaçmamıştı.

Milletin gönlünde taht kurmuşların cenaze törenleriyle, milletten kopuk insanların cenaze törenlerini de gördük bu diyarlarda. Bir taraftan Merhum Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu ve Necmettin Erbakan’ın hınca hınç insan seli haline gelen kalabalıkları; diğer taraftan Kenan Evran, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit gibi siyasilerin iğne atsan herkesin görebileceği seyreklikte bir araya gelen bir kaç insan birlikteliği... Mahmut Es’ad Coşan’ın cenaze törenine katılmak üzere dünyanın dört bir bucağından kopup gelen sevenlerinden oluşan mahşeri kalabalık. Benzer topluluğun son Menzil Şeyh Abdulbâki Erol’un vefatı ve bugün Hasan Kılıç Hoca efendinin cenaze töreninde bir araya gelişleri. Algılarla bu yönelişlerin önü alınmak istense de Rabbim nurunu tamamlayacaktır.

Normal bir cenaze töreni olmasına rağmen bunu yorumlama biçimi mide bulandırıcıydı. Derdi haber yapmak değil, algıydı. İnanan insanları linç etme gayretinde olduğu her kelimesinden anlaşılan bir haber sunuşu vardı spikerin. Adeta kin ve nefretin ayyuka çıktığı bir ses tonuyla sunuluyordu haber. Algı içindi tüm bunlar. Sıradan bir cenaze törenini sarık ve cübbeleriyle gelen müntesiplerini “şeriat” diye yaftalayarak Türkiye’nin eski vesayet günlerinden kalma höykürmelerle inançlı insanları ötekileştirmek şurada dursun bir örgüt mensubu gibi göstermeleri artık can sıkıcı. Devletimizin en yüksek tepesinden gelen bir haykırışla bunlara “kes lan sesini” demekten başka çaremiz kalmıyor maalesef.

“Kes lan sesini” yollu çıkışlarımızı hak eden bu kesim, PKK’nın terör eylemlerine ses çıkarmaz hatta savunması karşısında devlete “katil” diyebilecek kadar hain, FETÖ’nün 15 Temmuz saldırısı karşısında halkın direnişine “tiyatro” diyecek kadar halktan kopuk; özellikle 7 Ekim’den bu yana Gazze’de gerçekleşen katliama üç maymunu oynar cinsten insanlardır.

Haliyle haberi sunan özel TV spiker kadının rahatsızlığını anlıyoruz. Çünkü “kes lan sesini” hitabını hak eden cinsinden bir hatun kişi…

Cenaze töreni manzarası İsmailağa Cemaatinin vefat eden liderlerinin son yolculuğundan bir görüntü. Bu spikerin, Yahudi bir din adamının cenaze töreninde hahamların dini kisvesine bir laf edeceğini sanmadığım gibi Hristiyan din adamının cenaze törenindeki rahip ve rahibe kisvesine de laf edeceğini hiç sanmıyorum.

Bunların derdi İslam'la. Bu topraklarda derdi İslam'la olanın kanı zaten hep merak edilen bir konu olmuştur. Tahlili yapılsa kanlarının, eminim asla Anadolu’mu yansıtmayacaktır. Algı operasyonu çekenlerin neresinden bakılsa kendilerinde bir hainlik ve alçaklık görülür. Elbette sonu gelecek bu zihniyetin.

Hani bu tür spikerlerin zaman zaman demokrasiden ve özgürlükten dem vuruşları yok mu, tamamen bir safsatadan ibaret. Bazımız bunlara kansa da inanmayanımız çoktur elhamdülillah.

Bunların demokrasi ve özgürlük sınırı kendi çizgilerinde olanları kapsar.  Bunu uygulamalarından anlıyor ve biliyoruz. İslam karşısında çeşit çeşit de olsalar küfür tek millettir. Bu çeşitliliğin tek bir düşmanı var; o da hakikattir, yani İslam’dır. Peygamber Efendimiz bunu "sen onların dinine girmedikçe senden hoşnut olmazlar" sözünde yer alan düsturla ifade buyurur.

Bu husus özellikle yönetim durumu söz konusu olduğu zaman ortaya çıkar. Yani siyasi arenada mülahaza edilir.

Osmanlı'dan sonra Müslümanların dünya hâkimiyetinden el çektirilmeleri ile başlayan dışlanmışlıklarına yılların biriken kinleri de eklenince ortaya çıkan tablo, Batı'nın despotluk motiflerinin ezici ağırlığını gösteren manzaraya dönüşmüş durumda.

Bu manzarada ezilen hep Müslümanlardır. Talan edilen yerler İslam beldeleridir. Akan kan Müslüman kanıdır. Cetvelle sınırı çizilen devletler sözüm ona Müslüman devletleridir. Sonra da bu devletleri Batı'nın vesayetini kabul eden hükümetler yönetmiştir.

