MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

KİMLER DEPREMİN ENKAZINDA KALDI?

13 Şubat 2023 Pazartesi 12:09

2023’ün altı Şubat’ın sabahına doğru saatler 04.17’yi gösterdiğinde bir çok yerde hissedilen ama on ilimizi ilçe ve köyleriyle harabeye çeviren 7.4 şiddetindeki deprem felaketini haber veren uzaktaki yakınlarımızın mesaj ve çalınan telefonların yoğunluğundan sabah namazına gözlerimizi açtığımızda dona kalmış, “inde sadmetil ula” hakikati gereğince Allah her şeye kadirdir diyerek kedimize gelmeye çalışmıştık.

Felaketin büyüklüğü anlatılmayacak derecedeydi. Daha öncesinde Elazığ, Van, Düzce, İzmir ve Gölcük depremlerini yaşamış bir millet olarak her şeyin farkındaydık. Fakat bu deprem farklıydı ve daha büyüktü. Bir şehirle sınırlı değildi. Bir bölge adeta yerle bir olmuştu. Mevsim kıştı, soğuk hava işin ayrı bir zorluğuydu. İlerleyen saatlerde öğreniyoruz ki merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 şiddetteki depremin eknazı yerdeyken  asıl vurucu darbeyi indirin dokuz saat sonraki 7,6 şiddetindeki arkçı depremle sarsılmışız.

İlerleyen zaman diliminde bunları düşünürken devletimizin uzattığı şefkat elinin her yeri sarıp sarmaladığını görmek, şubatın soğuk havasını kıran sıcak bir meltem dalgası gibi içimizi ısıtmasına yetmişti. Böylece devletimizin gösterdiği fedakârlık ve bunu ifadedeki hassasiyeti, yüzyılın en büyük depremine karşılık yüzyılın belki de en büyük ve kayda değer insanca davranışıydı.  Tüm kurum ve kuruluşlarıyla adeta seferber olmuş bir devlet erkânımız vardı sahalarda. Milletimizin birlik ve beraberliği yine destanlar yazacak boyuttaydı. Komşusu açken tok yatmanın vebalini iliklerine kadar hisseden bir kültürün varisiydik çünkü. Bir elin verdiğini diğer elinin duymaması gayretinde olan, nahif bir milletin iyilik adına yapamayacağı şey yoktur bu coğrafyada. Çükü biz, âlemlerin Rabbinin “Muhakkak ki, sizi (biraz) korku, açlık ve mallardan, canlardan ve mahsüllerden (kazançlardan) eksiltmekle imtihân edeceğiz. (Ama) sabredenleri müjdele.” ayetinde geçen hakikate inanan bir milletiz.

Deprem anını yaşamayanımız yoktur. En belirgin özelliği korkudur. Binaların yıkımı malın ve mülkün gidişi, vadesi gelenlerin irtihali can kaybı, sonrasında yaşanan olumsuzluklardan kaynaklı aç ve susuzluk gibi hususlar biz insanoğlu için maruz kalınan çok ağır akıbetlerdir. Rabbim bunu imtihan diye bize bildiriyor. Her bedel acılarla dolu. Bu bedellerin, dayanılması güç ruhi bunalımların doğmasına ve artmasına neden olabilecek derecede afaki ıstıraplar yaşattığını ayan beyan görmekteyiz. Evleri yıkılanların köylerine ya da yakın akrabalarına sığınması, evleri olmayanların kış günü çadırlara mahkûm kalması, çocuk, yaşlı ve hastaların bu mekânlardaki perişan halleri, ölüleri olanların teselliye muhtaç ıstırabın dinmeyen sessiz feryadı gibi yaşanan bunaltıcı daha birçok durum, elbette unutulmayacak ve felaket sonrası dahi iz bırakacak derinlikte ve her daim anımsanacak şok verici hadiselerdir.

İmtihanın başka bir boyutu da felaket tellallığı yapan insanların varlığıdır. Teknolojik imkânları sülfi emelleri için kullanan odaklardır. Kaosun peşinde koşan medya çevrelerdir. Milleti arkadan vurmaya ayarlı, yuları düşman elinde olan içimizdeki işbirlikçilerin varlığıdır.

