Kötülüklerin iyiliklerin habercisi olduğuna inanırım. Her şey zıddıyla kaimdir. Haliyle zıtlıklara hakikatlerin anlaşılmasına açılan kapılar olarak bakarım. Amiyane tabirle Allah bir kulunu sevindirmek istediğinde önce eşeğini kaybettirir; çünkü yitirmek üzüntünün sebebidir, bulmak da sevincin...Güneşin değerini biçilemez kılan da karanlıklardır.
Geçenlerde birinin güya yazdığı;
Tiyatro, hokkabaz, cambaz, pehlivan,
Her nerede varsa giderler heman,
Çalgılar çalınır açık her mekan,
Hovardalık etmek gezmek ayıdır.”
Şeklinde bir kaç kıtadan oluşan bir şiirle ki-şiir denmeye bin şahit gerek-, şiirsel sanat adına utanç verici kuru lakırdılardan öteye geçmeyen sözlerin içeriğinde Ramazan ayını, dolayısıyla oruç ibadeti üzerinden tüm Müslümanları karalama gayretinde olduğunu görünce insanlık adına utansam da bunu gerçek insanlığın ne denli kıymetli bir cevher olduğunu hatırlatması da benim için kısa bir okuyuşun karı oldu: Bu da gerçek insanlığı sağlayan kriterlerden mahrumiyetin ne denli zulmetli olduğunu görmemdi. Karanlıklarda yaşayanların kararan ruhlarının neler yapabileceğini anlamamdı. İmanla küfrün insanı ne hale getirebileceği gerçeği üzerinde yeniden düşünmemdi.
Allah’a inanan insanlarla inanmayanların birbirinden nasıl farklı olduklarını dünyada halihazırda yaşanan örneklerle zihnimi tekrar tekrar yokladım; bir taraftan birilerinin melekut boyutuna ulaşmadaki gayretleri, diğer taraftan da bir diğerlerinin esfeli safilin olma yolunda girdikleri yarışları geçti gözümün önünde.
Melekut yoluna girenlerde yapıcılık, esfeli safilin yoluna girenlerde de hep yıkıcılık vardır. Yapmak zor, yıkmak kolaydır çünkü.
Yapmak, inşa etmektir; ilim ve tefekkürü gerektirir. İhyadır yapmak, düzen ve intizamın olmazsa olmazıdır. Diğergamlık vardır yapmakta, rıza-i barinin gözetilmesidir bir yerde. Dünya ile sınırlı kalmaz, hatta öteler ötesine uzar yolu yapıcılığın. Canlı ve cansız ne varsa hayrınadır her şeyiyle yapıcılık. Mesela yapmacıklar bulamazsın yapıcılıkta.
Yıkım ise kaostur. Anarşidir. Felakettir. Öfkelenmektir. Cehennemin ta kendisidir. Düşüncesizliktir. Bedbinliktir. Egoizmdir. İstememezliktir. Tahammülsüzlüktür. Komşusu açken tok karınla mışıl mışıl uyumaktır. Kafa karışıklığıdır. Sevgisizliktir. Merhametsizliktir. Gaddar olmaktır. Sonuçta yontulmamış nefsin canavarlığına kul köle olmaktır.
Dünyada yapıcılarla yıkıcılar ne yazık ki aynı havayı soluyor ve aynı zeminde yürüyorlar. Aynı apartımanda yaşadığımız gibi mahallemiz de aynı. Şehrimiz, ülkemiz hep aynı. Dünyanın her yeri böyle değil mi? Yapıcılarla yıkıcıların seyir alanı adeta. Bugün dünyada olup bitenler bunların örnekleriyle dolu. Gazze’de İsrail yıkıcıları ve bunlara destek vererek çanak tutan diğer batıcı yıkıcılar.
Yapıcılık elbette güzeldir. Ancak bunun da sahtesiyle gerçeğini ayırt etmek hem gerekli hem de elzemdir. Çünkü yıkıcılar da kendisini yapıcı olarak görebilmekteler. İsrail Gazze’de soykırım uygularken kendince yapıcı olduğunu avazının çıktığı kadar bağırıp dile getirebilmektedir. Olaylara ABD’nin yaklaşımı da bu eksende, Birleşmiş milletlerin de. Terör örgütleri de böyle. Mesela bizdeki FETÖ. Şiirde de aynı tehlikeler yok mu? Her şiir Yunus Emre'nin, Mevlana'nın ya da Mehmet Akif Ersoy'un şiirleri gibi de olmaz. Şuara Suresinde "Şairlere gelince, onlara yoldan çıkmış azgınlar tabi olur" ayeti buna işaret etmektedir. Demek oluyor ki sorun, yapıcılıktaki kriterlerle alakalı. Gerçek kriterlerse kutsal metinlerde olur. En son gelen kutsal metin ise bütün insanlığa gönderilen ve hükmü kıyamete kadar bozulmadan devam edecek olan Kur’an-ı Kerim’dir.
