"Ülkede et sıkıntısı varsa, akp destekçilerini kesip yiyelim. Ne de olsa onların hepsi koyun" diyen Müjdat Gezen'in bu sözü sosyal medyada dolaşıp durmaktadır. Bu sözünün aksine bir beyanı olmadığı ve de zihinsel kodlarınin İslam'a karşı nasıl ayarlandığını bildiğim için fazla tahammül edemedim.
Çünkü bu vatandaşın "koyun"la bir sorunu olmalı ki daha önce de "Kuzu" soyatlı bir siyasetçimize kuzu-koyun benzetmesi biçiminde ucuz yollu akıl oyunları kurnazlığı yapınca aleyhine açılan hakaret davasından mahkeme duvarına tosnadığını unutmuş değiliz.
Hakarete maruz bırakılan soz konusu Parti'nin seçmenini her daim "koyunculuk"la itham etmesi bunun, terbiye sınırını ihlalin de ötesinde dayanılmaz bir bağnazlığın girdabında çıldırdığını göstermektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımıza 2018 yılında çıktığı bir televizyon programında "Haddini bil" diyen de bu değil miydi? Sonra da diktatörlükle suçlarlar Başkanımızı.
Gördüğümüz kadarıyla milletimiz bunların eliyle yıllarca sinsi bir toplum mühendisliği belasıyla karşı karşıya kalmış durumda.
Yandaşı oldukları siyasetçilerin mevcut hukumete karşı sarfettikleri "Bu hükumet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim." biçiminde kulakları tırmalayan tınılar, nasıl bir akıl tutulması ve bir bela ile karşı karşıya olduğumuzun hazin bir manzarasıdır.
Bu densizlik derekesindeki müptezeller için
Aklıma gelen ilk soru:
Günümüz yamyamını görmek isteyen var mı?
Yine cevabı ben vereyim;
Görmek zor olur meraklısı için. Çünkü şeklen insana benzeyip aramızda yaşıyorlar. O kadar yakınımızdalar ki sokakta gezerken, işe giderken, metro-otobüs-dolmuşa binerken, nefeslerini ensemizde hissedecek kadar hem de. Hep Afrika'da olduğunu zannederdik bu varlıkların; çocukluk işte...
İnsan etine göz dikecek kadar velev ki sözle de olsa dile getirecek kadar alçalan bu naşerifler, insana zararlı olanı üretip yayılması için ne gerekiyorsa yaparlar.
İçki üretiminden esrar ekimine, eroini yaymaktan tozuna varıncaya kadar ellerinden geleni ardına koymadan nasıl bir hırs içindelerse; insanlığı yok etmede kullandıkları ne tür silah varsa atom bombası, hidrojen bombası, misket bombası, kimyasal bomba vs. gibi yıkıma dayalı akla gelebilecek ne kadar zararlı şey varsa hepsinin arkasında yine bunlar vardır.
Bitmedi;
Bazı adiler yaşasın diye ihtiyaç duydukları organları teminde organ mafyacılığını da yaparlar; insanın nasıl olsa bir değeri yok bu gibilerin nazarında.
Bitti mi?
Tabi ki hayir...
İnsanı insan yapan değerleri yok etmek için de uğraşırlar. Gencecik beyinlerin cinsellikten başka herhangi bir konu üzerinde düşünüp kafa yormalarını da istemezler.
Eğlence mekanlarına destek verirler, bu mekanlarda içki, kumar, fuhuş velhasıl yozlaşmak adına akla ne tür çirkeflikler varsa yapmaktan bir an geri durmazlar.
Yine bitmedi...
Toplumsal yapıya zararı dokunacak ne kadar oluşum varsa hepsinin arkasinda dururlar.
Terör örgütlerini kurar, finansal desteği verirler.
Tiyatrolarinda, insanı terörün kucağına itecek tarzda oyunlarla beyinleri yıkarlar.