Bu acılı günümüzde uzatılacak merhametli ellere ihtiyaç duyulmuşken nefret içerikli sözlerle ortamı germeye çalışan odakların insanlık dışı tutumlarının affedilir gibi olmayacağını da altının çizilmesi gerekmektedir.

Seçim sürecine girdiğimizden bu yana, birilerinin seçimi kazanma pahasına, mevcut hükümetimizin icraatlarına yönelik karalamalarıyla yapmadıklarını bırakmayarak toplumsal birlikteliğimizi bozmak adına adeta ant içmişçesine Bremen Mızıkacıları gibi ortalığı velveleye verenler, maalesef asrın felaketi olarak adlandırılacak derecede büyük ve olağanüstü heybetiyle bölgesel olarak maruz kaldığımız depremlerin yaşattığı acılara aldırmayarak ifsat edici tavırlar sergilemeleri her şeyden önce bir insanlık suçudur.

Yardım ellerini uzatacak yerde felaket tellallığı yapan insanlar, hangi yüzle insanımızın karşısına çıkıp devletin yönetimine talip olduklarını açıklayacaklar?

Yalan-yanlış bilgiler vererek insanımızı kandıran bu çevreler, hangi meziyetlerini anlatacaklar?

Yolun başındayken hokkabazlık yapanlara yol süresince nasıl güvenilecektir?

İnsanlar, zor günlerde kendilerini belli ederler. İyisi de kötüsü de böylesi günlerde gösterir kendilerini.

 Her şeye rağmen milletimizin sağduyusu dipdiri ayakta ve devletine güvenci tamdır.

Devlet yok diyenlerin niyetini çok iyi biliyor. O gördüğüne inanıyor. İlk günden itibaren acılarını paylaşan AFAD, Kızılay, Jandarma, TSK, Polis Teşkilatı ve UMKE ekipleri uyumadan enkazların içinde büyük bir mücadele veriyor olduğuna şahit... Belediyeler, maden işçileri, STK'lar, üniversiteler, iş dünyası, meslek örgütleri, dernek ve vakıflar, ev hanımları, esnaf... Aklınıza kim geliyorsa herkes hazır kıta bekliyor. Ekmek pişiren annelerimiz, geçim kaynağı ineklerinden birini gönderen amcamız, dağdan odun getiren abimiz, çorap ören ninelerimiz, çorba dağıtan halkımız, döner yediren kardeşimiz… Seferberlik örneğiyle tüm vatandaşımız sahadaydı. Diğer taraftan bütün dünya bizim için teyakkuzda.

Azerbaycan, Pakistan, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arab Emirlikleri, Avrupa Ülkeleri, hatta Yunanistan ve İsrail…

Türkiye’ye dua eden nice mazlum Müslüman ülkeler… Kimi parasıyla kimi duasıyla, revan olmuş yollara Türkiye diyerek. Senegalli Muhammed Yusuf’un dilinden dökülen “Eğer Türkiye ayakta ise tüm İslam ayaktadır. Eğer Türkiye’ye bir şey olursa hepimiz biteriz.” sözleri, her şey açıklamıyor mu, içimizdeki dışa bağımlı çürümüş zihniyetin devlet yok diyerek ortamı gerdikleri bir zaman diliminde.

Devletimiz var ve çok güçlü. Bunu inkâra kalkanlar hüsranla oturacaklardır. Daha dün diyebileceğimiz 17 Ağustos Depreminin tek merkezli oluşuna rağmen o günün hükümetinin acizliği unutulmamışken bugün on merkezli bu depremin kapsadığı 108.812 km²’lik alanıyla Bulgaristan, Güney Kore, Azerbaycan, Avusturya, Gürcistan, Danimarka, İsviçre ve Hollanda gibi devletlerin yüzölçümünden büyük bir sahaya şamil olması düşünüldüğünde ne kadar büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz görülecek ki hükümetimizin tüm teşekkülleriyle sahada olup duruma müdahale etmesi de felakete oranla asrın en büyük mücadelesini vererek devletimizin adından söz ettirmesine millet olarak ne kadar övünsek azdır.

