MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

BOMBA, BOMBAYI PATLATANLARA PATLADI

17 Kasım 2022 Perşembe 17:37

İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım 2022 Pazar günü meydana gelen menfur terör saldırısı sonrası muhalif çevrelerce yapılan tartışmaların içeriği ne yazık ki atılan bombadan daha can yakmaya başladı. Ülkenin yönetimine talip millet ittifakının siyasi oluşumu olan altılı masanın patlamadan bir gün sonra yaptığı toplantının akabinde teröristin kimliği ve hangi terör örgütü mensubu olduğu açığa çıkmasına rağmen PKK ve PYD’ye hala terör örgütü diyememeleri atılan bomba kadar ateş düşürdü yüreklere…

Türkiye’nin son 21 yılda kat ettiği mesafe ile dünya ülkeleri arasında adından sık sık bahsedilen ülke konumuna gelmesi eski Türkiye’yi yönetmeye alışmış güçlü devletleri elbette rahatsız etmiştir. Çünkü geldiği konum itibariyle bölgesinde söz sahibi bir ülke olmuştur. İç ve dış siyasetini belirlerken vesayetçi bir zihniyetle değil, bunu sergilediği milli bir duruşla gerçekleştirmesi birçok kirli oyunu bozmuş ve karanlık birçok planı tersyüz etmiştir. Dünyanın nazarında artık ele avuca sığmayan bir Türkiye doğmuş oluyordu.

Türkiye’nin bu durumundan en fazla rahatsız olan elbette dünya jandarmalığına soyunan ABD olmuştur.  15 Ağustos 2020 basına düşen bir haberde Biden’in bir toplantısında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldığını ve  “Erdoğan'a karşı muhalifleri desteklemeleri gerektiğini savunduğunu” görüyoruz. Daha sonra toplantının devamında “Kürtler konusunda Erdoğan’a boyun eğdirmenin yapacağı en son şey olması” yönünde isteğini ifade ederek Türkiye’nin bölgede faaliyetlerinin nasıl izole edecekleriyle ilgilenmek gerektiğinin de altını çizmişti.

Daha sonraki sürece bakıyoruz altılı masa diye CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi tarafından ilk toplantısı 12 Şubat 2022'de yapılan siyasi bir oluşum kuruluyor. Millet ittifakının partileri olarak ortaya çıkan bu oluşumun daha fazla oy alma hırslarından dolayı HDP’yi de masaya dahil etmeleri herkesin malumu iken bu ortağı gizlemeleri elbette milletten çekinmeleri sebebiyleydi.

HDP’in PKK’nın siyasi kolu olduğunu bilmeyenimiz yoktu. Sahneye çıktıkları günden beri ateş düşürmedikleri hiçbir aile ocağımız kalmamıştı. Buna rağmen PKK terörünün şirin gösterilmeye çalışılması altılı masanın olmazsa olmazı haline gelmişti. Bu altılı masayı oluşturan partilerin hiçbir liderinden PKK’nın bir terör örgütü olduğunu duyanımız olmamıştı. Alenen milletin hafızasıyla oynanıyor ve millet adeta kaale alınmıyordu. Diyarbakır annelerinin başlattığı eylemin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktu. Her evden verilen bir oyla CHP, PKK’nın siyasi kanadını maalesef yüce Meclisimize sokmayı başarmıştı. Hem de milletin gözünün içine baka baka…

Daha sonra hızını alamayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PYD’nin silahlı gücü YPG’yi “terör örgütü olarak değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum olarak gördüğünü” söyleyecekti; Hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’nın, “PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür” demesine rağmen.

Peki kendisini milliyetçi diye gösteren Akşener’e ne demeli? Akşener'in 2021’deki Siirt gezisi sırasında ziyaret ettiği bir esnafın kendisine "Burası Kürdistan" diyen kişi ile arasında geçen diyaloğu unutmuş değiliz. Buna gerekli yanıtı veremediğini dile getiren Soylu, "Ben sana stajyer İçişleri Bakanı dedim. Ustasın usta. PKK ile HDP arasında dans etme ustasısın. Sesini çıkaramıyorsun. 'Sen bu ülkenin birliği için bunu nasıl söylersin' diyemiyorsun. Nasıl büyükelçilere, 'Size haddinizi bildiririm' diyemediysen, dün de bu ülkenin birliğine saldırana lal oldun lal, sessiz oldun" diyerek Akşener’in asıl niyetinin ne olduğunu bize açıklıyordu.

Büyükelçiler olayını hatırlıyoruz. 18 Ekim 2021 tarihinde ABD Ankara Büyükelçiliği sosyal medya hesabından Osman Kavala'nın serbest bırakılması yönünde çağrıda bulunuyor ve akabinde
Almanya ve Fransa gibi 10 ülke büyükelçisi de bu skandal çağrıya destek veriyordu. Fakat millet ittifakından hele hele Akşener’den bu skandala dair devletimizin lehine bir söz çıkmıyordu.

