Kızlarımız 1999 yılında inançları sebebiyle taktıkları başörtü üzerinden gördükleri baskılarla 28 Şubat’ın en zorlu günlerini yaşadıkları dönemde Fatih Altaylı, haklarını elde etmek isteyen kızlarımıza ağza alınmayacak çirkinlikte sözler sarf etmiş, o gün pervasızlığıyla milletin sinir uçlarına dokunurken eminim keyfinden dört köşe olmuştu, verilen görevi bihakkın yerine getirdiği için.
Verilen görev derken bunu laf olsun torba dolsun kabilinden söylemiyorum. Çünkü son yüzyılımızda vesayetlerle yönetildik. Bunlar da vesayetçilerin içimizdeki değnekçileridir.
Bunlar hiçbir zaman içinde yaşadıkları milletten yana tavır almış değiller. Milletin örf, adet ve inançlarıyla daima savaş halinde olan insanlardır. Ülkenin kaymağından istifade ettikleri için de başta medya olmak üzere, sinema ve tiyatro gibi algı oluşturmaya müsait alanlarda milletin zihnini iğdiş etmede yarışan insanlardır. Haliyle milletin içinden gelen her oluşuma çelme takarak hedeflerine ulaşmaya çalışmışlardır. İslami parti, vakıf ve dernek kapatmaları, ihtilal yapmaları hep bu sebeptendi.
Fatih Altaylı ve gibileri milletin her daim aksi istikametinde yol almış tiplemelerdir. Dün kızlarımıza ağza alınmayacak denaette kinini kusanlar bugün yine aynı duygu ve hamasetle sokaklara inerek Gazze’de yaşanan dırama tepkisini koyan millete höykürmedeler. Asla şaşırmadım. İyiden iyi, kötüden de kötü çıkar çünkü. Herkes tarafının icabına göre tavır koyar ve söz söyler. Tarafı da bellidir insanın; ya inanırsın Allah’a değerlerin olur, ya da inkar eder değerlerden olursun.
Katliamın sıradanlaştırılmaya çalışıldığı Gazze kan ağlarken, dünyanın neresinde olursa olsun bir Müslüman için rahat uyumak kabil değildir. Kaldı ki Müslüman olmayan halklar bile hükümetlerine rağmen sokaklarda sabahlarken buna bigane olmak ise kansızlığın ta kendisidir. Karşı çıkanlar insanlığın yüzkarasıdır. Buna göz yumanlar o şenaati icra eden İsrail’den yana alanlardır. Sonuçta bir alçaklığa rıza göstermek alçaklıktan başka bir şey değildir.
Biz Türkiye hem devlet hem de millet olarak Gazze’de yaşanan zulme asla rıza göstermedik. Rıza göstermemekle yetinmedik hatta tüm dünyayı ayağa kaldırdık. Fatih Altaylı ısrarla ilk günden beri mücadelenin merkezini oluşturan HAMAS’a tükürüklerin sağa sola savrulduğu ağızlarla hakaretin binbir çeşidini sergileyip terör örgütü yaftası yaparken, biz hakkı teslim ediyorduk ve devlet ağzıyla, “HAMAS terör örgütü değil, kurtuluş ve mücahitler grubudur” diyorduk. Gassam Tugayları’na Kuvayı Milliye diyorduk. Fakat anlamaz bunu asıl terörden yana olanlar.
Fatih Altaylı anlamaz benim Gazze’ye niçin sahip çıktığımı. Çünkü ben Müslümanım ve Gazzeliliden her biri de bir Müslümandır. Müslümanlar kardeştir dinimizce. Fatih Altaylı dinimizden biri olmadığı için anlamaz kardeşlik hukukumuzu. Bu kardeşliğimiz toprakla sınırlı değil. Dünyanın öbür ucunda ayağına bir diken batsa kardeşimin, bu ucunda ben günlerce ıstırabını çekerim. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyor son Nebi. Açlığın verdiği ıstırabı bile dayanamayan yürekler, parçalanmış cesetlere asla dayanamaz. Bunu anlamaz kalbi taş kesilenler. Bunu anlamaz zalimi alkışlayanlar. Bunu anlamaz hayvandan daha da aşağı derekelere inen.
Filistin birilerinin meselesi değilmiş, Netenyahu’nun da meselesi değil; kaldı ki yok etmek için tüm gücünü ve hileleri kullanmakta. Filistin, Müslümanın meselesidir. Vicdan sahibi insanlar bile yabancısı oldukları halde Filistin için kıyama dururken, maalesef bu topraklarda beraber yaşamak zorunda olduğumuz Fatih Altaylı gibi birisi hafta sonu Gazze için toplanan halkımıza hakaretler yağdırdı.
