Seçimden önce kendimce;
"Recep Tayyib Erdoğan'ın kazanmasını nasip eyle Allah'ım. Ancak seçimin nasıl kazanılacağı daha hayırlısıysa onu bilemiyoruz. Yani ilk turdaki baskıcı bir çoğunlukla kazanılması mı, az farkla kazanılması mı yoksa ikinci tura kalıp kazanılması mı daha hayırlı işte bunu bilmiyoruz. Kazanma biçiminden hangisi hayırlı olacaksa öyle bir kazanma biçimini nasip eyle" diye dua etmiştim.
Birinci duamız tuttu elhamdülillah. Yani çoğunluk bizde...Hele hele böyle yüksek kazanma mudumuz olmayan milletvekili sayısı çoğunluğu geldi ki bu da bambaşka bir zafer.
Cumhurbaşkanlığı seçimine de gelince böyle olmasının hikmetleri var diye düşünüyorum. Özellikle de bu yirmi yılda ister milletvekilliği düzeyinde olsun ister bürokrasi düzeyinde, millete tepeden bakanların varlığını göz önünde bulundurduğumuzda uyarı niteliğinde bir sonuçla karşılaşmamız elbette gözardı edilmemeli.
Özellikle Ak Parti'de Reis'in omuzlarında yıldızı parlayan ancak geldikleri makam itibariyle milletle ipleri koparanlar için hikmeti haiz bir sonuç oldu.
Menfaatlerinden başka bir şey düşünmeyen insanların bürokraside olmamaları gerektiğinin anlaşılması noktasında bir hikmet oldu.
Geldikleri makamda milletin derdiyle dertmeyenlerin yüzüne inen tokatlı bir hikmet oldu.
Biz vatandaşlar sahada mücadele vererek devletin zirvesinde aynı minvalle didinen Reis'in yanında olduğumuzu gösterirken Reis'le halk arasına giren ve irtibatı koparan menfaat şebekesi üzerine düşünülmenin kapısını aralayan bir hikmet oldu.
Seçimin bu şekildeki sonucuyla, Reis'in oy çokluğuna rağmen birinci turda seçilemiyor oluşuna muhalefet kendisi açısından bir başarı gibi görüp buna sevinmeye çalışsa da biz inananlar için bu sonuçla Uhud Savaşı misali aslında kazandığımız halde kaybeden taraf gibi görünüyoruz sadece. Nasıl ki Uhud Savaşı daha sonraki savaş ve gazvelere ilham kaynağı oldu ve müslümanlar gittikçe güçlendilerse bu seçim de herkesin düşünmesini sağlayan biçimiyle ileriki zaferlerimizin bir kıvılcımı oldu.
Sinan Ogan belki de bu tavrıyla okçular tepesini tepeleyen bir Halit bin Velid oldu. Yarın da İslam'ı kabul ederek İslam ordusuna sayısız katkısı olan müslüman Halit bin Velid gibi geri döner hak cephesine.
O günkü müşrikleri görünürde bir yıl önceki Bedir hezimetinin öcünü almanın sevinciyle kaybedişlerini anlamadıysa, bugünun muhalefeti de hezimetlerini görebilmiş değiller.
Bizim için Cumhurbaşkanlığı seçimi rahat geçecek bir seçim ve milletvekilliği seçimiyse daha zor geçecek bir seçimken, Rabbim bunlardan zorunu kolaylaştırdı ve kolayını da zor kıldı bizim için.
Bu seçim süresince gördüğümüz, Muhalefetin Batının beklentisi oluşuydu, Recep Tayip Erdoğan 'ın da ümmetin beklentisi olduğuydu.
Batı, muhalefet için kiliselerde dua ederken, ümmet, Mekke'de Medine'de, Kudüs'te ve Ayasofya'da dua ediyordu; böylece bu seçimin sadece bir Türkiye meselesi olmadığı hepimizce anlaşılmış oluyordu.
Muhalefet PKK ve FETÖ gibi tüm aykırı unsurları arkasına almışken, Erdoğan'ın arkasında Anadolu vardı, Türkî Cumhuriyetler vardı, tüm İslam ülkeleri vardı; mazlumlar vardı.
