Dönemin İngiltere Başbakanı Ewart Gladstone'nin 1887 yılında sarfettiği "Türkkeri durdurmak için onları ortadan kaldırmak gerekir" sözü ile işaret ettiği hedefleri üzerinden bir buçuk asır geçtikten sonra 2017 yılında yine bir batılı olan Fransız Profesür'ün sarfettiği "Türkiye devleti gittikçe güçleniyor, Erdoğan'ın öldürülmesi gerekir" sözünün manası aynıdır ve büyük bir mesaj taşımaktadır.
Gavurun kafa yapısı hep aynı. Bütün dertleri İslam düşmanlığı. Bu gayet normal; biz 1400 yıldır bu bozuk kafa da düzelsin diye uğraşmıyor muyuz? Yine de Ebu Cehiller olacaktır elbet. Bunlar varoldukça bizim tebliğ görevimizin de tarzı değişecektir. Zararlarından ümmeti korumak için haliyle fiili yöntem devreye girecektir.
Avrupa Komisyonu'nun Alman üyesi Günther Oettinger, 2013 Şubat ayında sarf ettiği ancak daha sonra çarpıtıldığını iddia ettiği, "Önümüzdeki 10 yıl içinde Alman ve Fransız başbakanlar dizleri üzerinde sürünerek gittikleri Ankara'da Türkiye'nin AB'ye üye olması için yalvaracaklar" ifadesinin üzerinden yedi yıl geçmeden, Fransa'da yayın yapan bir radyodaki konuşmasında Fransız gazetecinin, Erdoğan'nın partisinin bir 10 yıl daha Türkiye'de iktidarda kalması durumunda yaşanacakları;
1-TL, dünyanın en pretijli dort para biriminden biri olacağını,
2-Dünyada petrolün fiyatını New York ve Londra'dan sonra 3. merkezin Ceyhan olabileceğini,
3-Istanbul'da yapılacak olan 3. havaalanı ticari havaalanı olarak Londra ve Frankfurt'u bitirebileceğini,
4-Kanal İstanbul Projesi'nin şu an yürürlükte olan birçok ticari anlaşmayı geçersiz kılabileceğini söyleyerek kendilerince bir tehlikenin varlığını haber veriyordu.
Daha önce de dile getirdiğim gibi ABD Başkan adayı Joe Biden'nin bizimle ilgili konuşmasının ana vurgusunda yine Erdoğan'ın durdurulması vardı; ve bunun için de bizdeki muhalefeti açıktan desteklemeyi ifade ederken o takındığı arlanmaz tavrı dikkatimizden kaçmıyordu.
Batıdaki bu tedirginlik ve can sıkıntısı, vesayet zincirini kırarak dunyada söz sahibi olan Türkiy'nin önü alınmaz yükselişinden kaynaklanıyordu. Tekrar tarihi misyonunu yakalamış bir Osmanlı'nın küllenen mecrasından yeniden sahne almasıydı.
İşte son yüzyılımızın tüm çalkantıları bu sebeple artarak devam ediyor; ve buna da hak ile batılın mücadelesi denir. Hak ehli nasıl kendince bir yol izliyorsa batıl da kendince bir yol izlemek durumunda.
Biz hak yolunun erleriyiz. Dün de böyleydik bugün de...Bizim davamızda haksızlık olmaz, zulüm olmaz; adalet mülkün temelidir diye şiarımız var. Çünkü Rabbim, güzellikle muamele etmemizi emir buyurur. Bu yaşadığımız güzellikleri tüm insanlığa yaymak vazifemizin başında gelir. Metodumuz, davamızın güzelliğini yansıtır. Sabırlı olmak temel özelligimizdir. Nefsi arzuların önünde dururuz. Zararımıza da olsa doğruluktan şaşmayız. İşte bu, hak yolunun prensipleridir. Her yaptığımız şeyden sorgulanacak oluşumuz, ölçülü davranmamızı zorunlu kılar.
Batıl yolun metotu da kendisi gibi batıl ve merdut bir yoldur. Hiçbir güzelliği olmayan bir dünyanın mücadelesini verirler. Her şeyi görünenle sınırlı bildikleri için nefsi ihtiraslarının kölesi olurlar. Sorgulanmaya inanmadıkları için hedeflerine varmada her şeyi mübah görürler. Davranış biçimlerinde bir ölçü bulamazsıniz. Yalan, hile, kandırma, iftira, karalama; işkence ve haksızlık adına ne kadar zulüm varsa yapmaktan geri kalmak şurda dursun, hatta bunu zevk alarak yaparlar. Sonuç itibariyle şeytani tüm nitelikleri haiz bir duruş sergilerler.
