MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

PENÇE İLE TUTUP KILICI SALLARKEN KORKUDAN ÖDÜ AĞZINA GELENLER

05 Aralık 2022 Pazartesi 17:06

Ülkemde, tüm baskı ve karalamalara rağmen çok güzel gelişmeler oluyor. Kötü niyetlilerin maskeleri bir bir düşüyor. