Atılan bir twitte, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın “Dini, bayrağı, ezanı olmayanlar Bay Kemal'i destekliyor.” sözüne yer verilir.
Hayri Kırbaşoğlu da bu twiti bir açıklama ekleyerek paylaşır.
Yaptığı açıklamada der ki;
“Ben ilahiyat profesörüyüm,
40 yıllık hadis uzmanıyım,
MİLLET İTTİFAKINI ve KK destekliyorum.
Benim dinim bayrağım ezanım yok, ama İslam'ın çiğnenmedik bir ilkesini bile bırakmayan statükocu, konformist, yozlaşmış, kokuşmuş bir zulüm ve sömürü zihniyeti yandaşlarının var öyle mi?”
Hayri'nin dediklerine bak. Hayret ki ne hayret.
İlahiyat Profuymuş.
Hadis uzmanıymış.
Müsteşrikliğin müslimtrak gurubundan olduğunu söylese bence daha isabet buyururdu bu hadis uzmanı olduğunu söyleyen adam.
Ayasofya açılır, neden açıldı diye bir Hristiyan kadar gözyaşı döker hadis uzmanımız.
Biz buradan “Kudüs! Az kaldı kurtuluşuna, sabret, geliyoruz” diye tüm coşkumuzla ineriz sahalara, bir de bakmışız bir Yahudi’den daha fazla feryad eder olmuş bizim hadis uzmanı.
Kıyamet yaklaştığında “Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek ‘Ya Müslim! Ey Allah (cc) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır diyecek. Sadece ‘gargat’ ağacı bunu söylemeyecek; çünkü o Yahudi ağacıdır.” buyuran Peygamber efendimizin bu hadisinden Yahudi korkudan dehşete kapılıp önlemini almaya koyulsun, gel gör ki beride bizim kırk yıllık hadis uzmanımız bu hadisi reddede dursun.
Bu kırk yıllık hadis uzmanımız ilahiyatta herhalde boşuna prof yapılmamıştır diye düşünüyorum. Hatta daha da ileri gidip bunun soyadındaki 'oğul'luk da bildiğimiz 'oğul'luklardan olmasın diye düşünmeden de edemiyorum. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Davutoğlu, Karamollaoğlu, Kaftancıoğlu bir de bu Kırbaşoğlu. Sizce de ilginç degil mi? Oteden beri şu 'oğul'luk meselesi hep kafamı kurcalamıştır. Bir yerde de hepsinden şüphelenilmez derdim; hem de bu Kırbaşoğlu’ndan hareketle. O yüzden toptancılık yaparak tüm oğulları aynı kefeye koymak istemezdim. Hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Bir umudum vardı bu oğulda, o da gitti elden.
Biliyor musun Hayri bey; gerçekten bu davranışına hiç mi hiç şaşırmadim. Niye biliyor musun? Anlatayım o halde:
Fakülte'de hadis dersine ilk girdiğinde zaten anlamıştım bunu. Tepeten bakıyordun insanlara. Gaddar ve kibirlice. Bu nasıl hadisçi demiştim kendi kendime. Sadece ben mi? Asla. Anadolu'dan gelen ekserimiz böyle görmüştük zatı alinizi...Hadisle uğraşan Peygamber aşığı olurdu. Ondan izler taşırdı. Sonra bir de baktık ki tüm mücadelen peygamberi devre dışı bırakarak yeni bir din oluşturmakmış. Hadisleri ele aldığında sunu anlamadım, bunun yeri yok diye alayımsı bir eda ile bir de güya bu işin mantığını yakalamışcasına nefislere hoş gelecek hikayelerle Anadolu İrfanını yerle bir edişin daha dün gibi gözümüzün önünde. O yüzden geleneğimize dil uzatıyordun. Öyle ki Hadis kürsüsünde hadislerle savaş halindeydin. Kullandığın dil bizim dünyamıza hitap etmiyordu, bugün hitap etmediği gibi.
Tefsir, Kelam ve Mezhepler tarihi de dahil olmak üzere Hadis gibi dinimizi anlatan dört alanla dinimizin kökünü kazıdınız yıllarca...Buna da din dediniz.
Tefsircinin birisi derste ayetleri bilimin ışığında açıklayacağım diye hadislere yer vermeyeceğini söylemişti. Bunun sebebini de hadislerin nakil yolu dedigimiz senedine güvenilmeyeceğine baglamıştı. Aslında bu davranısıyla sahabeye zımnen yalancı diyordu. Daha sonra ilmini izhar etmek babındanYunan felsefecileriniden yaptığı alıntılarla işlediği dersinde batının nakline yer verdiğinin farkında bile değildi.