Bu örgütleri, özgürlüğün olmazsa olmaz mücadele kaynağı gibi gösterirler.
İyilerle kötülerin mücadelesinde iyi olan tarafı daima kötü gösterirler.
Bu iyinin; devlet olması, devlet adamları olması, bilim adamları olması, sivil tolum kuruluşları olması hiç farketmez; yeter ki milletin menfaatine ters düşmeyen unsurlar olsun.
Daha bitmedi...
Degerlerimizle savaşı asla ihmal etmezler. Özellikle de değerlerin kaynağını teşkil eden dinle mücadeleyi bir an olsun bırakmazlar.
Ateizm ve deizmi tek Allah inancına karşı binbir çeşit argümanla işlemekten haz alırlar.
Namaz ve oruçla dalga geçerler. Haccı; Araplara para gidiyor diye karalarlar. Kurbanı; hayvan katliamı diye velveleye verirler.
Sadaka ve zekatın kalpleri birleştirici, dayanışmayı güçlendirici iksirini görmezlikten geldikleri yetmeyip, yapılan yardımı ahmaklık diye yaftalarlar.
Anlayacağımız bıkıp usanmadan din yolunun haramilğini yaparlar.
Yaptıkları sadece bu mu?
Batılın hadim ve mudafisi olduklarından;
Görsel sanat adı altında çizdikkeri resim ve karikatür ile heykelcilikte; edebiyat diye uydurdukları hikaye ve fıkralarında; basın diye yalan ve iftiralarla fikirsel özgürlük mavallı masallarında heo islamı ve müslümanı çirkin göstererek algılarda yanıltmalara giden de bunlar.
Kur'an kursları ve imam hatiplere velhasıl dini eğetim veren resmi ya da özel ne kadar egitim kurumu varsa gözden düşürenler de bunlar.
Örtü, sakal ve takke gibi inancın inşa ettiği edep ve ahlakın şiarı olan giyinme tarzını, çağdışılık diye lanse eden de bunlar.
Bir taraftan içki, sigara benzeri zararlı maddelerle minik dimağları zehirleyen kişi ve merkezleri görmeyip çocuk yaşta aldıkları dini ve ahlaki egitimden ötürü bu ulvi çalışmaları ağza alınmayacak derecede galiz küfürleri savuranlar da bunlar.
Sonuçta yaptıklarıyla, karanlık mahfillerin yolunu açan tüm iyiliklere mani olanlar da bunlar.
İblisin dünyamızdaki muntesipleri olarak şer yolunda durmak bilmeyen bu güruh;
Geziyle ülkeyi zarara sokan, 15 Temmuz'da milli birlige bomba yağdıran, teröristleri meclise taşıyan, fuhşiyatın renga renk sunumunu yapmaları yetmezmiş gibi;
Bugüne kadar ülkemizin yararına olan her şeye karşı çıkarak doğruları yanlışla, hakikatleri attıkları iftiralarla engel olmaya çalıştılar.
Cümlesinin maskeleri Korona ile düşünce, kafalarını sokacak kum arayan deve kuşu misali şaşkın şaşkın debelenmeye başladılar.
Söze bu şahısla başladık ama buna benzeyenler tornadan çıkmışcasına hepsi akılalmaz benzeri hastalıklı ruh halinin ihaneti içerisindeler.
Ne bu yamyamlığı yapan tek kişi ile sınırlı, ne de yamyamlığa muhatap olanlar tek kişi olarak kalırlar. Yamyamlıkları da sadece ete değil, ahlaki ne kadar deger varsa cümlesinin yıkımı ve imhasınadır.
Elbet bu günler de geçer. Bu yamyamlar ya ıslah olur, döner sine-i millete ve nedametle milletten özur dilerler; ya da dedelerinin geldikleri ilkel kabileciklerine geri döner, düşerler zillete...
Haçlı savaşlarında az mı şehid müslüman eti yediler?