Millet felaket tellallığı yapanların oyununa gelmedi. Devlet yok dedi, tokadını kendileri yedi. Baraj patladı dendi, boğulanlar kendileri oldu. Yardım eden ekip çalıyor dendi, hırsızlar kendileri çıktı. Yönetim eleştirildi, en büyük enkazlar kendi belediyelerinin izin verdiği inşaatların yığını çıktı. OHAL’e karşı çıkıldı, OHAL’e çarpanlar kendileri oldu. Sokakta kalıyoruz dendi, sözde bu kalan makyajlı ve bakımlı sıfatıyla kendi insanı çıktı. Sahada devlet yok densin diye para verildi, var diyenlere atılan tekmelerden kendi adamlarının ayakkabı izleri çıktı. Maksatları belliydi bunların. Sivil idare halkına sahip çıkamadı, uluslararası güçler gelsin istendi. ABD gemisi, ağzının salyaları akarcasına bekleyen çakallar gibi fırsat kollarken hayalleri suya düştü.

Düşünebiliyor musunuz, yardım amacıyla girdikleri Suriye, Irak, Afganistan, Libya, Mısır gibi ülkeler bugün ne haldeler? Biz bunu engelliyorsak güçlü bir ülke oluşumuzdandır. Bugün yardımlar sel gibi akıyorsa, itibarımızdandır. Batı üzerimize gelmiyorsa bizden korkusundandır. Güçlü devlet oluşumuz her şeyi kursaklarında bıraktığı için depremin toz dumandan yararlanmak istenmektedir.

Olumsuz algılarla suyu bulandırmak isteyenlere çok dikkat etmek gerekir. Bu milletin üstüne 15 Temmuz’da ateş yağdıranlar depreme en çok sevinenlerdir. 15 Temmuz’u bertaraf etsek de o günü bize yaşatanların emelleri hala dipdiri ayakta duruyor. Hükümetin aleyhine girişilen propagandalar yine bu çevrelerce yapılmaktadır. 15 Temmuz’da bomba yağdıranlar, bugün depremden nemalanmaya çalışanlardır. Anadolu’yu bölmeye odaklanmış bu gözü dönmüş güruh, bu niyetinden asla vazgeçmeyecektir. Depremin tozundan çok bunların fitneliklerinden kalkan tozlar bunaltıcı ve daha çok tehlikeli.

Bu millet Allah’ın takdirine inanan, felaketlere bir imtihan gözüyle bakan, her anının murakabe edildiğini bilen bilinçli ve inançlı insanlardan oluşuyor olması kenetlenmelerinin asıl sebebidir. Komşusu açken tok yatılmayacağının terbiyesiyle olgunlaşan kişiliği, soğuklara meydan okumakta, yaralara merhem olmakta. Son dinin hamiliğini yapan bu millet, imanından aldığı güçle lokomotif olmaya devam edecektir. Ve kimsenin oyununa gelmeyecektir. Feraset bunu gerektirir.

Depremin altında;
ABD kaldı.
AB kaldı.
Batının içimizdeki işbirlikçileri kaldı.
Hükümet, enkazda kendisine oy verenleri kurtarıyor diyenler kaldı.
Yardım gelmiyor deyip ekranda caka satanların parti başkanlarının evlerinde gelen tır dolusu yardımları cukkalayanlar kaldı.
Avrupa bize aferin diyenler kaldı.
Yalanlarla zihinleri kirletenler kaldı.
Suriyeliler yagmalıyor diyenler kaldi.
Afganlılar bilezik için bilek kesti diyenler kaldı.

Diğer taraftan;
Deprem, yıkımın adı olsa da enkazı, Türk Yüzyılımızın ayağa kalkışı olacaktır… Rabbim sabredenleri müjdele diye buyuruyor…

Yiğit düştüğü yerden kalkar Türkiyem...

????Mustafa SALİM

13 Şubat 2023, Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
M. Ali Doğan
Allah razı olsun. Harika bir yazı olmuş.