Batı, Osmanlı bakiyesi dünyayı parselleyerek sömürgesi altına alışını dahi bir hak olarak görmüş, yeraltı ve üstü tüm zenginliklerine konuşunu kimseye aldırmadan yaptığı izahatlarla bunu demokrasi ve özgürlük olarak ifade etmiştir. Yıllar sonra Afrikalılar bu durumu "Beyazlar geldiğinde onların elinde İncil bizim elimizde altın vardı. Gittiklerinde İncilleri elimizde altınlarımız da ellerindeydi" sözlerindeki tespitiyle ifade ediyorlardı.

Dünyada manzara buyken İslam ülkeleri tek tek irdelendiğinde her birinde farklı yöntemlerle oluşturdukları algıların,  olguları nasıl şirazesinden çıkardıklarına şahit oluruz.

Yerel seçimlerde yaşadıkları zafer sarhoşluğu, niyetlerindeki gizliliği ayan beyan ortaya koymuştu. Dinimize ait kutsallarımıza bir anda nasıl hakaret ettiklerini bu zafer sarhoşluğunda görmüştük; şaşırdık mı? Hayır. 

Bunu yapanlar azınlık bir kesim. Yıllarca bu saldırılarla Müslümanları sindirdiler. Hayat hakkı tanımadılar adeta. Dine saygıyı önceleyen bir hükümetin varlığı ve bunun halk tarafından tüm baskılara rağmen desteklenmesi içimizdeki azgın azınlığı fazlasıyla rahatsız etmiştir. Anadolu’nun yine eski ihtişamına kadim milletin eliyle ulaşacağını görmeleri bunları çileden çıkarmaya yetmiştir.

Spikerin diline doladığı Şeriat Allah’ın koyduğu kanunlardır. Dinimiz İslam’dır. Biz Müslümanız. Adaletinden şüphe duyulmayan Allah’ın kanunlarını biz “şeriatın kestiği parmak acımaz” sözüyle taçlandırmış ve bu mefkûre ile dünyayı bin yıl hakkaniyetle yönetmişiz; hem de rahatsız olan Yahudi ve Hristiyanlara rağmen.

İslam’ın kendine has dünya görüşü ve yaşama biçimi vardır. Haliyle bir Müslümanın başına taktığı sarık ve giyindiği cübbe yine dini anlayışından kaynaklanmaktadır. Sarıkla ilgili hadisi şeriflerin mevcudiyeti, bol giysilerin tercih edilmesinin temelinde ibadet ruhuna uygun olması gibi temel iki özellik göz önüne alındığında Müslümanın giyinme tarzının tamamen inancından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sakal bırakmanın sünnet olması da bu tarzın oluşmasının bir sebebi olabilmektedir. Bayanların giyinme tarzını belirleyen de yine dinin temel umdeleridir. Kadın kıyafetleri çarşaf, pardesü ve şalvarlı köy kıyafetleri şeklinde tezahür etse de bu giyinme tarzının temelinde de yine inanç esasları yer almaktadır. Saçın örtülmesi Allah’ın emridir. Vücut hatlarının belli etmemesi temel bir esastır. İç ve dış elbise ayırımı da tesettürün ilkelerindendir. Bol elbise olsa bile dikkat çeken renklerden kaçınmak da bu tarzın inceliklerindendir.

İnanan insanların kimseye zararı olmadan kendi dünyalarında bu şekilde sergiledikleri bir yaşam biçimiyle hayat sürmelerinden rahatsız olmanın hiçbir mantılı izahatı yoktur. Despotça tavır sergileyenler inanan insanları incitmekte ve onları hayatın dışına iterek adeta yok hükmünde saymaktalar. 

Her karış toprağı bu milletin dedelerinin kanıyla sulanan Anadolu’mda yıllarca o dedelerin torunlarına inançlarından dolayı görülmedik eza bırakılmadı. Eza ve cefa çektirenler dünkü dedelerin bugünkü torunlarını aynı istikamette yürüdüğünü ve o anlayış çerçevesinde devletlerine hükmettiklerini gördüklerinden hazımsızlık yaşamakta ve saldırıya geçmekteler.

Bu haber biçimi olguların nasıl da çarpıtılarak yanlış algıya dönüştürüldüğünün açık bir örneğidir. Mümin ferasetlidir. Bu ferasetiyle algılara galebe gelecektir. Çünkü zafer inananlarındır.

Mustafa SALİM
30 Nisan 2024, ANKAR

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Mesut Hoca
Kaleminize yüreğinize sağlık.
Engin IRGAV
Kaleminize sağlık. Çok güzel tespitler