Kıbrıs’ı ilk kez 2016 yılında Milli Eğitim Bakanlığını temsilen görevli gittiğimde görme imkanı bulmuştum. Yavru vatanımız olmasına rağmen gidip göremediğimiz bir parçamızdı. Gitmezsek de, görmezsek de o vatan bizimdi. Kıbrıs’ın dünya nazarındaki stratejik öneminden dolayı hep gündemde olması nedeniyle burayı belki yaşadığımız şehirden daha da çok tanıyıp biliyorduk; çünkü bizim için de stratejik bir değeri vardı. Tabiatıyla 68 kuşağı olduğumuz için 1974 Kıbrıs Harekatını okuyarak öğrenen değil bizzat o havayı teneffüs ederek öğrenmiştik. Kıbrıs’ın kaderine bakın ki dönemin başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan’ın girişimleriyle imani bir duruş sergilenerek, cihad ruhuyla kazanılan haklar, zamanla uygulanan vesayetçi politikalar neticesinde Mümtaz Soysal’ın seküler bir anlayışla, Türk kültüründen uzak ve dini dışlayan yaklaşımlarla adeta Anavatan’dan koparılcasına yapılan düzenlemeler yoluyla insanlar eğitilmeye çalışılmış ve sonuç itibariyle asli düşman Rumlar, Türklere tercihen zayi edilir hale geldi. Kısa zamanda oradaki halkımız öyle bir duruma getirildi ki Mersin’den götürdüğümüz içme suyunu protesto eden azınlık bir gurup “cenabet gezeriz kime ne” sloganları atarken, beride ezandan rahatsız olup okuyuşunu susturmak isteyenlerin mahkemeye dava açacak kadar kültür ve dininden uzak neslin yetiştirildiğini de gördük. Son seçimde yenilgiye uğrayan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da bu gelenekten gelmiş olduğundan Türkiye aleyhine yaptığı beyanatlar çok derinlerde bir oyunun sergilendiğinin habercisiydi. Bu zihniyetin Kıbrıs’ın Kuzey Türk kesimini bile bile ihmal ettiğini yerinde yaptığımız incelemelerde görmüştük. Şehirler bakımsız cadde ve sokaklardan oluşurken Rum kesiminin yasadığı Güney Kıbrıs’ın çok bakımlı olması bize hayli düşündürücü gelmişti. Türk kesiminin adeta uluslararası kumar merkezi haline getirildiğini yerinde gördüğümüzde dehşetlere kapılmıştık. Dini hassasiyetin olmadığı, ahlaki seviyenin düşük seviyelerde seyrettiği bir toplumun inşa edilmesi sıradan bir vakıa değildi. Sonuçta toprak, insanı varsa bir anlam ifade ederdi. Insanı insan yapan da değerleriydi. Değerine sahip çıkamayan toprağına nasıl sahip çıksın? 15 Temmuz’da girişilen darbe, hedefini bulsaydı Kıbrıs Rum kesiminde konuşlandırılmış 50 bin İngiliz askerinin Anadolu’ya saldırmak için hazır kıta beklediğini basında okumuştuk. Fransız donanmasından tutundan Rus donanmasına, İngiltere’den ABD’ye varıncaya kadar düşman ne kadar devlet varsa bize zarar verecek biçimde Kıbrıs’ın kullanılmak istenmesinin önemi ortadayken haliyle oradaki Türk varlığı rahatsız ediciydi ve acilen oranın Türk unsurundan izole edilmesi gerekirdi. Akdeniz’in enerji kaynağı oluşu dünyanın gözünün burada olması anlamına gelir ki yaşanan son olaylardan bunu gayet net okuyabiliyoruz. Libya ile olan anlaşmamız, buna mukabil Mısır-Yunan işbirliğinin yol açtığı tedirginlik, Beyrut Limanındaki patlama, bilahare Ege’deki adalar üzerinden Yunan’la olan gerginliğimiz, hakkimiz olan deniz sahamızda yaptığımız araştırmalar, kurulmak istenen yeni dünya düzeninde Akdeniz’in büyük rol oynaması dolayısıyla Kıbrıs adasının bizden alınarak dünyaya karşı diz çöktürülmemizin Batılılar yani haçlı zihniyeti için ne kadar önemli olduğu anlaşılmış oluyordu. Bu sebeple Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimi çok önemliydi. Vesayet zihniyetli birinin kazanması bu yüzden ehemmiyet arz ediyordu. Mustafa Akıncı Rum kesimine toprak vermeyi bile kafasına koymuşken, Türkiye hayranı birinin seçilmesi tabi ki Batı’nın uykularını kaçıracaktı. Ben şahsen Azerbaycan-Ermeni savaşının bundan bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Bu süreçte ana muhalefet partisinin Başkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan ve yardımcısı sayın Fuat Oktay’ın üzerine gitmeleri de sıradan bir sataşma değildi. Aslında Kıbrıs’taki seçim, bir bakıma 2023’teki seçimimizin nasıl bir sonuç vereceğini de test etmiş oluyordu. Sonucunu merakla beklediğimiz seçimin, batının kuklası Mustafa Akıncı’nın hezimeti; milli bir duruş sergileyen Ersin Tatar’ın zaferiyle neticelenmesi düşmanı çileden çıkarmış, dostlarımızı da sevindirmiştir. Teşekkürler, değerli Kıbrıslı kardeşlerim. Tüm zorluklara rağmen karanlığı deldiniz, batıla boyun eğmediniz, birlik ve beraberliğimizin meşalesini yaktınız. Türkiye'ye vefa borcunu ödeyen, yüzü Anavatan'a dönük degerli Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'a sahip çıkmakla şer odaklarına geçit vermediniz. Tapınak şövalyelerin oyunu, Kıbrıs'ta bozuldu... Cenabetli zihniyetin hezimeti oldu bu seçim. Ezana dil uzatanların ömrünün kısalığı manasına gelen bu seçim, milli birlik ve beraberliğin bizi daha nice zaferlere ulaştıracağının da habercisi oluyordu. Vatana ve millete hayırlı olsun.