Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun hakaret ettiği öğretmen Halil Serkan Öz, katıldığı öğretmene saygı yürüyüşünün ardından geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.
Yaşanan bu elim olayın ardından Türk Eğitim-Sen, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş eylem kararı aldılar.
Alınan karar gereği bu sendikalara üye olan öğretmenler Pazartesi günü ilk derse girmediler ve yaşananları protesto ettiler.
Benzer ortak eylem kararlarını daha önce de görmüştük.
Bu birlikteliğe katılan başka sendikalar da olmuştu.
Eğitim işkolundaki sendikaların insanı duygulandıran ve heyecanlandıran (!) bu işbirliği sonucu ortaya çıkan başka bir birliktelikte, yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen’e yönelik “Yüreği yetiyorsa o da ortak eylem kararımıza katılsın” korosu olmuştu.
Bu eylemde de beklenen oldu ve Eğitim-Bir-Sen, ortak eyleme katılmadığı için eleştiri oklarının hedefi odu.
Bir sendikayı eylem ve söylemleri nedeniyle eleştirmek gayet doğaldır.
Ancak “Bizim aldığımız eylem kararına neden katılmıyorlar” diye eleştirmek akıl kârı bir iş değil.
Peki, Eğitim-Bir-Sen’in diğer sendikalarla hareket etmemesinin sebebi ne?
Bu tavrında ne kadar haklı?
Menfur olaya karşı tavrını, Genel Başkan düzeyinde açık bir şekilde ortaya koyan ve valinin görevden alınmasını isteyen Eğitim-Bir-Sen’i kendileriyle hareket etmediği için eleştirenlere sormak lazım: Eğitim-Bir-Sen’in almış olduğu herhangi bir eylem kararına diğer sendikalar uyarlar mı?
Bu konudaki samimiyetlerini test etmek o kadar da zor değil.
Eğitim-Bir-Sen’in insan hak ve özgürlükleri konusunda öncülük ettiği sembol eylem, kılık kıyafet konusundaki sivil itaatsizlik eylemiydi. Önceleri başörtüsü için başlayan eylem sonrasında erkek çalışanların kıyafet serbestîsini de kapsayan bir talebe dönüştü. Sendika bu talebini, kamu çalışanlarının sosyal ve özlük hakları kadar inancını yaşama hakkına da sahip olduklarını dile getirerek insan hakkı zemininde sorunu gündeme taşıdı.
Bu gün beraber eylem yapan ve Eğitim-Bir-Sen’i beraber eylem yapmaya çağıran sendikalar, o gün Eğitim-Bir-Sen’i bu eyleminde yalnız bırakmış; hatta bununla yetinmeyip eylemini engellemeye yönelik girişimlerde ve söylemlerde bulunmuşlardı.
Örneğin, bu gün bir eylem çığırtkanlığı yapan Eğitim-İş, özgürlükler konusunda ne kadar samimi olduğuna bakalım. Memur Sen’in başlattığı kamuda serbest kıyafet eylemine karşı Eğitim İş’in Genel Merkezi bütün Valiliklere ve Milli Eğitim Müdürlüklerine faks çekerek gerekli tedbirlerin alınmasını, alınmadığı takdirde yasal işlemlerin başlatılacağı tehditlerini savurmuştu. (Eğitim-İş’in gönderdiği yazılar: EK-1, EK-2)
Eğitim-Sen, toplumun dinsel referanslarla yönetilmeye başlandığı ve her türlü dinsel simgelerin kullanılmasını eğitim açısından çok tehlikeli gördüğünü açıklamış, Eğitim-Bir-Sen’in temel bir insan hakkı olarak gördüğü serbest kıyafet konusuna tepkisini, “Kamusal alanda dinsel görüntünün ve simgelerin kullanılmasına tepki göstermek için eylem yapıyoruz” şeklinde açıklamıştı Eğitim-Bir-sen’in talebine bırakın destek vermeyi karşı bir eylemle tavrını ortaya kooymuştu. (Açıklamayı izlemek için aşağıdaki linki tıklayınız)
http://www.egitimsen.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=18101#.VSJE79ysVA0
Eğitim-Bir-Sen’in kılık kıyafet konusundaki söylemi ve eylemine başta mesafeli duran Türk Eğitim-Sen ise önceleri “Hükümet çözsün, desteklemeyen namerttir”şeklinde topu taca atan bir tavırla destekten kaçınmış; ardından tabandan gelen baskı nedeniyle geriye dönük yönetim kurulu kararıyla eyleme başlamıştı. Bu noktada Eğitim-Bir-Sen’le aynı karede gibi görünen Türk-Eğitim-Sen teşkilatlarında, Eğitim-Bir-Sen üyelerinin eylemini kırmaya yönelik beyanatlar ve girişimler olmuştu. 2013 yılında başlayan kıyafet eylemi ile ilgili olarak Osmaniye ve Gaziantep’teki sendika yöneticilerinin kıyafet serbestliğine karşı söylemlerine yakın zamanda Türk Eğitim-Sen Afyon Şube Başkanı da katılmış ve eylem yapan Eğitim-Bir-Sen üyeleri hakkında ne tür işlem yapıldığının izini sürmeye kalkmıştı. (Belge-1,Belge-2, Belge-3)
Eğitim-Bir-Sen, diğer sendika üyesi eğitimciler için de insani ve vicdani bir duruşla onların yanında durduğunu söylüyor.