Bu anlamda en önemli ve gerçek yapıcılık İslam dininin umdelerinde saklıdır. Bunun da kriterlerini Kur’an ve sünnet belirler.
Ramazan Kur’an ayıdır. Çünkü Kur’an bu ayda indirildi insanlığa. On iki ay içinde insanlığa tahsis edilmesi cihetiyle Ramazan on bir ayın sultanı olarak ifade edilir. Gerçek manada kul olmanın yoğunlaştırılmış eğitimi bu ayda gerçekleşir. Yapıcılığın doruğuna erişimi hızlandırma ayı, bu aydır... Bu ayda kazanılan melekeler insanı insan kılmaya matuftur. Ruhun terbiyesi esas alınırken insanın hayvani eğilimlere teslim oluşunun da önüne geçilir. Ramazan ayı, bu anlamda inananlara yönelik önemli eğitimleri içermesi bakımından kıymeti paha biçilmez bir değeri haizdir.
Ramazan ayında tutulan oruçlar, kılınan teravih namazları insanı ruhi derinliklere daldırıp miracını gerçekleştiren ibadetlerdir. Aç bırakılan bedenin dolayısıyla nefsin hayvani yönelişlerinin dizginlenmesiyle erişilen ruhi meziyetler insanı yapıcı olma yolunda olgunlaştırır. Böylece nefsi kaygılardan kurtulan insan için ibadetlerle arasındaki engeller kalkmış olur. Allah’ın menettiği her şeyden sakınmayı kendine şiar etmiş insan, yalan söylemek, kul hakkı yemek, dedikodu yapmak, iftira atmak, hırsızlık yapmak, zina yapmak, adam öldürmek ve kumar oynamak gibi sosyal ilişkileri bozan aykırı davranışlardan sakındığı gibi, içki içmek, esrar kullanmak, gayrı meşru eğlencelerde bulunmak gibi insan sağlığına zarar verecek davranışlardan da sakınır.
İnsanı yapıcı kılmada hassasiyetlerin ön plana çıktığı bu rahmet ayının hedeflediği standartta mümin olarak yaşayanlardan rahatsız olmak, yıkıcılığın bir vasfı olsa gerek. Faydalı olmayı hedefleyenden rahatsız olmayı başka kim isteyebilir?
Literatürümüzde kötülüğün kaynağı hep şeytan olmuştur. İnsanı doğru yoldan saptırmaktır görevi. İyi ve güzeli asla istemez. Şer olanı ister ve insanın yapıcı olmasını değil yıkıcı olmasını telkin eder. Bir de şeytanlaşmış insanlar vardır... Hatta bunlar şeytandan da tehlikelidir. Sana bana benzerler. Bazen şeytanı bile şaşırtırlar bu şeytanlaşmış insanlar.
Yoksa niye kuru kelimelerle saldırsın Ramazan ayına ve oruç tutan Müslümana. Rezalet, dalalet ve günah ayıdır demek hangi mantığın ürünü acaba?
Ramazan, yoksa bu gibilere ayna mı oluyor? Aynaya bakan karşısında aynayı değil kendisini görür çünkü...Kur’an’a bakan da kendisini görür. Kafir küfrünü, mümin de imanını görür onda. Bu şair müsvettesi niye ‘İnsan değil, mutlak eşek ayıdır’ desin Ramazan ayına?
Çirkin, güzeli görünce çirkin olduğunu anlar... Bir taraftan da kızar güzele bu yüzden, çirkinliğini elverdi diye.
Tembel öğrenci, sevmez mesela çalışkan öğrenciyi.
Pasaklılar, tertipli olandan haz almazlar.
Yalancılar, doğru sözlülerden nefret ederler.
Olumsuz vasıflarla maruf, erdemli olmayanlar, yıkıcı kimselerin kişilikleridir.
Olumlu şeyler olumsuz şeylerin hep aynasıdır.
Ramazan ayında rakı şişesini sofraya koymak oruç aynasında görünen çirkinliğin manzarasıdır.
Oruçluların karşısında yiyip içme rahatlığında olanların yıkıcılığı başta kendilerinedir. Çünkü burada Ramazan ayına saygısızlık, oruç ibadetini tahfife almak ve müslümanları küçük düşürecek bir hakaret gerçekleştiği için sahibini iman dairesinden bile çıkarabilir.
Bu kadar hassas olunması gereken bir konuya alenen, galiz küfür içerikli sözlerle ve sataşmacı bir ruh hali içinde saldırıp onu sulandıranda imani bir sorun oluğu muhakkaktır. Bu dizeleri yazanı tövbeye davet etmek bu ayın fazileti gereği bizim için bir görevdir.
Biz yapıcı olmaya devam edelim. Oruçluyken bize sataşan birine, ‘ben oruçluyum’ diyerek vereceğimiz cevap en güzel cevap olacaktır...
Mustafa Salim
17 Mart 2024 Ankara