MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

MİLENYUMA KARŞI 2000 YILINI TEVHİD YILI OLARAK İLAN EDEN ALİM: MAHMUT ES'AD COŞAN

04 Şubat 2024 Pazar 16:47

Bidatlerin kol gezdiği, akideyi sarsan modernist İslam anlayışıyla zihinlerin ifsat edilmeye çalışıldığı şu zamanda Ehl-i sünnet yoluna tabi oluşumuzun yollarını açarak hak yolunun yolcusu olmamızda çok büyük katkısı olan merhum Mahmut Es'ad Coşan Hocamızın bugün, ahirete irtihallerinin 23. sene-i devriyesi.

Kur'an'ı anlama ve sünneti yaşama uğruna verdiği mücadele ile bir ömür geçiren mürşid-i kamil, büyük âlim Mahmut Es'ad Coşan Hoca efendinin vefatına sebep olan şaibeli trafik kazası, hocamızın haksızlık karşısında susmadığını, hakkı haykırmadaki azim ve cesaretiyle de dünyaya hükmeden Batıl sistemin bekçilerini sarsmış olduğunu göstermektedir. 

İslam Dergisi, Kadın ve Aile, Panzehir ve İlim ve Sanat gibi öncülüğünü yaptığı dergilerin baş makalelerini kaleme alırken, "Haham ve Papazların karşımda olduklarını düşünerek yazılarımı tamamlıyorum" dediğini bir sohbetinde dinlemiştim. Biz, batının kendisini adım adım takip ettiklerini zaten biliyorduk. Rahatsızlardı böyle bir âlimden ve kaleminden.

Emekli olduktan sonra yurt içi ve yurt dışında birçok konferans ve sohbetleri oldu. Dâhili ve harici birçok İslam düşmanı istemeyeni vardı. Fakat yine de insanlığı aydınlatma yolunda hiçbir engeli tanımıyordu. Merakla beklenen sohbet ve konferanslarındaki izdiham, hak yolu arayışında olanların konuşmasından istifade etmeye ne kadar gayretli olduklarını gösterirdi. Hakikatin membasıydı adeta. İlme susayanların buldukları arı duru bir nehir gibiydi.

Hakikatin tebliğine adanan bir ömrün çilekeşiydi. Tebliğde basın ve yayının ne kadar ehemmiyetli olduğunu çok iyi biliyordu. Akra Radyo'sunun hizmete sunulması bu düşüncenin bir eseriydi. Bilgi kirliliğinden arındırılmış haber kaynaklarına olan özlemi Sağduyu Gazetesi'nin doğuşunu gerçekleştirmişti. Bu manada televizyon çalışmalarını da yürütmüştü.

Konferans ve sohbetlerinin kitaplaştırılması isteğini ilk gerçekleştiren merhum Dr. Metin Erkaya olmuştu. Erkaya'nın Özbekçe dilini öğrenmesi de yine hocamızın isteği üzerine gerçekleşmişti. Nedenini daha sonra Özbekçeye tercüme edilen kitaplarından anlıyorduk. Bunu da yine Erkaya hazırlamıştı. Yerel olup daha sonra ülke içinde ve dışında birçok merkeze ulaştırılan haftalık Son Uyarı bülteni de yine bu tebliği faaliyet düşüncesinin bir eseriydi.

İslam Dergisi'nin bu isim altında 80 ihtilâlinin olduğu dönemde çıkması tebliği samimiyetin bir ifadesiydi. Özel okullar ve dershanecilik projesi Mahmut Es'ad Coşan'ın insan yetiştirme adına başlattığı faaliyetlerdendir. Daha sonra bu alanlara FETÖ'nün sızdırılıp her tarafı istila etmesi engellemenin boyutunu göstermesi adına önem arz etmektedir. Şöyle ki bugün hâlâ kangren bir mesele olarak devam eden FETÖ iltisaklı öğrenci evleriyle yurtlar, dershane ve özel okullar, dergi, gazete, radyo ve televizyon alanındaki faaliyetler o gün emin ellerden alınarak karanlık yapıların ellerine teslim edilmesiyle yapılan girişimler, milli olup hak namına yükselen seslerin bir yerde engellenmesiydi.

Mahmut Es'ad Coşan ilmi ve basın faaliyetleriyle birlikte milletin doğru bir siyaseti benimsemesi noktasında da gayret gösterdiğini görüyoruz.

