Hoş geldin diyene hoş bulduk deriz. Bu diyaloğun her dilde vardır karşılığı elbette. Bu, bir sevincin ifadesidir; hem gelen için hem de karşılayan için. Hoş bulmanın bir önceki adımı ise güvencenin teminatı olan selamdır. Ondandan öncesi salınan haberdir ki bu da insana, yaşatır heyecanın her türlüsünü. Gelen ne kadar kıymetliyse bekleyende heyecanı da o kadar yüksektir.
Hanelerimize, kıymet biçilmez misafirimiz Ramazan bugün teşrif ediyor. ‘Hoş geldin Ramazan’ diyecek o anı dört gözle bekliyoruz.
Üç ay önce almıştık haberi Ramazan’ın. Recep söylemişti bize geleceğini; sonra da Şaban. Her biri birbirinden uzakta bir aylık mesafeden geliyordu bize.
Recep Allah’a adamıştı kendisini Şaban da Resulüne. Bize kendisini adayan da Ramazan’dı. Daha yakındı bize Ramazan. Dokunuyorduk çünkü kendisine tüm benliğimizle ki o da bize böyleydi. Dert ortağımızdı Ramazan.
Gelecek misafirin kıymet ve değerine göre evdeki hazırlıkların yapıldığını, hepimiz çok iyi biliriz. Medine’ye vardığında Resulullah efendimiz, Eyub el Ensari’ye misafir olmuştu. Ev sahibin heyecanını ifadeye kelimeler yeter mi? Asla. Gelen, alemlere rahmet olarak gönderilen birisiydi. Buydu ev sahibinin heyecanının sebebi. Tüm hazırlıklar misafire göreydi. Onun kıymetiydi hazırlıklara yön veren. Önemli olan ikinci adım da misafiri memnun etmekti. Bu da meşakkat demekti ve sabrı gerektirirdi.
Alemlere rahmet olarak gönderilen bize diyordu ki ‘Ramazan geldiği zaman rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur. Bu müjdeyle hanemizi şenlendiren misafirimiz kapımızı çaldı çalacak. Bugün akşam ezanıyla buyur diyeceğiz. Memnun olursa bizden işte o vakit mutluluğumuza diyecek olmaz.
Ramazan’ın verdiği müjde, bize kötülük edeceklerin zincire vurulacağı; aynı zamanda tüm kötü yolların da kapatılacağıdır. Bu bir güvence. Bu güvencenin müddeti otuz gündür. Sağanak sağanak yağacak bereketin süresi de bu zaman zarfında olacak. Bir bakıma bir aylık ateşkes ilanıdır bizim için. Bu zaman dilimini değerlendirmenin fırsatını kaçırmamak için yapmamız gereken çok şeyler olmalı.
Tüm mesele Ramazan’ı memnun etmektir. Çünkü bir diğer isimi Sabır’dır Ramazan’ın.
Misafir olunan eve hediye götürmek adettendir. Ramazan’ın bize hediyesi de bir eğitim paketidir. Ancak hediyesi, paketi vermekle kalmaz; öncülük eder aynı zamanda. Paketin gereğini yerine getirir. Gönüllü öğretmenimiz olur. Ne para ister ne de bir pul. Böylece Ramazan, misafir olsa da evimizde kaldığı günler müddetince eğitir bizi. Rahmet kapısının açılması bu eğitimle başlar. Eğitimin ilk basamağı da açlıktır. Nefsin dizginlenerek terbiyesinin ancak bu eğitim yoluyla olduğunu bildiği için ciddiyetle eğilir. Zincire vurulmuş şeytana göz kırpan bu nefis değil mi? Der bize. Kapısı kapatılan kötülüklere koşmak isteyen yine bu nefis değil mi? Diyerek göz açtırmadan işe koyulur. Bu nefsin tek anladığı şeyin açlık olduğunu bildiği için işe oradan başlar. Çünkü eğitimden geçmeyen nefsin benliği kabarıktır. Kabarık benlikler değil mi insanı insanlıktan eden. Ramazan’ın en büyük hediyesi oruçtur; onun da en büyük faydası insana çektiği ayardır. Biz buna günümüzde fabrika ayarları diyoruz.
Oruçla insan acziyetini anlar ve görür. Nefsini tanır. Nefsini tanıyan da Rabbini tanır ve bilir. Dünyadaki tüm kötülüklerin kaynağı Rabbi inkardan kaynaklanmıyor mu? Ya da onu tanımamaktan? Gücü elinde bulunduran kocaman kocaman okumuş insanların nefs elinden nasıl da küçüldüklerini, sonra da insanlığın başına nasıl bela olduklarını görmüyor muyuz? Nefsi dizginlenmeyen insanların okumuş canavardan ne farkı kalıyor? Hatta daha da tehlikeli oluyorlar canavardan. Çünkü sıradan canavar kullanamaz teknikle teknolojiyi.
İbadetlerin tümünde asıl mesele nefsin terbiyesidir. İnsanı insan yapan nefisteki bu terbiyedir. Nefsin eğitilmesidir. Namazın temelindeki gaye de bu zekat ve hacdaki gaye de. Oruçta bu en belirgin özelliktir.
Ramazan’ın bu hediye eğitim paketinde namaz da var, maldan infak ve hac kalabalığını anımsatan kitlesel hareketler de...
İradenin güçlenmesidir nefis terbiyesi. Nerede duracağını bilmenin eğitimidir. Tahammül sınırlarını genişletmedir. Balans ve rot ayarından geçmektir. Frenin en sağlamına sahip olmaktır.
