Haksızlık karşısında susup dilsiz şeytan olmaktan Allah'a sığınır her Müslüman.
7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşanan vahşet bir insanlık dramıdır. Bu bir zulümdür. Her zulüm bir haksızlıktır.
İnsani tüm hassasiyetini kaybetmiş dünyanın batıl hükümetlerinin bu zaman zarfında olup bitene karşı adeta kör ve sağır duruşları ne kadar da kan dondurucu.
Bu batıl devletlerin batıl hükümetlerin körlükleri yetmezmiş gibi oluşturdukları algılarla parçalanarak ölen binlerce bedenin hunharca akıbetini yok hükmünde saymış ve zalim İsrail'e karşı takınılacak sert tavırlar yerine onları adeta teşvik edercesine direnen Filistinlileri birer suçlu gibi göstermekten bir an geri durmamışlardır.
Hakikat şu ki Gazze’de yaşanan Hak ve Batıl adına iki tarafın karşı karşıya gelerek verdikleri mücadelenin bir yansımasıdır. Bir savaş halidir. Batılı temsil eden İsrail hiçbir insani kıstas ve kural tanımadan savaşın tüm ahlaki ilkelerini hiçe sayarak canavarca saldırabilmekte ve bunu yaparken tüm dünyanın gözü önünde soykırım uygulayarak pervasızca hareket edebilmektedir.
Dünya beşten büyük olmasına rağmen bu 5'liler devreye girmiş, katliamı adeta alkışlamışlardır.
Buna karşılık tüm imkânsızlıklara rağmen hayatta kalma mücadelesi vererek hayatı pahasına haksızlığa dur diyen Filistinli kardeşlerimiz hakir görülmekte ve suçlu ilan edilmekteler. Kurtlar sofrasında adeta taksimine göz yumulmaktadır.
Savaş dense de bunun bir savaş olmadığını bilmek gerekir. Bu bir katliam ve bir soykırımdır. Gasbettiği topraklarda İsrail’in, sırtını dayadığı karanlık bir dünyadan aldığı güçle güçsüz Filistinliyi yemeye çalıştığı bir iç saldırıdır.
Güçlünün yanında batılın tüm güçlü Devletleri yer alırken güçsüz Filistinli ölmeye mahkum edilmiş, yokoluşu film izlenir gibi izlenen Filistinli suçlu, haksızlığa uğranan yine Filistinli olmuştur; çünkü zalim büyük devletler öyle istiyor.
İnsanlık adına işlenen bir suç olduğunu zalim hükümetlerin idare ettiği devletlerde halkın ekserisi 7 Ekim’den beri sokaklarda haykırmaktalar; din, ideoloji, kültür ve ırk ayrımı gözetmeyen yığınla insan, insanlık adına utanmakta ve büyük bir nümayiş içine girmiş bulunmaktadır.
İnsanlık için durum bu minval üzere seyrededursun biz Müslümanlar için önemli olan bu hassasiyetle birlikte Haktan yana olup Müslüman kardeşlerimize sahip çıkmaktır.
Bu sahiplenme inancımızın bir gereğidir. Bu bir ümmet sorunudur. Müslümanlar tek bir beden gibidir. Bir uzvuna batan bir iğne diğer uzuvlarca hissedilmiyorsa beden dumura uğramış ve felç olmuş demektir. Müminler ancak kardeştir emri ilahi mucibince biz, kardeşlik hukuku neyi gerektiriyorsa onu yapmak mecburiyetindeyiz.
Bir Müslümanın saldırıya uğraması diğer bir Müslüman için sıradan bir olay değildir. Gazze’de İslami kimliğe yönelik bir saldırı söz konusudur. İslam'a yapılan saldırı Müslümanların karşı koymasını salık kılar. Bu noktadan sonra mücadele din adına verilmiş olacaktır ki işte biz buna Cihat diyoruz.
Nasıl ki Bedir, Uhud, Hendek ve Tebük gibi cephelerde Savaş vererek cihadımızı gerçekleştirdik; aynı şekilde Malazgirt’te de bu şerefe nail olduk ve İstanbul'un fethinde de yaptığımız bir cihattı.
Osmanlı olarak dünyanın her yerinde batıla karşı mazlumları koruyuşumuz nasıl cihadın bir gereği idiyse,Kurtuluş Savaşı'nda sergilediğimiz mücadele de bir cihattı.“Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi” mısrası ile övülen Çanakkale Zaferi destanımızda da bunu yaşadık. Bugün Çanakkale şehitliğimizde Filistinli, Suriyeli Suutlu, Endonezyalı, Cezayirli, Tunuslu, Faslı, Mısırlı, Libyalı, Afganistanlı, Hindistanlı ve Pakistanlı gibi farklı beldelerden gelen binlerce Müslüman isimleri görürüz. Çünkü bu bir ümmet meselesiydi. Bugün Gazze'de yaşanan da bir ümmet meselesidir.
Mücadelemizin biçimini formüle eden şu hadisi şeriftir. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.”
