Sanayi devrimi ile batı toplumlarında sermaye sahipleri ve işçiler arasındaki ekonomik ve sosyal adaletsizlikler sendikaları ortaya çıkardı. Bir hak arayışı olarak sendikalar emeğin sömürülmesine bir karşı duruş olup siyasi partiler devlet ve iktidarlardan bağımsız iş ve işçi hakkını koruma amacında oldular.
Sanayi devrimi sonrasında batıda sosyal adalet, ekonomik eşitlik ve temel insani hakların savunucusu olan sol düşünce ile sendikaların amaçları örtüşüyordu. Bu nedenle sendikalar daha çok sol tandanslı örgütlenmeyi oluşturdular.
Türkiye -öncesinde Osmanlı- ise hem sanayileşmede geri kaldığı için hem de muhafazakâr toplumları nedeniyle sendika ile çok sonradan tanıştı.
Sendikalar tıpkı batıda olduğu gibi Türkiye’de de önce sol gruplar tarafından sahiplenildi. Fakat bizim (!) sol ile batı solu arasında ciddi farklar vardı. Bizim sol örgütler, ulusalcı damar, şekli batıcılık, moderniz ve kapitalizmin esiri olma ile hak arayışı arasında bir tercihte bulunamadılar. Hepsini harmanlamak en iyi yol dediler.
Mesela daha tütün tabakalarının, sigara kâğıtlarının raflarda olduğu dönemlerde ceplerinde Marlboro ile “kahrolsun Amerika” sloganları ile kapitalizme büyük bir karşı duruş sergilediler. Kadim medeniyetlerinin dini ve dindarları ile mücadeleyi emperyalizme açtıkları bir savaşın en önemli cephesi ilan ettiler. Yasaklanan başörtüsü, kapanan her mescit emperyalist Amerika’ya vurulmuş en büyük darbe oldu. Öyle ki bazen yobazlara haddini bildirmek için orduyu göreve çağırmak Sam amcaya karşı seferberlik görevi bilindi.
Ta ki dindarlar sendikalı oluncaya kadar… Aniden bütün büyü bozulmuş bütün mücadele ters yüz olmuştu. Sonra cepheler tek tek kaybedildi. Emperyalist, kapitalist, yobaz dindarlar (!) tek tek tüm kaleleri düşürdü.
Sonra yıllarca zaten bir kimlik karmaşası yaşayan fakat tek taraf olmanın örtüsü kaldı. Bir tarafta sol şarkılar eşliğinde halaylar çekilirken faşist pankartlar taşınıyor, bir taraftan doğudaki üyelerine terörist damgası vuruluyordu. Bir şehirde üniter Türk ulusalcığının bayrağını dalgalandırılıyor başka bir ilde demokratik özerklik sloganları atılıyordu. Bir ilde mescitler kapansın, yobazlığa hayır eylemi yapan sendika bir başka ilde üyelerinden bile destek görmüyordu. Bunu açıklayacak tek bir kavram var: Kimlik bunalımı!
Kimlik bunalımı yaşayan bu sendikalar işçinin ve emekçinin hakkını savunmaktan aciz bir şekilde bir batı şekilciliği altında statükoyu korumaya çalışmak yerine oturup yeni bir kimlik inşası ile belki tükenmekte olan ömürlerini bir nebze olsun uzatabilirler.