Mekânı cennettir şehitlerin.
Ey şehidim!
Adın Muhsin'di senin; ihsana eren demekti.
En büyük ihsan değil mi bir mümin için şehadet?
İsmiyle müsemma bu olsa gerek.
Senden sonra paralel yapı diye bir garabet yaşandı bu memlekette.
Enkazında FETÖ şeytanı peyda oldu. Meğer sen bilirmişsin bu şeytanı; o sebeple kıydılar sana, biliriz bunu.
Şeytanların hileleri çoktur, bunu da biliriz.
Yiğitler çilekeştir, rahat yüzü görmezler o yüzden; sırf rahat etsin diye kendinden gayrı anne baba, evlat, torun, kadın erkek tüm masumlar...
Sen hep çilekeş oldun şu dünyada;
Kimi zaman üşüdün zindanların karanlığında,
Kimi zaman titredin iliklerine işlercesine çektiğin cefalarla buz gibi duvarlar arasında.
Hep hak davası uğrunaydı çektiklerin.
“Bir kar tanesi olsam Mekke’ye düşmek isterdim” sözünü çok duymuşluğum vardı senden.
Şehadete ererken de bembeyaz karlarlar değil miydi seni üşüten...
Ana kucağında ısınmak varken şu dünyada, sonra da yar ile sıcak yuvalarda;
Fakat sen başkaydın tercihinle;
Cennette ısınmaktı gayen Hz Hamzalarla birlikte...
Ölen hayvan imiş der Yunuslarımız ve devam eder sözlerine baki kalan candır diyerek;
Senden önce Batıl yolun çokça öleni oldu şu dünyada ve senden sonra da ölecek daha bir sürü insan var; ancak sendeki cana nispet onlarınkisi hayvanca olacak.
Görüyoruz davası hak olmayanların nasıl öldüklerini…
Sonu ölümdür bu hayatın, yaşansa da binlerce yıl...
Hak yolunda ölmektir aslolan.
Birlikti davan senin küfre karşı,
Bilirdin çünkü sen, tek millet olduğunu küfrün.
İki saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz şu hayatın manasını çözmüş bir dava adamı olarak verdiğin mücadelenle bu uğurda fırıldaklaşan bir hayat için bu kadar fırıldak olmanın alemi yoktur diyerek haykırırdın mütekebbir zalimin yüzüne.
Esarete, ezansızlığa, devletsizliğe, bayraksızlığa tahammülün olmaz ve hürriyet uğruna verdiğin mücadelenle “Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir” diye haykırdın ömrün boyunca.
Firavun’a karşı olmakla yetinmezdin! Musa’nın yanında olmaktı gayretin.
Tek kişilik bir orduydun çoğu zaman,
Hz. İbrahim de tek kişiydi Nemrut'a karşı; tek kişilik bir ümmet. Ve saplamıştı baltayı putların şah damarına.
Namlusunu millete çevirmiş tanklara asla selam durmadın, yiğidim.
Dirlik dolardı gittiğin her yer,
Bir ayağın Bosna olurdu bir ayağın Avusturalya.
Uzatırdın mazluma elini tüm şefkatinle;
Balyoz gibi yumruk olurdu bir taraftan zalimin suratına inerken o yumuşak ellerin.
Şaşmazdı asla adalette terazin, bunu yaparken;
El ele tutuşlarla sağlarken birliği Edirne'den Ağrı'ya, şu Anadolu'da...
Tüm meselen; değmesindi namahremin eli bacımın başörtüsüne diye.
Siper ettin gövdeni yaşanan şenaatlere,
Susmak yoktu kitabında zalime karşı,
Çünkü dilsiz şeytanlık bilirdin bunu.
Akşemsettinler değerliydi indinde; tıpkı Fatihler gibi.
İhya etmekti gayen Anadolu'yu, hem de ümmet adına; Hira Dağı'nda soğuttuğun pusatı, Tanrı Dağları'nda bileyip, Olimpus Dağı'nın peydahladığı zalimin göğsüne gök sokup kızıl çıkararak.
Hayrandı sana;
Bir kar tanesi olarak düşmek istediğin Mekkeler,
Yüreğinin yarısını dolduran Medineler ve
Sevdalandığın Kudüsler;
Çatlardı Sodom ve Gomoreler, patlardı Bizans ve Romalar bu destansı aşkına.
Çünkü;
Kabe idi seni abid kılan,
Mescid-i Nebi'de yoğruldu edep hamurun,
Piştin Mescid-i Aksa'da siyasetinle…
Ayasofya Kızılelma’ndı...
İstanbul'du sana ruh veren.
Hayalin Endülüs'tü.
Kolonizatör bir Türk dervişiydin.
Bilirdin ecdadının neden Viyana kapılarına dayandığını;
İlayı kelimetullahtı çünkü tüm gayeleri.
“Ben Türk’üm!
Türk esir olmaz!
Türk ezansız olmaz!
Türk bayraksız olmaz!
Türk hürriyetsiz olmaz!”
Buydu İslami şuurun.
Ne Arap kültürü İslam’dı nazarında, ne de Avrupa kültürü medeniyetti…
“Ben sonsuzluğu düşünüyorum,
Ey sonsuzluğun sahibi.
Sana ulaşmak istiyorum;
Durun kapanmayın pencerelerim.
Güneşimi kapatmayın.
Beton çok soğuk, üşüyorum.”
Allah için sevmek, Allah için buğz etmek şiarındı.
Şehadetin mübarek olsun,
Ey canlar canını bulan şehidim.
Mustafa Salim
25 Mart 2023, Ankara