Kelam dersinin hocası, haşa Allah'ı takmıştı kafaya, her şeyi bilmez diyerek. Geleceği hiç bilmezmiş mesela. Kur'an'da, Allah'ın gelecekten haber verdiğini anlatan Hızır ve Musa (as) olayının geçtiği ayetleri hatırlattığımızda da kafasını göstererek 'işte bu saksı burada duruyor'
deyişini hatırlıyorum. Sonraki kelamcılardan biri de Batılılara bu ayetleri anlatamıyoruz diyerek tamamen inkara kalkıştı; hatta Kur'an'da çıkarılmasını bile teklif etti. Öyle hocaya böyle öğrenci...Düşman başına...
Mezhepçi hoca dostun da Kur'an'ın tarihselliği diye tutturduğu bir nakaratla günümüzde hükmü kalmamış birçok ayet var diye neredeyse Kur'anın yarısını tarihe gömüyordu.
Biliyor musun Hayri bey, bunlar senin dostlarındı. Dört elle sarılıp bu dinin köküne kibrit suyu döküyordunuz. Elbette bugünkü dilinizle de bu milletin ruh dunyasına yabacı olacaktınız.
Güttüğünüz siyaset yine Anadolu İrfanının siyaseti değil. Yoksa uyuyan hücreler misiniz? Vakti gelince uyanasınız diye mi sizi yetiştirdiler...Ne hikmetse konuşmazdınız bu tür meseleleri birden ne değişti de diline dolar oldun? Hadi diyelim kunuştunuz, peki bu batı ağzıyla konuşmak da neyin nesi? Yoksa sen de mi görmeye başladın ehl-i sünnet anlayışıyla bir dünyanın yeniden doğduğunu ve meşalesinin Türkiye'den yakıldığını. Tüm ıstırabın bu mu? Eğer böyleyse sen, FETÖ benzeri bir yapılanma ile ilim yuvasına sızdırılmış başka bir versiyonsun demektir. Batı tüm basınıyla Erdoğan aleyhine saldırıya geçmişken eş zamanlı olarak piyasaya çıkman bir tesadüf mü yoksa bir tevaffuk mu? Söyler misin hayri bey?
Sevgili dostlar bu Hayri'ye göre;
Ayasofya’yı açanlar statükocu, konformist, yozlaşmış, kokuşmuş bir zulüm ve sömürü zihniyeti yandaşları olarak İslamın ilkelerini çiğneyen insanlar olurken; Ayasofya’yı kapatacağını söyleyenler yenilikçi, sorgulayan, soylu ve pak bir adil ve hakkaniyetli zihniyetin İslam'ı yücelten insanlar oluyor.
Taksime cami inşa edenler,
İmam Hatip Liselerinin önündeki katsayı zulmünü kaldıranlar,
Kur’an Kurslarını açanlar,
Başörtüsü yasağını kaldıranlar,
Ehl-i Sünneti savunanlar,
Seccadelerden başı kalkmayanlar,
15 Temmuz’da vatanını kurtarmak adına tankların altında yatarak can verenler,
Doğal gazı bulanlar,
TOGG’u sahaya sürenler,
TCG’yü yüzdürenler,
İHA ve SİHA’larla PKK’nın kökünü kazıyanlar,
Tek millet, tek bayrak, tek vatan tek devlet diyenler statükocu, konformist, yozlaşmış, kokuşmuş bir zulüm ve sömürü zihniyeti yandaşları olarak İslamın ilkelerini çiğneyen insanlar oluyor,
Lakin bunlara karşı çıkarak;
Camiden rahatsız olduğunu söyleyenler,
İmam Hatip Liselerine diş bileyenler,
Kur’an’dan rahatsız olanlar,
Başörtüsüne paçavra diyenler,
Modernist kafalar,
Seccadeye ayakkabılarla basanlar,
15 Temmuz gecesi milletin başına inen bombaları kahve içerek zevkle seyredip halkın yenilgisini bekleyenler,
Yerli doğal gaz için değil bedava üstüne para da verseler kullanmam diyenler,
TOGG'un hala dış ülkelerden geldiğine inanacak kadar ahmaklar,
TCG’nin maket olduğunu söyleyenler,
İHA ve SİHA'ların telef ettiği PKK’ya mersiye düzenler,
"Dişe diş, kana kan, seninleyiz Öcalan” diyenler,
Daha da ötesi iktidara geldiklerinde yirmi yılda milletin menfaatine olan tüm kazanımları yerle bir edeceklerini söyleyenler yenilikçi, sorgulayan, soylu ve tertemiz bir adil düzen ve hakkaniyetli zihniyetin İslam'ı yücelten insanları oluyor.
Şimdi sana soruyorum Hayri Bey!
Sen, statükocu, konformist, yozlaşmış, kokuşmuş bir zulüm ve sömürü zihniyeti yandaşları olarak görüp İslamın ilkelerini çiğneyen insanlar diye yaftaladığın Müslümanlardan yana mısın?
