MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

KAOSTAN YANA OLANLARIN SON ÇIRPINIŞLARI

08 Ocak 2021 Cuma 01:26

Bu son birkaç ayda ülkemizde olup bitenleri hayretle izliyoruz. Bu coğrafyanın ruh ikliminden nasibini almayan nicelerinin tasmalık boyunlarını uzatarak yuların en güzelini almak için sırasını dört gözle bekleyerek kuyruğa girenlere acıyarak bakıyoruz. Ekmeğini yediği çanağa pisleyecek kadar çukurlaşan insanlarla anı havayı teneffüs etmek ne kadar da zormuş. Düşmanın görüneni değil, asıl tehlikeli olanı dost görünendir. Devletler, ihanetle yıkılır.

Bu sebeple bir ucu dışarda ve müdahalelere açık hangi kurum, kuruluş, dernek, vakıf, parti ve bunlardan ne’şet edecek ne tür etkinlik olursa olsun, kendi ülkesine bir yararının olmayacağını içinde geçtiğimiz süreçteki tecrübelerimizden biliyoruz.

FETÖ yapılanmasını ele alacak olursak ilk icraatlarıyla bunun bir terör örgütü olabileceğine kim ihtimal verebilirdi? Neredeyse ilgilendiği her öğrenciyi en güzel üniversitelere yerleştirirken onları iman, ahlak ve edepli birer genç olarak yetiştirmede gösterdikleri maharetleriyle milletin gönlünde taht kurmaları, elbette kayda değer ve takdire şayan bir hizmet örneğiydi. Kısa zamanda her yere nüfuz eden, devletin kılcal damarlarından tutun da insan ruhunun derinliklerine kadar sızmayı başaran bu yapılanma, ucu dışarıda olan bir çalışmanın ürünü olduğu için faydadan çok zararını gördük.

Bunun benzer bir örneğini, toplumun duyduğu ihtiyaçtan daha ziyade yine harici unsurların etkili olduğu modernist İslam’i çalışmalarda da görmekteyiz. Ehl-i sünnet anlayışımıza ters olan bu yapılanma o yüzden hiç kimseye güven telkin etmediği gibi ilim erbabınca da makul görülmemiştir.

İster dini olsun, ister ilmi; askeriyeden ticarete, bilimsel alandan siyasi sahaya varıncaya kadar bir ülkeyi ayakta tutan toplumsal dinamiklerin merkezinde dışarıyla irtibatlı işbirlikçiler var olduğu sürece söz konusu ülkenin bağımsızlığından bahsedilemez. Bu, içeride hırsızı olan evin kapısının kilit tutmayacağı demektir.

Siyasette de dış müdahalenin izlerini görmemek mümkün değil. Muhalefet, ülkenin menfaatlerine yönelik yapıcı olmaktan daha ziyade sergilediği yıkıcı tavırlarla, haricen içimize yerleştirilmiş beşinci kol faaliyeti yürüten bir teşkilat gibi hareket etmektedir.

Dünyanın yeni bir düzene doğru yol aldığını artık herkes görebiliyor. Sadece merak edilen, Yeni Düzende, dünyayı yönetecek gücün kim ve kimlerin olacağıdır. Geride bıraktığımız uzun ve bir o kadar sıkıcı koronalı günlerin üzerinden kara bulutların dağılmasıyla karşılaşacağımız sürprizlerin kimden yana olacağı da bu sebeple önem arz etmektedir. Görünen o ki, dünyanın güç dengelerinin değişiyor olduğu gerçeği, artık sır olmaktan çoktan çıktı.

Bu bağlamda son çeyrek asırda Türkiye’deki gelişmeler düşmana korku salarken, dostlarımızı sevindirmiş, mazlumların umudu haline gelmiştir. Bu da güdülen bir Türkiye değil, güden bir Türkiye’nin doğduğunu, geliştiğini ve ağırlığını koyacağını göstermekte ve değişen güç dengeleri içinde, tarihi misyonuna yakışacak yerini alacağının işaretlerini vermektedir.

Bu güçlü durumumuz dışımızdakilerin dikkatlerini üzerimize çekmiş olmalı ki bizden rahatsız olanların kirli planlarına bu sebeple hep maruz kalıyoruz.

Bizdeki muhalefetin desteklenmesine dair ABD kaynaklı söylemlerden medet umar hale gelen batının içimizdeki hücrelerinin bu nedenle adeta uyandırılmış olduğu izlenimini veren hareketlilikle birilerinin, halkımızın kafasını karıştırma niyetinde olduğunu göstermektedir.

Millet olarak, hükümetin halk nezdindeki başarısına gölge düşürmek adına toplumun en hassas olduğu noktalardan yapılan saldırılarla, bu yüzden karşı karşıyayız.