Fatih Altaylı halkımıza “Ulan alçaklar, ulan şerefsizler, ulan aşağılık herifler, bizim evladımızın Gazze’deki kadar değeri yok mu? O da değerli, o da değerli hiçbir şey demiyorum. Ulan bir gün de onları kınayın be, bir gün de onlar için yürüyün be. Gazze için ortalığı birbirine kattınız. Bir gün de kendi şehitlerinize üzülün be.” diye höykürüp cezai müeyyide gerektirecek seviyesizlikte tıynetinin derekesini ızhar ederken her cümlesine cevap mahiyetindeki “Şehitler Ölmez vatan bölünmez! Kahrolsun İsrail! Kahrolsun PKK! Türkiye’de Gazze’de teröriste geçit yok! Kuzey Irak ve Pençe Kilit Harekât Bölgesinde hayatını kaybeden şühedamız için yarım asrı aşkındır topraklarını savunan Filistinli şehitler için yürüdük; bu meydanda toplandık. Çünkü işgalci İsrail’i eğiten ve donatan ABD, aynı zamanda bu melun olan PKK’yı da eğitiyor, donatıyor ve cesaretlendiriyor. Ama biz asla ve asla topraklarımızı yalnız bırakmayacağız. ” miting sloganları, suratına inen şamar da olsa yüzüne savrulan tükürükleri rahmetten sayanın kişiliksizlik örnekliğinden asla kurtulamaz.
Gazze’yi kast ederek “O da değerli” derken, Filistin direnişinin simgesi olan HAMAS için daha dün terörist dediğini hepimiz biliyoruz.
“Bizim evladımızın Gazze’deki kadar değeri yok mu” derken, PKK alçakları tarafından şehid edilen on iki can paremizi kastetmedeki samimiyetsizliğini yüce Meclisi’mize taşıdıkları terör iltisaklı ve kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarından isim değişikliğine giden HDP’i desteklemeleri göstermiyor mu?
Aydın Ünal’ın dünkü yazısında da belirttiği gibi “Gazzeliye kurşun sıkanla Mehmetçiğimize kurşun sıkan el aynı eldir. Bunu görmeden bağımsız olmak da terörün kökünü kurutmak da mümkün değildir.” Tespiti bir çok hakikati vuzuhata yetse de sapla samanı bilerek karıştıran Fatih Altaylı gibilerin asıl niyetlerini görmemek mümkün değildir.
Şevki Karabekiroğlu “Dışarıda namlular bize dönmüşken içeride sorun üreten ve çıkaran herkes haindir.” Tespitiyle ihanetin gayet açık ve net formülünü gözler önüne seriyordu.
Terörist başı Abdullah Öcalan’la resim çektirdiği günleri ne zaman unuttu Fatih Altaylı?
PKK’ya terörist dememek için yüzlerce takla atan tarafın tarafı değil mi Altaylı. Bana neyin hüznünü ispatlamaya çalışıyor. Bunun derdi yitirdiğimiz can parelerimizin aramızdan ayrılış biçimi değildi elbette. Gazze’deki direnişe olan öfkesini ifade etmeye yarayan bir fırsat olarak gördüğü için şehitlerimizi kirli emelleri için kullanmaya yeltendi.
Fatih Altaylı’nın güya hak namına bir kaşık suda fırtına koparmaya çalışmasının iç yüzünü, terörü kınama adına ortak bildiriye imza atmayan partilere bir çift söz söylememiş olması gün yüzüne çıkarmaya yetmektedir. Ayrıca İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir belediyelerinde terör iltisaklı yerleştirilen personel için de sesi çıkmayan biridir. Gazze zulmünü protesto maksadıyla meydanları hınca hınç dolduran kalabalıklara on iki şehidimiz üzerinden yaptığı hakaretler aslında PKK karşıtı olduğundan değil. Zıvanadan çıkmasını salık kılan tek etmen, İsrail’in planlarını tamamen akamete uğratan bir Türkiye’nin varlığıydı. Haliyle mevcut hükümetimizin bir mücadelesi ve başarısıydı.
Bu tür insanlar toplumun asayişini bozmaya memur tiplerdir. Milletin derdiyle dertlenmeleri bir yana milletin düçar olduğu belalara da sırıtmayı ihmal etmezler. Hep kaos peşinde koşarlar. Dumanlı havayı fırsata çevirmeyi iyi bilirler. Hani her ülkenin dördüncü kol kuvvetleri olur ya birilerinin adına çalışan, kara propaganda işinde mahir, güç zehirlemesine müptela tipler, bizdeki bu isimler de tam bu görevi üstlenen ve arlanma nedir bilemeyen içimizde yaşayan birileridir.
Görevleri, dine dayalı olan her şeye karşı çıkmaktır. Vatanın öz evladı ne zaman devletine hizmette bir makama geçmek ister, önünü keserler. Bir makamda olur, düşürmeye çalışırlar. Üniversitede okur, örtün var diye okuldan attırmak için çabalarlar. Halkın siyasi partilerini türlü bahanelerle kapatmaya çalışırlar. Damgaları hazırdır bunların; İrtica, mürteci ve şeriatçı. Açıktan açığa ben Müslümana karşıyım, İslam düşmanıyım, din düşmanıyım diyemediği için milletin yüzüne, yaftalamaya dayalı, içini kendilerine göre doldurdukları kavramlarla kinlerini kustular yıllar boyunca.
Namaz kılan çocukların görüntülerini yayınlayarak adi birer suçluymuş gibi gösteren bunlar.