5 Eylül 2022 "Millet İttifakı seçimi kazandığında HDP'ye bakanlık verebilir" işte bu iddia tekrar gündemde.” diye bir haber okuyoruz ve açıklamasında CHP'li Gürsel Tekin, iktidara gelirlerse HDP'ye bakanlık vereceklerini bir kez daha itiraf etti.” bilgisi geçiyordu.

ABD’nin karşısında, güney sınırımızda oluşturmaya çalıştığı bir Kürdistan devletinin tüm planlarını bozan bir Türkiye vardı ve bunun engellenmesi gerekiyordu. PKK, FETÖ, DEAŞ, PYD, YPG terör örgütleri hep bu amaç için kurulmuş ve başımıza bela edilmişti.

İstiklal Caddesi’nde patlayan bombanın planlayıcısının ve amacının ne olduğunu bilmek için yukarıdaki bilgilerde arz etmeye çalıştığım geçmişimizin kısa bir tarihini bilmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Bu terör eylemini irdeleyecek olursak;

Arkasında ABD ve İsrail var...

Suriye uyruklu bir PYD militanı kullanıldı.

Suriyeli oluşu da çok manidar.

Çünkü bizim ülke olarak, bir Suriyeli göçmen sorunumuz var.

Suriye'den gelen çok sayıda iyi niyetli mülteci olsa da içlerinde kötüler de yok değil. Diğer taraftan insani vazifesini misafirperverlikle gösteren vatandaşımızla birlikte siyaseten oluşturulan nefret algısı sebebiyle kızgın bir kesim de var. Bu teröristin Suriye uyruklu olması bu manada yaraya bastırılan bir tuz gibi oldu. Böylece hem kızgın kesimin sinirleriyle oynandı hem de masum Suriyeliler zor durumda bırakıldı.

Teröristin Suriyeli olması, başörtülü gösterilmesi ilkönce bu eylemi IŞİD'in yaptığının sanılması içindi. Yabancıların da zarar gördüğü eylemde teröristin PKK’lı olması, PKK’yı besleyen Batıyı rahatsız edecekti. Ne hikmetse şu 6'lı masa kurulduğundan beri PKK çok şirin gösterildi. Hem de milliyetçiyim diyen İYİ Parti tarafınca...

Teröristin PYD ve PKK'lı olduğu ortaya çıkınca IŞİD hamleleri boşa çıktı. Teröristin IŞİD eleman olarak bilinmesi, ABD’nin iddiasını güçlendirecekti. Çünkü ABD, Türkiye’nin neden PYD’ye yardım ediyorsunuz çıkışına karşı, biz IŞİD’e savaş açan özgürlükçü örgüte yardım ediyloruz diyerek yaptıkları yardımda haklı oldukları çabası içindeydiler.   

Bir diğer husus düne kadar YPG'ye toz kondurmayan Kılıçdaroğlu'na kapak oldu. Çünkü bu adam YPG'e halkların özgürlükçü örgütü diyerek terör örgütü olmadığına vurgu yapıyordu.

Bu teröristin PKK'lı olduğu anlaşılınca da 6'lı masanın işi de zorlaştı. Dikkat edildiyse son masa toplantısında terör kınandı ama örgüt dile getirilmedi. Yine YPG ve PKK'ya toz kondurulmadı.

Bu ara ordumuzun 18 Nisan'da başlattığı Pençe Hareketiyle yüzlerce PKK'lı terörist telef edilirken birileri rahatsız oldu ki onlara kimyasal silah kullandığımıza dair iftiralar bile atıldı. Bu da bizi vicdansız, terörü de mazlum göstermeye matuftu. Bu olayın deşifre edilişi yanlış bir algıyı da bertaraf etmiş oldu.

Akıllarınca terörist Suriyeli olunca Türkiye'nin Suriye'ye saldırması da an meselesi olacaktı. Bir yerde bizi tuzağa çekeceklerdi. Suçsuz yere Suriye'ye saldıran bir devlet konumuna çekilecektik...

Daha sonra anlaşılıyor ki bu terörist Yunanistan'a kaçırılacakmış. Bu durumda da ülke olarak Yunanistan'dan hesap sorma durumumuz belirecek ve ilk saldırı bizden olacak şekilde Yunan'la savaşa tutuşacaktık. Bu duruma gelince de Dedeağaç'ta aylardır cephane yığan ABD'nin yardımlarıyla Yunanistan güçlü bir şekilde bize saldıracaktı.

Tüm bunlar teröristin yakalanmaması planına göreydi. Terörist yakalanınca işler değişti, ABD ve İsrail kabak gibi ortada kaldı.

Teröristin kıyafeti, üstündeki yazılar, rengi; hepsi de ayrı ayrı şifreler içeriyordu. Arkasında ABD'nin olduğu gün gibi ortadaydı.

Dışişleri Bakanı Soylu, ABD'nin taziyesini kabul etmedi mesela. Bu çok büyük bir mana taşır uluslararası ilişkilerde.

Teröristin yakalanmasıyla tüm yanlış algılar bir bir çökertildi. Milletin kafası karışık değil. Hatta o kadar doğal ki ölü ve yaralılara içi yanarken terörün kimden geldiğini, amacının ne olduğunu da sağduyulu bir şekilde görebilmektedir.