Tarihten günümüze tüm haçlı seferleri, hak namına insanlığa adaleti yaymak isteyen ecdadımızı engelleyip durdurmak için yapıldı. Onlar kendi vasıfları gereği saldırırken biz, asli duruşumuzla bir mücadelenin şanlı tarihini yazıyorduk.
Haçlı hegomanyası altındaki tüm siyasi oluşumlar ki bunlar ister kendi ülkelerinde olsun ister sömürdükleri ülkelerin kendi emirlerindeki iktidar ya da muhalefet olsun batıl davanın tüm çirkin yüzüyle idari bir yol tutarlar. Dolayısıyla bunların dünyasında siyaset, kandırmayla eş anlamlıdır. Yukarda saydıgımız tüm olumsuz niteliklerle utanmadan yollarına devam ederler. Kandırdıkları halk, bunların hiç mi hiç umurlarında olmaz bile.
Bugün İslam ülkelerini bir kaşık suda boğmak isteyen Haçlı zihniyeti atalarının yolunu izlerken, bizim daha çok dikkat etmemiz icab eder. Çünkü biz hem dünyamızı hem de ahiretimizi kurtarmakla mükellefiz.
Yıllardan beri bize kan kusturan FETÖ ve PKK benzeri terör örgütleri işte bu Haçlı zihniyetinin içimizdeki urlarıdır. Uluslararası boyutlu terör örgütleri de yine bu yapının müslümanı yok etmek için piyasaya sürdüğü organlarıdır.
Dün İslam adına nasıl ki Türkler ve Türkiye olarak Batı'nın nazarında tehlikeli addedilip engellenmemiz adına bir çok entrika yaşadıysak, bugün de bu entrikaları Erdoğan'ın üzerinden yaşatmak istiyorlar.
Dün Türkler diye üstümüze gelirken bugün neden sadece Erdoğan ismi telaffuz ediliyor? Biz bilmezsek de batının bildiği şu hakikat sebebiyledir: "Türkler, lidersiz oldukları sürece hiçbir başarıları olmaz. Bu yüzden onları lidersiz bırakmak gerekir."
İşte Erdoğan bu milleti uyandırıp harekete geçiren bir liderdir. O yüzden ilk fırsatta ondan kurtulmak istiyorlar. Bu istekleri öylesine dile getirilip hayalde kalan istekler olmadığını anlamak için iktidara geldiği günden bu yana kendisine karşı girişilenen linç hareketlerine bakmak yeterli olacaktır. 15 Temmuz'daki hain darbe bunun en somut biçimidir.
Erdoğanın şahsında bir Osmanlı'yı, bir Selçuklu'yu görüyorlar. Malazgirt'i görüyorlar. Abdulhamid Han hazretlerinin yarım kalmış projelerini hayata geçirilişini görüyorlar. Belki de Roman'ın fethi müjdesine nail olmak için Peygamberinin övgüsüne ram olmuş bir iman ışığı görüyorlar... Çünkü bu milletin tarihinde buna benzer daha nice kahramanlıklar var.
Erdoğan'ın ne pahasına olursa olsun engellenmesi gerekiyor; planlarının saat gibi işlemesi için.
Patlıcan ve soğan hikayesi de yine bu linç hareketinin bir parçası oldugunu unutmamak lazım. Son zamanlardaki ekonomik baskıların amacı da bu. Halbuki biz, komşusu açken tok yatmanın vebal olduğu bir mefkurenin erbabıyız. Kendisi için istedigini kardeşi için istememenin zül sayıldığı bir dinin mensubuyuz. Komşu hakkının gözetilmesi hususunda çokça yapılan kutsi tavsiyeden neredeyse komşunun komşuya varis kılınacağı zannına kapılarak bu hususta gösterdiği hassasiyetle komşuluk esasına dayalı sosyal düzeni inşa eden bir peygamberin ümmetiyiz. Biz paylaşımcı bir milletiz ve ekonomik saldırılara da meydan vermeyeceğiz.
Tefrikalara da meydan vermeyeceğiz. Haçlıların içimizdeki işbirlikçileri ne ad altında olursa olsun günyüzüne çıktıkça bu badireleri de atlatacağız.
Bizim meselemiz partizanlık değil, partiler üstü milli bir duruştur. O yüzden Liderimize sahip çıkıyoruz.