İnsanlar ikiye ayrılır; biri Allah yolunda gidenler, ikinciler de şeytana kananlardır.
Bu adam yaşadığı sürece şeytana uyması şöyle dursun, tüm hayatını bu yolu savunmaya hasretti.
Sonuç; cehennemin dallı budaklı bir kütüğü olarak yerini buldu.
Belki birileri, ölünün arkasından konuşulmaz diyecek ama bu, dini bir öğreti olup müslümanca ölenler için geçerli iken, hayatı boyunca Allah erlerine kılıç sallamış birinin kara kaşlı, kara gözlü gösterilmesine de rızamız olmaz elbette. Ebu Lehebler, Ebu Cehiller, Firavun ve Nemrutlar hatta bir millet olarak Yahudiler dahi Kur'an'da zem edilirken gaye neyse, bu tür insanlardan bahsetmemizdeki gaye de odur.
Gerçi anneannen Gümüşhaneli Osmanlı Ermenilerinden bir kadındı ve belki de azınlıklardan masum biriydi; fakat sen ismimizi taşımana rağmen pirincin içindeki beyaz taşlığına devam ettin.
Şimdi sormak lazım; değdi mi Bekir?
Bir zamanlar devletin televizyonunda ölen köpeğinin haberi yapılacak kadar bu milletin sırtından geçinilen asalaklıklar döneminin önden gelen vampirliğinle fırsatlar diyarı dünyayı heder edişin, ne acı bir son Bekir...
Şeytanı biraz tanısaydın diyeceklerimiz olurdu; lakin onun varlıgını da kabul etmedin ki. Sana göre belki de dinci kesim tarafından uydurulan bir varlık, yaptıklarıyla mantığa dayalı olmayan bir durumdu. Zaten dinin kendisi, külliyen nazarınızda bir hiç değil miydi?
Bu yüzden tüm yazılarında müslümanları karaladın, alaya aldın.
Zihniyet olarak;
Gün geldi inancı gereği örtünen bacımın örtüsüne saldırdınız, müslümanların bilinçlenmesinin önünü kesmeye çalıştınız.
Gün geldi, dinin hurafelerden arındırılmış ve gerçek yönüyle ögretildiği, devletin eğitim politikasına göre hazırlanan müfredat doğrultusunda eğitim veren imam hatip okullarına karşı çıktınız.
Gün geldi, din derslerinde mufredat gereği namaz kılan çocukları suç işlemiş gibi göstererek rencide ettiniz.
Gün geldi, Diyanet İşleri Baskanlığını diline doladınız.
Gün geldi, hac farizası için Mekke yollarına düşenleri, Araplar'a para kazandırılıyor diyerek birçok yönlü saldırı gerçekleştirdiniz.
Gün geldi, dindarların çoğunlukta olduğu ve başarılı yönetimle sergiledikleri siyasetin aleyhine çalıştınız.
Gün geldi, FETÖ'yü bahane ederek -ki aynı merkezin piyonlarıydınız- ne kadar İslami dernek ve vakıflar varsa karaladınız.
Bunun için düzmece senaryolarla fikir dünyanızın oyuncularından Fadime Şahinleri mi kullanmadınız; Müslüm Gundüzleri mi, Kalkancıları mı? Sahte müftü hanımlarını mı? Hep dini yaşayışın ehemmiyetsizliğine vurgu yaptınız. Dini basite indirdiniz. Gençliği adeta zehirlediniz gerçekleri görmesinler diye.
Bu aleyhteki faaliyetlerinizi yaparken de dahili ve harici ne kadar bedbah çevre varsa onlarla işbirliğinden kaçınmadınız.
Batılı ağızla konuştunuz; içimizdeki batı maşası terör orgütleriyle kol kola gezdiniz.
Anadolu'nun uyanışından o kadar rahatsız oldunuz ki güçlü olduğunuz dönemlerde darbe çığırtkanlığı yaparak genç subayları dahi göreve çağırdınız.
İstihbari bilgilerimizi paylaştınız. Zihinleri bulandırdınız. Ruhları ifsat ettiniz. Ak günlerimize karalar bağladınız. Nice Menderesler, Özallar, Erbakanlar yediniz yine de doymadınız.
Olso sızıntısında parmağınız oldu durmadız. Gezi'de "ağaç bahane, hala anlamadınız mı?" dediniz ülkeyi uçurumun kenarına getirdiniz. YÖK'ün cübbelilerini sokağa döktünüz, olmadı; yargının cübbesinden medet undunuz fiyaskoyla sonuçlandı. MİT tırlarını durdurup devlet sırrını ifşa ettiniz, yine uslanmadınız. 15 Temmuz'da millete bomba yağdırarak ümüğünü sıkmak istediniz, ancak silleyi siz yediniz. Planlarınız tek tek yerle yeksan iken biz yolumuza devam ediyoruz. Hatta bir yazında da bunlardan bahsedip başarısızlığınızı dile getirmiştin.
Ne uğruna yaptınız bunları?
Osmanlıya indirilen sarsıcı darbeden sonra onun devamı olan bir milletin bir daha ayağa kalkmaması için mi?
Biliyoruz, milletimize ve dinimize olan bu kininizi kustuğunuz birçok yollardan biri de sizin bu medya yolunuzdur.
Biz size yalan haber yapmayın, iftira atmayın, dürüst olun diye mani olmaya çalıştıkça hep bir ağızdan höykürüşleriniz, basın ve fikir özgürlügu üzerinden oldu.
Ve bugün hep inkar ettiğin o alemdesin. Tüm coşkunla inanmamana rağmen peşinden gittiğin o şeytan ve evanelerinin, orada esamesi okunuyor mu? Asla! Anne, baba, eşi ve çocuklarının insandan kaçınacağı o mahşer gününde, peşinden sürüklendiğin şeytanların yanında duracağını mı sanıyordun?
Bu yalnızlığı ruhunu teslim ederken zaten gördün. Bundan sonra da hep yanlız olacaksın.
Orada sadece ve sadece Allah'ın rahmetiyle yüzleşir ve onu beklerken inananlar; sen hangi yuzle bekleyeceksin ki... Çünkü sen, yaptıklarınla sana açılacak tüm rahmet kapılarını kapattın kendine.
Son pişmanlığın fayda vermeyeceği yerdesin Bekir...
Sakın birileri bizi, gayptan haber veriyor sanmasın. Biz ancak zahir ile hükmetmekle mükellefiz. Zahirinde de hep Allah'ın dedikleri hilafına davrandın ve Allah dostlarına savaş açtın. Bu da cehennemi gerektirir.
Aklını niye kullanmadın ve yok muydu diye sormayacaklar mı? Sen aklını kullanmadın da bari peşinden gidenler ölmeden kullansın akıllarını diye yazıyoruz bunları.
Kabrine nur inmez, dilemiyorum o yüzden. Allah'ın rahmeti müslümana olduğu için sizden ölenlere istemek abesle iştiğaldir. Sizin gibilere ışığı ve toprağı bol olsun dedi ecdadımız bugüne kadar.
Bir hiç uğruna değer miydi bunlar Bekir? Hatırlarsan hepimiz Erneniyiz demiştiniz.