MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

GÖNÜL DAĞI ÜZERİNDEN TRT'YE BİR İKAZ

26 Eylül 2022 Pazartesi 18:05

Hafta sonları Gönül Dağı dizisi, ailece gönül huzuruyla izlediğimiz TRT yapımı bir filim. Bu tür filimler, toplum olarak özlemini çektiğimiz konuların ekranlarda keyifle izlememize sunulan çok güzel hizmetlerdir. "Diriliş Ertuğrul", "Kuruluş Osman", "Büyük Selçuklu", "Payitaht", "Barbaros" gibi diziler bu bakımdan milletimizin beğenisini kazandı. Bir boşluğu doldurdu. Bugüne kadar tarihimize hakaret içerikli ve geçmişin doğrularını asla yansıtmayan dizilerden değildi TRT’nin bu yapıtları. Örneğin en yakın tarihte "Muhteşem Yüzyıl" adıyla çekimleri yapılan filmin Kanuni dönemini hiç yansıtmadığı diziler gibi. Kafa karışıklığına sebep olan eserlerin yerine kimliğimizi tüm gerçekliğiyle yansıtan tarihi diziler elbette önemli bizim için.

Sanat, sanat için mi yoksa toplum için mi yapılmalı tartışmasının bir yerinde durulacaksa ben toplum için yapılanından yanayım. Toplum olarak sanat adına sergilediğimiz ortaoyunu ve meddahlık bugünkü manada toplumu dönüştürmeye yönelik faaliyette bulunan tiyatroculuk gibi sosyal hayatımızın manevi yaşam biçimine karşı cephe alan bir sektöre dönüşmedi hiçbir zaman. Yani toplum için yapıldı. Bu sebeple kök saldı ve toplum olarak sahip çıkıldı.

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak temsili sanatımızda da elbette gelişmeler olacaktı. Bu manada tiyatro ve sinema bu temsili sanatın daha gelişmiş biçimiyle hayatımızın merkezinde bir yer buldu kendisine. Televizyonların yaygın hale gelmesinden sonra da belirli mekânlarla sınırlı olan tiyatro ve sinemadan müteşekkil temsili sanat, başka bir biçimle evlerimize girerek ayaklarımıza kadar gelmiş oluyordu. Evlerimizdeki bu yeni elektronik eşya, keyif veren harika bir teknolojik ürün oluvermişti. Tek sıkıntı bunun neye, hangi amaca yönelik kullanılmış olacağıydı. Bu manada biz bunlara işlevsel yönüyle karşı çıkmıyoruz. Tarihimizde buna zaten yer verilmiş ve gereken ilgiyi görmüş olması bizim için önemliydi. Karşı olduğumuz durum, toplumumuzun hayat biçimine aykırı, ayrıştırıcı, çoğunluğu teşkil eden bir kesimi baskılayan, onları hor gören, bunu da demokrasi ve özgürlük adına yaptığını lanse eden bir bakışla kaleme alınan eserlerin oyun olarak sergilenmesinedir. 

Bugün bilgisayar ve cep telefonlarının insan hayatına girdiği bir zaman diliminde ise daha farklı bir sosyal yapının oluşumuyla karşı karşıya bulduk kendimizi. Sanal âlem dediğimiz, haz verme noktasında gerçek hayatın elle tutulur unsurların verdiği zevkleri aratmayan ama insanı gerçek hayatından adeta koparan bir hayal dünyasının gözle görünün biçiminin insanımızı büyüleyerek toplumdan tecrit edişi, aile içindeki bağları dahi koparma noktasına getirmişken, televizyon gibi ailece izlenerek birlikteliğin yakalandığı fırsatları iyi değerlendirmenin gerekli olduğuna inanıyorum.