Nefsi terbiye eden oruçtan ilk anladığımız şey belli zaman aralıklarında kendimizi gün boyu yeme içmekten alıkoymak olsa da arzuladığı her şeyden mahrum bırakmaktır nefsi aslolan. Bunun için Ramazan’ın bir diğer ismi Sabır’dır.
Avvam için oruç sadece yeme içmeden mahrumun adı olsa da asıl mesele havvasın tuttuğundan bir oruç tutabilmektir.
Yalan söylemek bozar havvasın orucunu mesela. Kötü söz söylemek de öyle kötü niyet de. Kötülük yapmak. Harama yürümek. Haramı tutmak. Şehevi arzularla bakmak, konuşmak ve dinlemek. İftira atmak. İnsanı kandırmak. Saygısız olmak. Kul hakkı yemek. Haksızlığa göz yummak. Hakkı tavsiye etmemek. Zulme rıza göstermek. Zalimden yana olmak.
Bu eğitim paketinde uygulamaya dayalı emirler olduğu gibi nehiyler de var. İnanan insan hayatında bu bir aylık süre hızlandırılmış bir eğitim sürecidir. Ekstra bir seminerdir.
İftar sevinçleri, tıklım tıklım dolan camilerdeki teravih coşkuları, Rabbimin en sevdiği teheccüd vaktinde kalkılan sahurlar ve bitiminde duyulan davul sesleri coşkusudur bize Ramazan’ın. Hele iftar davetlerine icabetle gerçekleşen dost buluşmalarından kaynaklı muhabbetler, gönül zenginliğinin hazineleridir erdemli insan olma yolunda
Saygıda kusurun en büyük kusur sayıldığı geçmişimizde müslüman oruç tutuyor diye Ramazan ayında çocuklarını açıktan yiyip içmemeleri için tembih eden gayr-ı müslimin dahi dikkat ettiği hususa içimizde bir şekilde oruç tutamayanların da dikkat etmesi insani bir gereklilik olarak büyük bir inceliktir.
Özellikle bu yıl ki Ramazan İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım zulmü nedeniyle Müslümanların hüzün yılına denk gelmiş durumda. Zulme uğrayan kardeşlerimiz için dua ederken onlara en büyük yardımımız İsrail’in mallarını boykot etmektir. Bunu yapmakla mazlumdan yana zalime karşı durmuş olacağız. İsrail menşeili hiçbir meşrubatı soframıza uğratmayalım. Yoksa tuttuğumuz oruç açlıktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Böyle bir durum, Allah’a kullukla bağdaşmayacaktır.
Bu bağlamda anlamlı bir boykot olacaktır. Hayber Kalesi'nin fethini kolaylaştıran temel sebeplerden biri de Yahudilere ait hurma ağaçlarının kesilmesiydi çünkü. Bunun için iftar sofralarımızın vazgeçilmez sünnetlerinden biri olan hurma tüketiminde Yahudi hurmalarına yer vermeyelim. Böylece Yahudi hurmalarını bulundurmamakla bir sünneti ihya etmiş oluruz.
Rasulullah'ın ağacına dahi tahammül etmediği Yahudi hurmalarını biz de sofralarımıza bunun için almayalım. Bu anlamda Yahudi hurmalarını boykot sünnettir. Yahudi hurmalarını almak ise zalime yardım olacağı için de haramdır. Çünkü bu Yahudi hurmalarını sofrada bulundurmakla Allah'ın 'zalimden yana olmayın' fermanını çiğnerken aynı zamanda Resulünün de izinden gitmemiş oluruz. Almamakla hem Allah'ın rızasını hem de Resulünün sevgisini kazanmış oluruz. Peki bir Yahudi için değer mi Allah'ın ve Resulünün yanında itibarsız olmak? İtibarsızlığın Rabbimiz nezdindeki yeri gazabına uğramak; Resulullah indindeki yeri ise şefaatinden mahrum olmaktır.
Müslüman olmanın gereğini yerine getirmek adına Yahudi hurmalarını asla almayalım.
Almamak şurada dursun onları alanı da uyaralım. Uyarmak tebliğ olduğu için bu, bir müslümanın diğer bir müslüman için görevidir; ihmali ise hakka girmektir.
Avvam ile havvasın tuttuğu oruçlar takva cihetiyle farklılık arz etse de bu, kursağa haramın girmesi noktasında her ikisinde de orucun ifsadı demektir. Yahudi hurması zalime ait olduğundan alınması zalime yardımdır. Bizzat helal olan hurmanın alımı zalimi ihya ediyorsa bu hurma artık haram olur müslüman için. Hal böyle olunca ha içki içerek açmış iftarını ha Yahudi hurmasıyla.
Misafirimiz Ramazan'ı memnun etmek ve memnun ayrılmasını istiyorsak ev sahibi olarak bizim çok titiz davranmamız gerekmektedir. Biz orucu tutarız da önemli olan onun bizi tutması. Bu bir aylık hızlandırılmış eğitim sürecimizi iyi değerlendirelim ki bir dahaki eğitimimizde sınıfta kalmayalım.
Yahudi hurmalarının uğramadığı iftar sofralarımız bereketli, oruçlarımız makbul olsun. Mübarek olsun Ramazan ayımız. Hakkıyla oruç tutan kullar olmamız duasıyla.
Mustafa Salim
10 Mart 2024, Ankara