Hükumetimizin, koronodan korunma çerçevesinde vatandaşın ekonomik durumu gözetilerek aldığı tedbirler kapsamındaki maddeler incelendiğinde, devlet aklının milletin menfaatine nasıl kafa yorduğunu; olayları değerlendirip çözümlerken nasıl ince eleyip sık dokuduğunu insaf sahibi herkes görecektir.
Korona virüsün ortaya çıkışından yayılmasına kadar geçen süreçte ileri sürülen senaryolar bir tarafa, bunu kendi hesaplarınca fırsata çevirmek isteyen karanlık ellerin, bu yolla birçok ülkenin ekonomisini zayıflatma derdinde olduğunu biliyoruz.
Bu zaman zarfında maruz kaldığımız tüm ekonomik baskılara ragmen hükümetin korona virüsle mücadelesinde, ülkemize olumlu neticeler kazandıran çalışması göz doldururken Mustafa Göldağ'ın sosyal medya hesabında paylaşıp vurgu yaparak belirttiği gibi; Karabağ'ın kurtuluşu, Ayasofya'nın açılışı, doğalgazın bulunup çıkartılması, Akdeniz'de dogalgaz arayışımız, Libya'ya üs kurarak Afrika'yı hedef gösterişimiz ve PKK terör örgütünü bitirme noktasına getirmemiz elbette birilerini rahatsız edecektir.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Korona virüsü karşısında dünyanın pürmelal hali ortadayken gösterdiğimiz bu performans, dosta güven, düşmana korku salmıştır.
Muhalefet, tacizlere müptala mabadını kurtaramazken, beride iktidarın göz dolduran bu icraatları, hak ve batıl taraftarlarının vatan ve millete hizmette nelerin yapılacağını göstermiş oluyor.
Lafla peynir gemisi yürümez. Göz boyama dönemleri geride kaldı.
Bütçe görüşmelerinde yapılan konuşmalar kimin ak, kimin kara olduğunu bir kez daha gösterdi bu millete. Hükümetleri devletin lehine çalışmalara zorlaması gereken muhalefetin, tam aksine olumlu hizmetlerde köstek olduklarının örneklerle dile getirilildiğine şahit oldugumuz tartışmalar, korona virüsten daha büyük tehlike altında olduğumuzu gözler önüne serdi.
Bugunkü iktidar yerine mazallah taciz skandallariyla sarsılan bir zihniyet ülkeyi idare etmiş olsaydı, herhalde başımızda karabulutların eksik olmadığı zulmetli günleri yasıyor olacaktık.
Belki de Libya'da oyunları bozan, Kıbrıs'ta dengeleri sarsan, Yunan'a korkulu ruyalar yaşatarak Akdeniz'de kök söktüren; Katar'ı yanına çekerken Ermenilerin ümüğünü sıkan gücümüzden değil, batının kuyruğuna takılan, şahsiyeti elinden alınmış, pespaye bir ülkeden bahsedilecekti.
Milletin, içimizdeki hainlerin suratına tükürmesi lazım. Onlara fırsat vermemesi gerekir. Gözünü dört açması icap eder.
Millet; 2023'e dogru yol alırken Türkiye'yi köleleştireceklere değil, şaha kaldıracakların ardına düşmeli.
Millet; çağdaşlı, bilimli ve özgürlüklü lakırdılardan müteşekkil yaldızlı sözlerin oluşturduğu masallara değil; güçlü ordusuyla ABD'nin, SİHA ve İHA'larıyla İngiltere'nin, ekonomisiyle Almanya'nın, stratejik hamleleriyle Fransa'in gündeminde destanlar yazanların ardına düşmeli.
Millet; kendisinin cebine göz dikenlerin değil, komşusu aç iken tok yatanın bizden olmadığını haykıranların ardına düşmeli.
Millet; "cenabet gezerim kime ne", "bedenim benim, istediğime elletirim diyene", "eşcinsel eylemine onurlu yürüyüş diyecek kadar ahlaki yozlaşmaya arka çıkanlara" değil, insan onuruna kıymet verenin ardına düşmeli.
Millet; Allah'tan uzaklaştırana değil, Allah'a yaklaştıranın ardına düşmeli.
Velhasıl millet; yerli olanla olmayanı iyi ayırt etmeli. Bizden görünüp de bizden olmayanı iyi tanımalı. Tarihi misyonumuzu elde edeceğimiz günlere yaklaşırken, bizi bundan mahrum edrek tekrar bir asırlık köle boyunduruğunu boynumuza vuracak zihniyete bir daha yol vermemeli.
ABD'nin Türkiye'ye karşı yaptırımlarla dolu, kabul edildiğinde bir o kadar onur kırıcı son çıkışlara dik duruşun örnekliğini, bugün milletine rağmen batı adına beşinci kol faaliyeti yapan muhalif zihniyet tabi ki sergileyemez.
Şunu unutmayalım, Rabbim nurunu tamamlayacaktır. Umitsizlik mümine yakışmaz. Biz her halukarda kazançlıyız; istiyoruz ki bu nurun tamamlanmasında bizim de katkımiz olsun.