Koca koca proflarıyla üniversite sıralarında oturan kızlarımıza başörtülerini kastederek, göz zevkimizi bozuyorsunuz diyen bunlar.
“Ben olsam Türkiye’ye Ramazan’da saldırırım” diye İsrail’e akıl hocalığı yapan bunlar.
PKK ile girilen çatışmada şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Kemal Aslan'ın babası Mehmet Aslan, kılınan cenaze namazının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i hedef alarak, "Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya, selam gönderenlere de hakkımı helal etmiyorum." deyişine yine şehit babasını hedef alarak, "Şehit babası olunca canının istediğini söylemeye hakkın mı var? Kimsin lan kimsin." Diye hakaret eden de bunlar.
PKK terör örgütü değildir diyenler de bunlar.
Gazze yürüyüşümüz için bizi alçaklıkla itham eden ve insanlıktan nasibini almamışlara tepkimizi, zamanında başörtülü kardeşlerimize hakaret eden Fatih Altaylı'ya Hasan Karakaya'nın verdiği cevapla karşılık veriyoruz...
O gün başörtüsü eylemini gerçekleştiren kızlarımıza yine tüm kinini kusarcasına hakaret etmişti.
Radyo D'de yaptığı Bab-ı Ali Yokuşu isimli programda gazete haberlerini okuyan Fatih Altaylı, Hürriyet gazetesinin manşetini okuduğu sırada Marmara Üniversitesi önünde bekleyen başörtülü öğrencilerle ilgili, "Bir kadın var orada (Hürriyet gazetesinin manşetinde yer alan başörtülü öğrenciyi kasdederek) kadın olduğunu da hiç zannetmiyorum. Bu büyük ihtimalle bir fahişedir... Bir pankart açmış, öğrenci değil o, buraya getirilmiş bir fahişe... Üniversite önünde eylem yapanların arasında bakıyorum da öğrenci yoktur. Belki bir iki tane. Bunlar kevaşe kevaşe. Toplanmışlar oraya ellerinde '7.4 yetmedi mi?' pankartı. Bunlar şeytana tapanlar. Satanistler ve şeytanla işbirliği halinde oraya toplanmışlar. Bunları odunla döveceksin. Zaman zaman kimi askerlerin gereksiz çıkışlar yaptıklarını düşünürdüm ama bunlar hiç gereksiz değilmiş. Bu sürüsüne az bile yaptıkları. Bunlara daha örgütlü çıkışlar yapmak lazım. Bunlara balans ayarı lazım; balans ayarı. Bunları takacaksınız rot balans makinesine döndüre döndüre balans yapacaksınız; fahişeler, şerefsizler, satanistler" ifadelerini kullanmıştı.
Dün kızlarımıza bu hakaretleri yapan bugün genç- yaşlı, kadın-erkek ve çocuklara varıncaya kadar meydanı dolduran vatandaşımıza yine aynı kin ve nefretle dolu hakaretiyle, dün ne idiyse hala öyle olduğunu gördüğümüz bu adam için bugün, Ankara Adliye Sarayı önünde yapılan bir basın açıklamasıyla 24 Aralık 2023 Pazar günü saat 13.30’da Ankara’da “Büyük Gazze Yürüyüşü”nü tertip eden Sivil Toplum Kuruluşlarınca suç duyurusunda bulunuldu. Haksızlık karşısında duranın dilsiz şeytan olduğu bilinciyle hareket eden bizler elbette susmayacağız.
Hasan Karakaya’nın kendisini çileden çıkaran Fatih Altaylı için 1999’da yazdığı köşe yazısında “Bugün yazmak gelmiyor içimden... Sövmek istiyorum - Öncelikle; böyle bir yazıyı kaleme almış olmaktan dolayı hepinizden, özellikle de hanımlardan özür diliyorum.” diye yazısına başlarken, “Bugün; “seviye” beklemeyin benden... Çünkü “çukur”ların seviyesine inmek ve kulaklarına bağırmak istiyorum.” demişti. Dayanamadığı bir anda da şunları eklemişti sözlerine: “Ağzından “kusmuk” kaleminden “irin” dökülen bu …, asla “yazar” olamaz.”
Hasan Karakaya’nın bu adam hakkında daha neler neler dediğini okuyup merakını gidermek isteyenler için yazsının lingini vermekten haz duyarım:
https://www.yeniakit.com.tr/haber/hasan-karakayanin-fatih-altayliya-hitaben-yazdigi-efsane-yazi-139695.html
Fatih Altaylı ve avanesinin anladığı özgürlük, demokrasi, insan hakları ve daha nice modern kavramlarla ifade edilen tüm hak ve hukuklar ancak kendileri gibi olanlar içindir. Tek korktukları şey, adaletin hâkim olmasıdır. Anadolu insanının tekrar yönetimini elde ediyor olmasındandır. Bunun anlamı, bir Osmanlı ve Selçuklu’nun yeniden doğmasıdır. Hedef 2023, 2053 ve 2071 derken şaka yapmadığımızı en iyi bilenler bunlardır.
Mustafa SALİM
27 Aralık 2023, Ankara