2000'li yılları Batı, "Milenyum" diye ilan ediyordu. Bunun manası Hıristiyanlığın dünyaya hükmedişin yüzyılı olmasıydı. Moda renkleri bile buna göre ayarlanmıştı. Siyah, gri ve bordo renkler hüküm sürüyordu giysilerde. Bunlar kiliseye hakim renklerdi çünkü. Bin yıl sürecek dedikleri bir nizamdan bahsediliyordu 28 Şubat sürecinde. Kaos'un hüküm sürdüğü o dönemde Mahmut Es'ad Coşan Hocamız "Milenyuma" adeta kafa tutarcasına konferanslarında, sohbetlerinde, radyo konuşmalarında ve dergi makalelerinde "2000 yılını Tevhid Yılı olarak ilan ediyorum." diyordu. Nereden çıktı bu dercesine batı ve içinizdeki uşaklarının kanını donduran bu haykırış birçoklarının uykularını kaçırmıştı. Çünkü bu, uyanışın bir göstergesiydi. Silkinişin ta kendisiydi. Kalkancılarla, Müslüm Gündüzlerle, Zekeriya Beyazlarla, Yaşar Nurilerle, Modernist İslami yıkımlarla daha sonra da tüm çirkinliğiyle gün yüzüne çıkan FETÖ terörü gibi anlayışlarla batı düşüncesine hizmet eden güya İslami odakların, samimiyetten uzak ve zehirleyici fikirlerine rağmen tüm ezberleri bozan bir sesti bu "Tevhit Yılı" haykırışı. "Akacak kan damarda durmaz" uyarısıyla 28 Şubat sürecinde tüm tebliğ faaliyetlerini durduran İslami vakıf ve derneklere serzenişte bulanarak faaliyetlerden geri duramayacağının altını çiziyordu Mahmut Es'ad Coşan.

Batı ve Siyoniz'me baş kaldırıyordu. Ekonomik savaşın farkındaydı. Şirketleşmeye önem veriyordu. Ferdi çıkışlardan ziyade kolektif faaliyetlerin önemini bıkmadan, usanmadan izah ediyordu.

Avusturalya'da olduğu yıllarda Ermeni Diyasporasının o ülkenin meclisine Türkiye aleyhine sunarak aldırdıkları "Ermeni Mezalimi" gündemine ilişkin o günün Türkiye hükümetinin müdahale etmemesi üzerine Mahmut Es'ad Coşan Hocamızın kendi gayretleriyle oluşturdukları bir dosyayı meclise sunmasıyla ülkemiz lehine alınan karar uluslararası ilişkiler boyutunda ele alınarak incelenmesi gereken özellikte bir girişim olmuştur.

Ülkenin birlik, beraberlik ve dirliği noktasında çok hassas oluşu mücadelesinin ana unsuruydu. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz daha sonraki hatıratında beklenen bir ihtilalin Mahmut Es'ad Coşan'ın bir makalesi sebebiyle yapılmadığını ifade ediyordu.

Yine dönemin başbakanlarından birinin Hocamız hakkındaki şu ifadesi dikkat çekicidir. O İslam’ı hem inanç, hem felsefe, hem ekonomik, hem de siyaset olarak yaşayıp savunmasını yapıyor. Bir sistemde aranan dört vasfın sıralandığı bu tespitle o dönemde aslında İslami davada sahte ile gerçek olanların ayrımını yapıyordu.

Mahmut Es’ad Coşan Hoca efendi hem geleneksel hem de modern eğitim sisteminden gelmesi itibariyle ilmi payesiyle bir alim, diğer taraftan modern eğitimin zirvesine ulaşması itibariyle de bir bilim adamıydı.

Bir müslümanın doğru ve sağlam bir inançla dinini öğrenmesi noktasında verdiği mücadele ile hayatını bu yola adamış mümtaz bir şahsiyetti.

Kur’an’ın anlaşılmasında sünnetin ehemmiyetine vurgu yaparak, konferans ve sohbetlerinde bu konuları işlerdi.

İman, amel ve ahlak çerçevesinde Müslümanların eğitilmesi hususunu çalışmalarının merkezine almak suretiyle yaptığı faaliyetler neticesinde anlaşılması zor meseleleri bir bir çözüme kavuşturarak İslam ümmetine çok yararlı hizmetlerde bulunmuştur.

Ahmet Yesevi geleneğini yaşatarak kimi zaman Mevlana olmuş, kimi zaman Yunus, kimi zaman Hacı Bayram-ı Veli, kimi zaman Akşemsettin oluşuyla tasavvufun ahlaki gelişmede ne denli olumlu etkisinin olduğunu yaşatarak göstermiştir.

Verdiği sohbetlerde sorulan fıkhi meselelerin çözümünü dönemin büyük alimlerinden Mehmet Emin Er Hoca efendiye tevdi etmesiyle cevaplandırılmasını istemesi de alime verdiği değer ve hak mezheplerinin kabülüne yönelik tutumunu göstermesi bakımından örnek bir davranış sergilemiş oluyordu.

