Bir gazeteci ile İmamoğlu arasında geçen şu diyalog söze böyle başlamamı salık kıldı. Gazeteci; Sayın İmamoğlu seçimde ekmek, su, süt bedava demiştiniz! " hani ne oldu diye soruyor.
Ekrem Efendi de "Seçim Kampanyamızı yürüten reklam şirketi, öyle bir afiş yapmış, sonradan gördüm. Sonuçta bir seçim, öyle söylememin ne sakıncası var." cevabıyla karşılık verince gazetecinin ikna olacağını ya da kanacağını sansa da dört yıldır yönettiği İstanbul ve sokakların manzarası, yalancının mumunun yatsıya kadar yandığını içten içe haykırır.
Bir söz veriyor ve dört yıl aradan sonra o verdiği sözlerin hemen hemen hiç birini yerine getirmiyor; böylece yerine getirmediği her sözüyle hem seçmenini adam yerine koymamış oluyor hem de alenen yalanı ortaya çıkıyor ki sıkılacağına hala ne sakıncası var diyerek de pişkinliğini koruması insana pes dedirtiyor. Sakıncası var İmamoğlu var. Hem din u iman meselesi öyle sonradan aldığını soy isimdeki imam oğluyla bitmiyor. Milletin gözünü bu imam kelimesiyle boyasan da millet hangi renkten olduğunu gayet iyi biliyor.
'Sözünün eri olmak' diye bir tabir var kültürümüzde. Onun için ağızdan çıkanı kulak duymak zorunda. Sözün değeri insandan çıktığı için değildir, insandan her çıkan değerli olsaydı yellenmek de kıymete binerdi; haliyle kalmaz farkı bu ikisinin birbirinden, kulağın duymuyorsa.
Sözün eri demek, gereğini yapmak demektir.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz derken bunu kastediyoruz. Ya değilse lafla peynir gemisi yürüten çok olur.
Her ağzı olana itibar edileydi geniş ağızlı saman çuvallarının kıymetine paha biçilmez olurdu.
"Hayat, üç buçukla dört arasındadır" demiş şair ve eklemiş sözüne "ya üç buçuk atarsın ya da dört dörtlük yasarsın" diyerek...
Ağzından çıkanı kulağın duymuyorsa, ancak üç buçuk atarsın hayatın boyunca...
Dört dörtlük yaşayanlarsa sözünün eri olanlardır.
Şimdi dönelim senin gerine, bakalım o geride ne dedin ve neler ettin, o zaman görürüz dört dörtlük müsün yoksa üç buçuk atanlardan mı?
Üniversite öğrencilerine yönelik erdiğin vaatlerde demiştin ki;;
İhtiyaç sahibi 75.000 üniversiteliye öğrenim hayatları boyunca geçerli aylık 400 TL'lik yılda 8 ay burs imkânı,
500 kişi kapasiteli 12 kadın 8 erkek öğrenci yurduyla 10.000 kişilik barınma yerleri,
YDS, TOEFL, IELTS kursları açacak, kursta başarı gösteren öğrencilerin tek sefere mahsus sınav ücretlerini karşılanması,
İstanbul Genç Kart ile gençlere, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tüm kültür-sanat etkinliklerini ve spor tesislerinde %50 indirim,
30 yeni yüzme havuzu ve 30 yeni kapalı spor salonu açılarak bu salonların tamamının engelli erişimine uygun olarak tasarlanacak olması,
10 ilçede, 10 adet Gençlik Merkezi kurarak gençlerin sosyal hayata katılımının sağlanması,
Bölgesel İstihdam Ofisleri, İSMEK ve Kent Enstitüleri ile gençlere istihdam sağlanarak onlara iş bulmada yardımcı olunması,
İBB spor tesisi bulunmayan ilçelerde e-Spor Kulübü açılması ve gençlerin spor yaparak sosyalleşmesi için yerel bir e-spor ligi oluşturulması,
Avrupa'nın en büyük 10 kamu kütüphanesinden biri olacak Saraçhane Kütüphanesin açılması.
Peki bunların birini olsun yerine getirdin mi?
Cevap; Hayır.
Üç buçuk atmaya devam o zaman...
İstanbul'un trafik çilesini azaltacak çözümleriniz de vardı;
7/24 Ulaşım Yeni Metro Hatları,
Deniz Ulaşımı «Transfer Merkezleri,
Ulaşım Sistemleri «Şehir İçi Lojistik Sistemi Ulaşım Yönetim Planı.
Hani nerede bunlar; görüp yaşayan var mı? El İnsaf ve’l-haya. Haya imandandır. İmamoğlu olmakla hayalı olunmuyormuş. Laf olsun torba dolsunlarla işler olmuyormuş bay İmamoğlu...
Başka ne demiştin? Hem de icraatlarının başına bir hadisi şerif metnini yerleştirerek bu dünyada güvenilebilecek tek adam rolüne bile girdin bay İmamoğlu.
“Bir elin verdiğini öbür el asla görmeyecek.” diyerek “Istanbul'da kimseyi kayırmadan ihtiyaç sahibi her ailenin yanında olacağız.”sözününü altını bile çizmiştin.
Sabit Geçim Desteği,
0-6 Yaş Çocuk Desteği,
Yaşlı Bakım Desteği,
Engelli Bakım Desteği,
Hasta Bakım Desteği,
İş Bulma Desteği.
Eminiz ki İstanbul'a bir gün yolun düşse elbette bunları yapacaksın...
İstanbul'da Mahalle Çözüm Merkezleri açacağız demiştin yine ve sıralamıştın;
İlçe belediyesi ve muhtarlıkla beraber etkin ve hızlı hizmet,
Sosyal Destek Birimi,
Çocuk işçiliği, bağımlılık, istismar ve mültecilik konularında çalışmalar,
1922 sosyal çalışmacıya istihdam olanağı diye.
Bunlar damı haberin olmadan reklam şirketlerinin bol keseden savurduğu sözlerden yoksa?
Halini göğsünü gere gere, caka sata sata, insaniyet adına salvolar atarak altını çizdiğin bu icraatların hesabını sorduğumuzda bir soğuk su için ve siz de bunların altını çizin mi diyeceksin? Eskiden politikacılar milleti böyle kandırırlardı. Geçti o günler bay İmamoğlu. Millet bir asır sonra dürüstçe bir siyaset gördü Kasımpaşlıyla.
Gelelim karşısında yarıştığın adam gibi adama;
Adı, Recep Tayip Erdoğan.
Lakabı, Kasımpaşalı.
Yeri, milletinin kalbi.
Makamı milletinin baş tacı.
Sıfafı, zalimin hasmı, mazlumunsa hamisi.
Sonuç; Dört dörtlük bir adam.
Verdiği hiçbir sözün yerine getirilmediği asla görülmemiştir.
"O demişse mutlaka yapar" övgüsüne mazhar birisi...
Farkınız bu İmamoğlu; biri der ama yapmaz ve kaçar, bir de der ve yapar, asla kaçmaz, hatta millete doğru durmaz akar.
Mustafa Salim
26 Mayıs 2023, Ankara