Eğitim Bir-Sen, Balıkkesir’de başörtüsünden dolayı linç edilmeye çalışılan Türk Eğitim-Sen üyesi Elif Kısa’ya da destek oluyor; Yalova valisinin ceberutça hışmına uğrayan Eğitim-İş üyesi öğretmen Halil Serkan Öz’e de…
Peki diğer sendikalar ne yapıyorlar?
Onlar, her halükarda hükümete çakacak, idareyi zora sokacak, muhafazakâr taleplere hakaretle karşılık verecek eylemler yapmak ve Eğitim-Bir-Sen’i de bu eylemlere katılmadığı için suçlamakla meşguller.
Sen, Memur-Sen’in kılık kıyafet özgürlüğüne ilişkin eylemi esnasında, valilere “Ezin bunların kafasını. Böyle özgürlük mü olu?” diyerek zorbalıktan yana tavrını koyacaksın. Kendi üyen tam da kılık kıyafet konusunda zorba bir valinin cebri muamelesiyle karşılaşınca insan hakkı ve özgürlüklerden dem vuracaksın. Başka bir sendikayı kendi eylemlerine katılmadığı için eleştireceksin.
Eğitim-Bir-Sen, diğer sendika ve konfederasyonlarla beraber hareket etmemekle beraber hak ve özgürlükler konusundaki özgün, bağımsız ve ilkeli duruşuyla farkını ortaya koymuştur.
Eğitim-Bir-Sen, çatışma ve kavga atmosferinin hâkim olduğu bir Türkiye’de çalışma hayatına ilişkin hiç bir kazanım elde edilemeyeceğini savunuyor.
Eğitim-Bir-Sen, bir STK’nın adının sendika olmasına aldanılmaması, sendika adı altında milletin değerleriyle kavgayı misyon edinenlerin değirmenine su taşınmaması gerektiğini savunuyor. Diğer sendikalar, hükümete karşı geliştirdikleri siyasi tutumları ile muhalif duruşlarını da sendikal bir gereklilik olarak görüyorlar.
Eğitim-Bir-Sen, “Hükümet her halükarda çalışanların hakkını versin” diyor. Diğer sendikalar ise “Hükümet her halükarda gitsin.” diyor.
Eğitim-Bir-Sen, her fırsatta sendikal eylem hakkının kaos ve çatışma vesilesi yapılmasını doğru bulmadığını, bir hakkın alınması için verilen mücadelenin çalışma huzurunu bozmadan, öğrencileri mağdur etmeden ve herhangi bir yıkıma sebep olmadan gerçekleşmesi gerektiğini söylüyor. Diğer sendikalar, bir hakkı elde etmek adına alınacak yol umurlarında olmaksızın her olumsuzluğu hükümete karşı deşarj olunacak bir fırsat olarak görüyorlar.
Eğitim-Bir-Sen, her fırsatta kendi değerlerine hakareti sendikacılık sayanlarla yan yana, kol kola, omuz omuza görüntü vermeyi ilkesizlik olarak değerlendiriyor. Diğer bazı sendikalar ise “Bunun bir önemi yok. Düşmanımın düşmanı dostumdur. Önemli olan, bu iktidarın değişmesi yönündeki ortak tavrımız ve beklentimizdir.” diyor.
Eğitim-Bir-Sen’den beklenen, haksızlık kimden gelirse onun karşısında olmaktır.
Öğretmen Halil Serkan Öz’ün yaşadıkları karşısında da kendisinden bekleneni yapmış ve mazlumun yanında, zorbanın karşısında olmuştur.
Bunun ötesinde bir şey beklemek, abesle iştigaldir.