Fatih Altaylı'ya göre Diyanet İşleri Başkanımızın açıklamaları dinden soğutuyormuş. Ayrıca bir kesime yapılan bir dayatma da oluyormuş. Acaba diyoruz, ahlaksızlık girdabında debelenmişlerin içini ısıtacak, dayatmasız bir din mi istiyorlar Ali Erbaş hocamızdan?
İslamiyet, Hristiyanlığın çürüyen yıllarını yaşıyormuş yine buna göre. Ne bilsin Hristiyanlığın çürümesine sebep olanların yine kendisi gibi tiplerin olduğunu...
Bugüne kadar ki semavi dinlerin bozulması, ana çizgisinden saptırılmasından kaynaklanmadı mı?
İslam'ın bozulmayacağını bunlar bilmiyor sanırım. Rabbimin, diğer semavi dinlerde olmayan "Hiç şüphesiz, Zikri (Kur’an-ı Kerim’i) Biz indirdik, Biz; ve elbette (kıyamete kadar) Onu (bu kutsal metni değiştirilmekten ve dejenere edilmekten koruyup aynen) muhafaza edicileri de Biziz." hükmü gereğince bu din baki kalacaktır. Ali Erbaş'ın haykırışı bunun delilidir.
Son din İslam'dır. Ama yine de rahatsız olanlar bulunacak ve bu dine engel olmaya çalışacaklardır. İmtihanın bir gereği olarak Rabbimiz bunun için şeytana kıyamete kadar mühlet vermedi mi? Tüm bu olup bitenlerin Hak ve Batılın bir çatışması gereği oldugunu biliyoruz.
Biz yine de habis ruhlu kesime uyarılarımızı yapalım:
Din ve benzeri düzenleme umdeleri, bozulan insan ve yapıların ıslahını hedefler. Ya değilse bozguncuların keyfine göre hareket edilmeyeceği gibi onlar rahatsız olmasın diye ıslahat hareketlerinden de vazgeçilmez.
Dinin gayesi insanları doğru yola iletmektir. Nasıl ki tebabetin alanı itibariyle insanın sıhhatini sağlayıp onu koruma önlemleri adına insanı tedavide, hastalığının durumuna göre uyguladığı metotlara kimsenin itirazı olmayacaksa dinin de ilke ve metoduna kimsenin itirazı olmamalı.
Doktor hastanın keyfine göre değil, hastalığının durumuna göre bir davranış sergilemek zorundadır. Hastanın buna itirazı da olamaz.
Sosyal yapının temelini sarsan hastalık ve sapkınlıkların devası dinde olunca, neden
Allah'ın ıslah edici emirlerinin açıklanmasında bu ahlaksızlara sormamız istenmektedir?
Zaten böyle bir durumun vuku bulmasının mümkün olmayacağı düşünüldüğünde sosyal dokunun zarar görmemesi adına dile getirilecek ıslahat fermanlarına da bu anlamda dayatma denemez.
Bu hastalığın temeli gayrı meşru cinsel ilişkilere dayanıyorsa ve bunun tedavisine yönelik Kur'an-ı Kerim'de açık ve net beyanatlar varsa bu noktada Allah'ın zinayı yasaklamasının dile getirilmesinde nasıl bir dayatma olur?
Zina, gayrı meşru cinsel bir ilişki olması hasebiyle başta neslin bozulması olmak üzere sebep olduğu zuhrevi hastalıklarla kişinin hayatını karartması bir yana yol açtığı ahlaki çöküntü nedeniyle sosyal hayatı kaosa sürüklemesi nedeniyle insanlık tarihi boyunca tüm medeniyetlerde yasaklanmış ve işleyenlere de öldürmeye kadar çeşitli ağır cezalar verilmiştir. Eşcinselliğin çirkinliğini anlatmaya ne kelimeler el verir ne de insandaki haya duygusu...
İçki içmek, kumar oynamak, hırsızlık yapmak, adam oldürmek haramdır demenin neyi dayatma? Bunlar birer hastalık değil mi?