Şu durumda istihbaratımızın fevkalade güçlü olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Bundan böyle ABD'nin bize karşı yaptırım gücü de iyiden iyiye kırılmış oldu.

Bunun hesabını soracak konumdayız artık. Ne Avrupa’yı ne de ABD'yi takıyoruz artık. Bunu iyice gördüler.

Önemli bir husus da hem Avrupa'nın hem de ABD'nin ekonomik bakımdan durumlarının pek de iyi olmadığıdır. Buna karşılık ezip engellemeye çalıştıkları biz Türkiye ise hamle üstüne hamle yapıyor olmamızdır.

Terörist yakalanmasaydı Türkiye'yi iç savaşa bile sürükleyebilirlerdi.

Batı için bir müdahale bahanesi oluşacaktı. Hükûmet ülkeyi yönetemiyor algısıyla muhalefetin de ateşin üzerine benzinle gelmesi topraklarımızı ataş topuna döndürecekti. Olay bu kadar net ve bir o kadar da basit...

Erdoğan Malezya'da G20 ülkeler zirvesine gidişini de ülkeden kaçtı diye lanse edeceklerdi...

Aslında oluşturacakları fitnelikleri de daha önce Meclisten geçen Sosyal Medya Kanunu ile engellemiş olduk. Bunu engellemekle yalan haberlerin önüne geçmiş oluyorduk. Bu olayda da bence bu Kanunun çok faydasını gördük.

Daha önceki eylemlerde de bildiğiniz gibi fail yakalanmıyordu ve planı yapanlarca daha önce hazırlanan bildiri metinleri bir çırpıda tüm dünyaya yayılıyordu. Normal vatandaş daha ne olup bittiğinin farkına varmadan yalan haberlerin kurbanı oluyordu... Daha sonra doğrular ifade edilse bile hem gündemin soğuması hem de varılan hedeflerden dolayı yeni gelişmelerin bir kıymeti harbiyesi kalmıyordu... Galayane gelen geliyordu, huzuru kaçan da kaçıyordu...

Güçlü bir devletiz artık... Bunu biliyorlar. Son terör olayıyla da iyice ispat ettik...

Hala PKK'ya toz konduramayan çürümüş beyinler var.

Bu terörist yakalanmasaydı bugün daha başka fitnelikler peşinde olacaklardı.

Önceki bombalı eylemleri de yine kendileri yaptı ancak hükûmetin dirayetli çalışmasıyla planlar suya düşünce iktidarı hedef alan söylemlere başvurmuşlardı.

Kabul etseler de etmeseler de güçlü bir istihbaratımız var; ve tuzaklarını bir bir bozup yüzlerine bir paçavra gibi savuran bir devletimiz var...

Bu tür aykırı konuşmalar bana 1927 yılında içimize sokulan bir milyon azınlığın varlığını getiriyor...

İki yüz bini Yahudi, sekiz yüz bini Ermeni olan bu azınlığa Türk vatandaşlığı ve isimleri de verilince bizden görünüp düşmana hizmet ederek devletimize çöreklenip milleti ihtilallerle sindirdiler.

Hazımsızlıkları Anadolu ruhunun gelip devleti yönetiyor olması...

Başaramayacaksınız...

Foyanız çıktı ortaya...

Hala devletin gücü karşısında kin kusan şu alçaklığa bakın ki bir terör eylemi gerçekleşmiş, altı can alınmış, onlarcası kan revan içinde yaralı vaziyette ve bu eylemin PKK tarafından yapıldığı açıklanmışken, tüm nefretlerini PKK/PYD/YPG üzerine savuracaklarına  bu hususlarda suskun kalıp hükumeti eleştirerek seçim muhabbetine girebilmekteler...

Vesayete izin vermeyeceğiz.

Azınlıkların azgınlarını deşifre edeceğiz...

Teröre yaltaklık olarak kabul edeceğimiz bu yaklaşım tarzlarını elbette cezasız bırakmayacağız...

FETÖ ve PKK'ya nasıl gününü gösterdiysek içimizdeki kriptolarına da günlerini göstereceğiz.

Uyanan bir deviz artık. Gerisini cüce varlıklar düşünsün.

Bunlar boşuna Recep Tayip Erdoğan'ı Abdülhamid Han Hazretlerini benzetmiyorlar...

İttihat ve Terakki (6'lı masa) varsa, Abdulhamid  Han Hazretleri (Recep Tayip Erdoğan) da vardır.

Tek farkla;

Abdül Hamid dönemi Türklerin gerilemesine sahne iken Tayip Erdoğan dönemi Türklerin ilerlemesine sahne...

Dün rüzgar onların arkasındaydı, bugün bizim...

Dün oyunu onlar kurardı, bugün biz...

Dün hainler güçlüydü, bugün yine biz...

Dün yalanlara inanılırdı bugün esamesi okunmuyor.

Sonuçta,

Dün onlar güçlüydü, biz zayıftık.

Bugün onlar zayıf biz güçlüyüz...

Mustafa SALİM

17 Kasım 2022, ANKARA

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Tahir Çelebi
Senin Allah'ına gurban. Çok güzel yazmışsın.