Yurtdışına baktığımızda ABD, Çin, İsrail, İsveç, İsviçre ve İspanya'daki vatandaşımızın tercihlerini muhalefetten yana koymaları yaşadıkları ülkelerin Türkiye'ye bakışlarını sergilemiş olduğu dikkat çekerken, Türklerin en fazla yaşadığı Almanya ve Fransa'dan tercihlerin Erdoğan'dan yana oluşu da bir o kadar dikkat çekiciydi.
Rabbimiz elbette layık kullarına yardım edecektir. Bu mücadelemizle Allah yoluna hizmet ettiğimize inananlardanız ve bilincindeyiz.
Her şeyde vardır bir hikmet derken muhalefeti de es geçmemek lazım.
Özellikle de baskıcı bir çoğunlukla gelebileceklerine inanan muhalefet kan ağlıyor.
Sadece buna mı? Tabi ki değil.
Kazandığı 169 millitvekilinin 18'i Babacan'a, onar tanesinin Davutoğlu ile Temel'e gittiğini gören CHP'liler adeta deliriyor.
Cumhurbaşkanlığından olmaları yetmediği gibi milletvekilliğinde de dibe vurdular.
Bunu hesabını tabi ki soracaklar.
Terörle işbirliğine giren muhakefet bunun bedelini elbette ödeyecektir.
Yalanlarla olusturduğu algıların hesabıni elbette verecektir.
İstanbul ile Ankara gibi büyük şehirlerde başabaş bir seçim olurken deprem bölgesinden hiç beklenmedik bir oy batlaması muhalefetin belini kırdı.
Muhalefetin beli kırılırken bunlara arka çıkan Batı'nin da beli kırıldı.
Daha dün tüm batı Kılıçdaroğlu'nun kazanacağından o kadar emindiler ki medyalarında resmen ve alenen Reis'in aleyhine haber yapmaktan çekinmediler. Bu sabahtan itibaren Batı'nın medyasına bakıyoruz şaşkın ve özür diler bir pozisyona şimdiden girmiş durumdalar ve bunu net görüyoruz. Çünkü Türkiye'ye muhtaçlar. Erdoğan tekrar kazandığına göre onunla barışık olmak zorundalar.
Bugün Batı medyasından seçim yorumlarından birkaçı;
France24;
- İkinci turda Erdoğan kazanır.
- Ogan seçmeni Erdoğan'ı tercih eder.
- Erdoğan Meclis çoğunluğunu da sağladı.
Alman Die Welt gazetesi yazarı Deniz Yücel;
“O kadar kahredici ki.”
“Seçimin ikinci tura gitmesi Erdoğan için beklenmedik büyüklükte bir başarı.”
“Görünüşe göre Türklerin büyük bir kısmı, korkunç hükümet bilançosuna rağmen ona kurtarıcı gözüyle bakıyor.”
“Erdoğan, ikinci tura favori olarak giriyor.”
Alman medyası, FAZ;
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, meclis çoğunluğunu ele geçirmesiyle ikinci turda avantaja sahip.”
“İkinci turda birçok seçmen, meclisteki çoğunluğu alamayan adaya oy vermek yerine istikrarı seçebilir.”
İsviçre medyası, NZZ:
“Erdoğan, elde ettiği açık ara fark ile ikinci turda favori aday.”
“Erdoğan, birçok anketin gösterdiğinden daha iyi sonuç aldı.”
“26 milyon Türk’ün yeniden güvenini kazandı.”
“Erdoğan, deprem bölgesinde ülke çapındaki en iyi sonuçlarını aldı.”
“Meclisteki sandalye dağılımı da Erdoğan’ın elini güçlendiriyor. Mecliste rahat bir çoğunluğa sahip.”
Batı medyasında bunlar söylene dursun, ikinci tura kala bu seçim sadece onbeş günümüzü alacaktır. Bu hiç de önemli değil.
Allah'ın izniyle bu vatanın aslî unsuru olan millet güçlenerek gelecektir.
Mustafa Salim
15 Mayıs 2023, Ankara