Elle müdahale devleti temsil etse de bugün Gazze'de şehit olanlara baktığımızda kendi imkanlarıyla imanının bir göstergesi olarak giden farklı ülkelerden Müslümanı görmek mümkündür. Orada bombaların altında can veren kardeşlerimize canıyla yardım etme imkanı bulamayan biz uzaktaki Müslümanların mallarıyla yardım etmesi gerektiği gibi algılara karşı teyakkuzda olup tüm dünyaya Filistin'in haklı olduğunu deklare ederek haksızlığa uğradığını dile getirmek de önem arz etmektedir.
Gazze'ye yağdırılan bombalar altında mücadele veren Filistinli kardeşlerimize yönelik kara propagandaya mani olacak eylemleri sıkça yapmalıyız.
Medyanın bu beşli çetenin hükmü altında olduğunu bilerek hareket etmeliyiz.
Bu şeytani güçlerin elindeki medya bugün maalesef katliamı sıradanlaştırarak başta İslam aleminin birlikteliğini bozmak bilahare tüm dünyada İsrail aleyhine baş gösteren kitlesel haykırışlara son vermektir. Buna asla izin vermemeliyiz.
Bunun için;
Doğru bilgilenmeye gayret göstereceğiz.
Yanlış bilgileri derhal deşifre edip istenilen yanlış algıların yayılmasına mani olacağız.
Boykota devam edeceğiz.
Ülkemizde düne kadar PKK’yı destekleyen, fakat aynı zihniyetin bugün Hamas'ı PKK üzerinden bir terör örgütü gibi lanse eden gazetecilerin oyununa fırsat vermeyeceğiz.
Filistin benim meselem değil diyenlerin kimler olduğunu iyi bileceğiz.
Fasıkların getirdiği haberi “Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz. Ey iman edenler! Eğer size bir fâsık, bir haber getirirse, onu araştırın” düsturunca reddedeceğiz.
Yanlışı okuyup araştırma imkânı bulamayanın kesinlikle doğru kaynaklardan istifade etmesine imkân sağlayacağız.
Dilimizden duayı hiçbir zaman düşürmeyeceğiz.
Bugünlerde gündemi saptıranların olabileceğini göz önünde bulunduralım ki oyunlarına gelmeyelim.
Örneğin; Rahmi Koç'un durduk yere nüfus planlamasını gündeme getirmesi,
Ana muhalefet partisi başkanının cami ve cemevi meselesini kaşıyıp Sünni ve Alevi vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmek istemesi gibi hususlar asla hafife alınmamalıdır.
Nüfus planlamasıyla sanki bilinçaltında Gazze’deki çoğunluğu çocuk olan ölümlerin sıradanlaştırılması; Alevi ve Sünni meselesi ile de Gazze’ye sahip çıkan bir Türkiye'de birlik ve beraberliğe halel getirmek istenmesi yönünde şeytani bir kurgunun planını görmekteyiz.
Son geçirdiğimiz 28 Mayıs seçimlerinde Türkiye'nin neden baskınlandığını bugünkü olaylardan sonra daha net görebilmekteyiz. Batının tüm emirlerini yerine getirecek bir hükümet istendi Türkye'de. Bugün aksi bir yönetim olsaydı, İsrail'in hedefine varması an meselesi olacaktı. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın yaptığı toplantıda kayda değer bir sonucun çıkmaması Arap ülkelerinin ekserisini yöneten liderlerin Batın'ın kuklası olmasından ileri gelmektedir. Bugün İslam Alemi adına hareket ederek dünyayı İsrail zulmüne karşı ayağa kaldırmaya çalışan bir Türkiye var.
Diğer taraftan Yahudilerin Arz-ı Mevud projelerinin bir safsata olduğunu dünyanın yüzüne haykırmalıyız. Bunlar bu saçma inançları uğruna kan dökmeye doymayacaklardır. Çünkü bunu dinin bir gereği gibi gördüklerinden kan dökmenin kutsal olduğunu bile bir iman meselesi haline getirmişlerdir.
Yakın bir zaman içinde tüm dünyada sinemalarda gösterime girecek bir filmin bile hazırlandığını biliyoruz. Kunta Kinte ismi üzerinden Afrikalıların kölelikleri nasıl sıralandıysa, Kızılderililer nasıl acımasız gösterilip birer korkunç insan olarak dünyanın zihnine kazındıysa aynı düşünceyle 7 Ekim’de başlayan süreci işleyen ve adı «Süpernova: Müzik Festivali Katliam” olan Belgeseli özelde İsrail’in genelde de Batının zerrece fikirlerinden sapmayacaklarını göstermektedir.
Haliyle laf anlamayan bu azgın azgınlığı iyi bir tokatın atılması acilen gereklidir. “Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye kelamı kibarımız hiç de boşuna söylenmemiştir.
Nemrut’un öldürdüğü çocukların öcünü İbrahimler, Firavun’un öldürdüğü çocukların öcünü nasıl ki Musalar aldıysa, İsrail’in gözü dönmüşcesine katlettiği çocukların öcünü biz alacağız. Taşların dile gelip arkasındaki Yahudiyi biz Müslümanlara göstereceği ahir zaman pek yakında…
Mustafa Salim
03 Aralık 2023, Ankara