Yoksa;
Kendilerini yenilikçi, sorgulayan, soylu ve tertemiz bir adil düzen ve hakkaniyetli zihniyetin sahibi olarak gördüğün ve de İslam'ı yücelteceğine inandığın insanlardan yana mısın?
Senin kırk yıllık hadis bilgeliğin;
Sana ferasetin ne olduğunu öğretemedi mi?
Allah dostlarıyla Allah düşmanlarının farkını sana gösteremedi mi?
Allah için sevip Allah için buğzetmenin ne manaya geldiğinin ipuçlarını vermedi mi?
Demek oluyor ki;
Deccaliyette batılın hak diye gösterilebileceği hakikatini de öğrenememişsin ki bugün batılı hak diye görüyorsun.
Bak bu desteklediğin adama Fakülte olarak “Seyyid” payesini de verseniz kim olduğunu bence bilmiyorsun, ya da bilmediğin gibi davranıyorsun.
Dahil olduğu siyasi yelpazenin mimarları bir zamanlar ne demişlerdi peki onu biliyor musun?
Bak bunları bil ki kime göz kırptığını bilesin. Safın belli olsun. Lakin böyle derim de sen yine bildiğini okuyacaksın bundan da eminim. Yine eminim ki emir büyük yerden. Mecbursunuz buna…Hadisçiliğin ise Lawrens’in dinime katkısı kadardır.
Yine bir zamanlar Milletvekili Refik Ahmet Sevengil ne demişti biliyor musun? “Allah’ı da (haşa) Sultan’ı da birlikte tahttan indirdik. Bizim mabetlerimiz fabrikalardır.”
Eski Başbakan Şükür Saraçoğlu ise “Din zehirdir. Türkiye’den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene lazım.” demişti. Bunu da bil.
Daha sonra neler mi yapıldı?
Anlatayım sana.
Geçmişimizle tüm bağların koparılması adına;
Özellikle İstanbul’da şehir planlanması yapılırken tarihi eserlerimizin imhasına yol açacak projelerin hayata gecirilmesi,
Camilerin yıkılması, satılması, eğlence mahalli haline getirilerek kullanılması, ahıra çevrilmesi,
Kur’an eğitiminin yasaklanması,
Ezan’ın yirmi yıl boyunca aslî okunuşunun engellenmesi,
Medreselerin, Kur’an kurslarının kapatılması,
Tarihimizin karalanması,
Osmanlı padişahlarına akla gelmedik iftiraların atılması,
Abdulhamid Han hazretlerinin Kızıl Sultan diye genç dimağlara zerk edilmesi,
Genel evlerin açılması,
Gazino ve pavyonlara yol verilmesi,
Tiyatro ve sinema aracılığıyla karalama faaliyetlerine hız verilmesi,
Başörtü yasağı getirilerek kızlarımızın okumalarına engel olunması gibi daha birçok şenaate imza atan bu zihniyetin daha birçok kırık çizgileri mevcut.
Sen şimdi utanmadan bir de kırk yıllık hadis uzmanı kimliğini de kullanarak kalkmışsın bize, bu zulmü yaşatan adamlara avazının çıktığı kadar, bağıra bağıra yandaş olduğunu söylüyorsun.
Kime, nasıl hizmet ettiğini bilmiyorum ama bildiğim şu ki bu uzmanlık alanın da dahil her konuda Şeytan senden daha bilgili olduğudur. Hatta seni cebinden çıkarır. Peki sahip olduğu bilginin şeytana faydası oldu mu? Cevabı sende kalsın. Sonuçta kırk yıllık bir hadisçisin.
Bak Hayri Efendi, hani kabul etmediğiniz bir hadis var ya İstanbul'un fethiyle ilgili; o hadisin ikinci paragrafında Roma'nın fethi de geçiyor. Kafaları karıştırmak isteseniz de Hristiyan ve Yahudiler bunun gerçekleşeceğine inanıyor. Sadece geciktirmeye çalışıyorlar ki o da takdiri ilahi, gerçi kadere de inanmazsınız ya ... Biz elbette geleceğiz, sen her ne kadar kırk yıllık hadis bilgelik kimliğinle KK'yı desteklesen de...Roma'yı da fethedeceği sayın hadisçi Hayri bey...
Hud Suresi'nde Rabbim şöyle buyuruyor; " Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez." Gerçi sana göre Tayip Erdoğan tarftarları İslam'ın tüm degerlerini çignedikleri için zulmedenler bizler olmus oluyoruz. Desteklediklerinse ilayi kelimetullah erenleri. Hani adam seyyid ya...
Belki tefsirci değilim diyeceksin bu ayet için.
Kırk yıllık hadis uzmanısın tabi ki...
Bizimki de laf, kırk yıllık Kani olsun mu Yani?Mustafa Salim
05 Mayıs 2023, Ankara