Televizyonculukta özel kanallar çıkıncıya kadar TRT’nin radyo programlarıyla sürdürdüğü yayınlar uzun süre televizyon aracılığıyla da devlet gözetiminde yapılırken, bugün itibariyle yaşadığımız zaman diliminde birçok özel kanalların yayınlarını görebildiğimiz gibi uydu aracılığıyla dünya televizyon kanallarını izleme imkânlarına da kavuşmuş bulunmaktayız. Türkiye’de yayın yapan özel televizyonların gayrı ahlaki programları RTÜK aracılığıyla devlet tarafından denetime tabi tutulmasına rağmen yine de nahoş programların piyasaya sürülmesini aile bağlamında değerlendirdiğimizde netice itibariyle pek de hoş olmayan algılara yol açtığını maalesef müşahede etmekteyiz. Bu bağlamda TRT’nin bir devlet kuruluşu olması hasebiyle daha dikkatli davranacağı inancındayız. TRT’nin bu manada devlet politikası paralelinde yayınlarını sürdürmesi güzel bir gelişme olarak görülmektedir. Bir zamanların Bekir Coşkun’un ölen köpeğini dahi haber yapan TRT, bugün çok güzel, dolu ve yapıcı programlara imza atmaktadır. TRT’nin bu olumlu yayın politikası millet nezdinde değerini yakalamışken yine de gözden kaçabilen hataların olabileceği gerçeğini de unutmamak lazım. Unutmamak gerekir ki bu millete 15 Temmuz gibi hain darbeyi yaşatan paralel yapılanmanın kripto elemanları en olmadık yerde yanlış işlerle karşımıza çıkıp daha sonra sehven diyerek yaptıkları hataları kamufle etmeye çalışan tiplemeleriyle aramızdalar. Bunların, TRT gibi bir kurumda olmamaları da mümkün değil. Bu sebeple yayınların ince eleyip sık dokunması gerekmektedir. 

Örneğin, “Gönül Dağı” dizisinde rahatsızlık veren karelere de bu manada tepkili olduk. Sahne herkesin malumu. Köylü kadın, köydeki işlerine ek olarak sanat faaliyetleri icra etme adına köy yaşamında tiyatro çalışması da yapmaktadır. Köy hayatımızın gündelik gerçek hayat kesitinde tiyatro gibi sanatsal bir faaliyetin olması mümkün değilken bunu köy yaşantısının olmazsa olmazlarından göstermenin hiçbir makul gerekçesi olamaz. Gerçi dizinin daha önceki bölümlerinde de tiyatro sahnesinin yer aldığı kısımlar vardı. Fakat söz konusu bölümde ele alınan biçimi çok itici ve hayatın gerçekleriyle örtüşmüyordu. 

Tepkimiz, tiyatronun sanki o kadar iş güç içerisinde köylerimizin her yerinde var olan bir gerçeğiymiş gibi gösterilmesine yapılan vurguya oldu.

Köyde kadınlarımız ev ve tarla işi gibi hayatın doğal çalışmalarıyla ailenin geçiminde önemli rol oynar, fakat bu geçim kaygısı uğruna hele hele bize yabancı bir uğraşı için evi terk edip gidemez. Bir defa inancımıza uygun değil. Tamamen batının dayatması olan bir uygulama.

Ailesi uğruna her şeyi göze alan annelerimizin daha güzel ve yakışır fedakârlık örnekleri varken böyle gerçeklerle ilgisi olmayan yaşam biçimine yer verilmesi dizinin kalitesini gölgede bırakarak hayal kırıklıklarına sebep olmuştur. 

Diğer bir husus, tiyatro oyununu sergileyen bayanın dizideki rol icabı Anadolu kadınını temsil ettiği için gündelik hayatında örtülü iken oyun gereği açılması da toplumumuzun geleneğine uygun bir davranış değildi.

Örtü, örfümüzün bir nişanesi olsa da bu imanî bir gerekliliktir. O yüzden durum ne olursa olsun Müslüman bir bayan bazı durumlarda ortamın icabına göre örtüsünü çıkaramaz. Bu örnek bile başlı başına sorun teşkil eden bir örnekleme oldu. Bir Müslüman için Allah'ın emirlerine bırak muhalif olmak, onları hafife almak bile düşünülemez.

Özellikle bu tiyatro ve sinema kültürünün bugünkü biçimiyle batıdan transfer ettiğimiz günden beri sosyal dokumuzu sarsıcı etkinliklerine, ayrıca ilk oyuncularının Ermeni ve Rum oluşlarına bakılırsa pek de iyi niyetle transfer edilmediği daha da net görülecektir.

Bizim Hacivat-Karagöz kadar masum değil...

TRT Genel Müdürlüğünün bu hususta dikkatli olmasını talep ediyoruz.

Dizilerin içerik yönünden toplumumuzun ruh dünyasına aykırılığı mutlaka gözden geçirilmelidir.

Özellikle TRT yayınlarının Anadolu insanı tarafından gönül rahatlığıyla izlenmesi, ilgili genel müdürlüğünün daha dikkatli olmasını gerekli kılar.

Mustafa Salim

25 Eylül, 2022 Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Tahir çelebi
Kesinlikle katılıyorum.