Batılın İslam’la olan mücadelesindeki gayesini iyi bilen ve doğru gören bir ferasetin sahibiydi. Bugün Kur’an üzerine yapılan uluorta tartışmaların seviyesizliğini gördüğümüzde Mahmut Es’ad Coşan Hoca efendinin sünnete, mezhep ve tasavvufa neden sahip çıkarak savunmacı bir pozisyon aldığını daha iyi anlamış olmaktayız. Tasavvuf, mezhep ve sünnetin oluşturduğu kale duvarlarının yıkımı Kur’an’a saldırıyı daha kolay hale getireceğinden savunmanın bu hatlar üzerinde olmasının ehemmiyetini ortaya koymuştu. “İslam'da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak "hakla", "hakikatle" beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.”

İslam aleminin bu bilgi ekseninden uzak tutulmasının temeli son iki asrın başlarına dayanmaktadır. Ülkemizde yıllarca irtica adı altında İslam’a karşı girişilen saldırılar, son iki asırda ortaya konan planların bir sonucuydu. Bu plan gereği dindara karşı bir mücadele verilirken dini kimlikli Fetullah Gülen için tüm kapılar açılır vaziyetteydi. Kalkancıların piyasaya sürülmesi de gerçek dindarların önünün kesilmesine yönelik birtakım icraatlardı. Bu durumu şöyle ifade ediyordu: Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler... Hem de kendisi takip etmez... Amerika seni John'la takip etmez, Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”

Başta ülkemiz olmak üzere İslam aleminin tümünde bu ve benzeri oyunların oynandığını gören Mahmut Es’ad Coşan çalışmalarını sadece Türkiye ile sınırlamamıştı. Amerika, Avrupa ve Avusturalya’da yaptığı faaliyetlerle Müslümanların uyanışına vesile olmaya çalışıyordu.

Müslümanların birlik ve beraberliğine düşkünlüğü en büyük tutkusuydu. Siyonizmin dünyayı aldatan siyasetine de her daim vurgu yapardı. Son dinin İslam dini olduğunu hem Yahudi alemine hem de Hıristiyan alemine bıkmadan, usanmadan anlatmaya çalışıyordu.

Fetullah Gülen’in büyük bir İslam alimi olduğunun kabul ettirilip konuşulduğu bir dönemde hocamız onun hainliğini dile getiriyordu. Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürüyor!” diyerek ezberleri bozan bir duruş ortaya koyuyordu.

Hocamızın, inşa etmeye çalıştığı topluluğun on yıl ilerisinde olduğu ta o zamanlar dile getirilirdi. Estirilen havanın esiri olmadığını hep vurgular, her müslümanın böyle olmasını; Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.” diyerek tavsiye ederdi.

İslâm'a, Allah'ın emrine tabi olun! Allah'ın dinine hizmet edin! Tek başınıza olsanız da, hakla beraber olun! O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz!

Mahmut Es’ad Coşan Hocamız, 28 Şubat’ın soğuğunda adeta hicrete maruz kalarak gittiği Avusturalya’da İslam’a, Allah’ın emirlerine tabi olmada, Allah’ın dinine hizmet yolunda tabiri caizse tek başına ama Hak’la beraber olduğu ve bir başka hizmete koştuğu esnada şaibeli bir trafik kazasıyla 4 Şubat 2001 yılında, ömrünü adadığı davanın elçisine olan bağlılığı, kendisine ölümünde dahi Resulünün terki dünya eylediği 63 yaşıyla mekan değiştirmede bir sünneti daha ihya ettiriyordu.

Kişi sevdiğiyle beraberdir. Ben hocamı çok sevdim. Ahirette onunla beraber olmak en büyük isteğimdir.

Mustafa SALİM

04 Şubat 2024, Ankara

 

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Hamza ÇELİK
Muhteşem bir yazı olmuş kıymetli hocam kalemine yüregine sağlık Allah celle celalühu hocamıza rahmet eylesin mekanı cennet, makamı Âli olsun. Rabbim hepimizi cennetinde cem eylesin.??🤲🤲
Aşagıdejdeli
Bu Değerlerimizin sesleri, o dönemlerde kısılırdı. Kimisi çok ciddi yaptırımlara maruz kalırdı. Timurtaş hoca ya Devlet içindeki mahluklar tarafından yapılanlar ne feci.. Yinede ben Anamdan doğduğuma pişman olmadım dedi ama o da bu hocamız gibi erken gitti. İçimizdeki Şeytanlar o kadar çokki, Devletimiz BUNUN İÇİN MİT birimi kurmalı.. Kim hacı kim hoca ortaya çıkartılıp Hz ömer adaleti uygulanmalı.. Saygılar