Yani biz şimdi kalkıp Allah'ın emir ve yasaklarını dile getirmek için sarhoş, hırsız, katil, kumarbaz ve zanilerden mi izin alacağız?
Bu sapkınlınlığa düçar olanların acilen tedavi edilmeleri ne kadar önemliyse buna mani olanların da en az onlar kadar tehlikeli olduklarını görmek lazım. Toplumu bile bile tehlikeye atmalarına izin veremeyiz. Beş para etmez bir kaç kişinin sapık zevkine insanlığı ateşe atamayız.
Nasıl bir akıl bu, Allah aşkına...
Bunların sorunu bir yerde dinin kendisiyle aslında; bari gelsinler dini hepten silsinler; olsun bitsin.
İşte tam burada Allah'ın "cihad edin" emri devreye girer diyeceğiz ki yine bir hatırlatma olacak; fakat eminim bundan da rahatsız olurlar. İster rahatsız olsunlar ister olmasınlar, meydanı bu habislere bırakacak değiliz. Biz bu konularda neler yapacağımızın ip uçlarını 15 Temmuz'da zaten göstermiştik.
Bu ahlaksızlığın hiçbir geçerli yanı yoktur. Birçok ülkede bunun yasaklandığını da biliyoruz.
Kötü ve çirkin olan şeylerin sadece dile getirilmesi yetmez, bunların aynı zamanda engellenmesi de gerekir. Tarihi uygulamalarda durumun bu minval üzere olduğunu ehli insaf olan herkes bilir.
Biz, kötülüğe engel olduğumuz için hep güçlü olduk. Bu sebeple Ali Erbaş hocamızın açıklamalarından rahatsız olduğunu gördüğümüz ne kadar ahmak varsa ecdadımızın niçin yedi düvele hükümran olduğunu da anlamaz.
Biz Kur'an'ın hadimleriyiz. Görevimiz tebliğdir ve böylece Rabbim nurunu tamamlayacaktır kafirler istemese de...
Bu istemezliklere içimizdeki beyinsiz ahmaklar da dahildir..
Diyanet İşleri Başkanı bir neşter vurdu yapımıza; işte manzara, tüm pislikler döküldü piyasaya.
Meğer sağımız solumuz kimlerle doluymuş.
Eşcinsellerin aktifine destek veren o pasif olanları yok mu? İşte Başkan sayesinde bunları da gördük.
Özgürlük adına lafı eveleyip geveleyerek Başkan'ın zina ve eşcinsellerle ilgili hutbede okuduğu ayetten rahatsız olup karşı çıkan kim varsa bu alçaklığın pasif gurubunu oluşturduğunu da gördük maalesef; baro ve odalarla izhar ettikleri kimlikleriyle hem de...
Şimdi bir sapık rahatsız oluyor diye zinanın haram olduğunu anlatmayalım mı?
FETÖ rahatsız oluyor diye namussuz ve hainlerden dem vurmayalım mı?
PKK rahatsız olmasın diye katillerden bahsetmeyelim mi?
İçimizdeki Ermeniler incinmesin diye soykırım iftiralarina karşı çıkmayalım mı?
Örnekler uzar gider...
Ali Erbaş hocamızın alanına müdahalenin önüne geçilmezse;
PKK'ya indirilen darbeden rahatsız olanların Genel Kurmay'a,
Fetö'nün inine girildi diye MİT'e,
Asaişi düzenlemeler karşısında Emniyete,
Ahlaki ve manevi eğitimin gerekliliğinden dem vurulurken maarifimize müdahalelerin de önüne geçilmez...
Görüldüğü üzere bu tür durumlara müdahil olunmazsa devlet çarkının akamete uğraması da an meselesidir.
Mesele, eşcinsel meselesi olmaktan da öte... Tüm mesele, bu milletin uyanışını engellemek.
Ey Yüce Rabbimiz, hak karşısında susarak dilsiz şeytan olmaktan sana sığınırız. İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi cezalandırma...