Bir zamanın Genel Kurmay Başkanlığı yapmış birinin Adnan Menderes dönemine atıfta bulunarak bugünkü hükümete darbe imasında bulunması,

Muhalefetin tüm unsurlarının koro halinde tekrarladığı nakaratıyla Hükümeti erken seçime zorlaması,

Bir gazetecinin, Erdoğan’ın normal seçimle gidemeyeceğini, bunun ancak doğal bir afet ya da halkın sokağa çıkmasıyla mümkün olacağını dile getirmesi,

Tüm despotluklarıyla meydanlara inen ve demokrasinin ayaklar altına alındığı yollu pervasızlıklarla gövde gösterisinde bulunan çevreleri göz önünde bulundurduğumuzda bu durum, perde arkasında aleyhimize alınan kararlarda nasıl bir çalışmanın içine girildiğini bize bir kez daha göstermiş oldu.

Gözümüzün önünde cereyan eden olayları incelediğimizde;

Boğaziçi Üniversitesinde öğrenci ayaklanması diye lanse edilmeye çalışılan protesto eylemleriyle de yine Gezi benzeri bir kalkışmanın başlatılmak istendiğinin,

Diğer taraftan başörtü meselesinin yine uluorta ele alındığının,

Bazı modernist ilahiyatçıların Kur’an’ı Kerim ile alakalı sarf ettikleri o kabul edilmez sözlerin altında da yine önceden tasarlanmış kirli bir planlanın devreye sokulmak istendiğini rahatlıkla görebiliriz.

Bunlara ek olarak;

Suçu sabit olmasına rağmen, AİHM’nin tutuksuz yargılanmasına yönelik görüş bildirdiği bir terörist üzerinden fırtına koparmaya çalışan muhalefetin olayı saptırmaya çalışırken ki hedefinin, etnik yapımızda sarsıntılar oluşturarak ülkede kaosa yol açmak olduğunu artık hepimiz biliyoruz.

Ordumuzun başarısını gölgelemek isteyen muhalefetin niyetinin ne olduğunu da biliyoruz.

Ekonomimizi çökertme adına IMF’ye mahkûm edilmemiz yönündeki baskılara rağmen aldığımız önlemlerle yolumuza devam ederken ki saldırılara neden maruz kaldığımızı da biliyoruz.

Kendi menfaatimizi baz alarak ve hangi eksende olacağımıza verdiğimiz özgürce kararlarla girdiğimiz bu yolun başında elbette haramiler olacaktır. Bu bir varoluş mücadelesidir ve vesayetin kabul edilmeyeceği vakur bir devlet olduğumuzun ilandır.

Millet olarak, kimin ne yaptığının farkındayız. FETÖ’nün siyasi ayağının Güllerle, Davutoğullarıyla, Babacanlarla güçlü olduğu dönemlerde dahi ne Gezi, ne 17-25 Aralık’taki ekonomik darbe, ne MİT tırlarına yönelik girişilen istihbarat darbesi, ne de 15 Temmuz gecesinin kanlı darbesi hedefine ulaşmıştır. Bu nedenle karşımızdakilerin öngörüsüzlükleri bize cesaret vermektedir. Planlarının tek tek bozulacağına inancımız tamdır. Güçsüz bir Türkiye döneminde ses getiren ayak oyunlarının bugün bize tesir edemeyeceğini göremeyecek kadar gözleri kin bürümüş dâhili ve harici bedbahtlar elbette hedeflerine ulaşamayacaklardır. Milletin feraseti, bize kurulan tüm tuzakları yerle bir edecektir.

Kaldı ki bugün geldiğimiz nokta itibariyle daha güçlü bir Türkiye olarak tarihi misyonumuza yaraşır bir şekilde yolumuza devam etmekteyiz.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Fatma
Bu defa 15 temmuz gibi olmaz herkes ayaklanır bir daha böyle bir şeye cesaret ederlermi bilmiyorum Allah cumhurbaşkanına yardım etsin sonucu ne olursa olsun ölmek var dönmek yok sonuna kadar arkasındayız. Ayaklananların öğrenci olmadığı adını dahi anmak istemediğim o kadının kadın demeyi bile layık görmediğim kişinin kendi gibi militanları tek üzüldüğüm şu militanı bir susturan yok taki reis çıkıp cevap verene kadar bizim İstanbul İl başkanı olacak beyefendi nerede ne işe yarıyor Cumhurbaşkanı gibi davalarına sadık olsalardı şu ana kadar Ak Parti daha başka yerlerde olurdu ve karşısında muhalefet denen bir şey kalmazdı Her türlü nimetten yararlanıyorlar ama yinede sahip çıkmıyorlar bizim gibi işlerinden güçlerinden olsalardı eğer hiç durmaz yurt dışına gidip düşmanlık peşinde olurlardı ama hamdolsun onlar gibi hain değiliz herşey yerine gelir çektiğimiz sıkıntılar elbet bir gün rabbim feraha çıkarır herşey siz olur ama vatansız olmaz ölene kadar bu davanın savunucusuyuz Elhamdülillah
Tahir
"Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır." Bence şer güçleri son günlerini yaşıyorlar İnşaallah. Yüreğine sağlık üstadım.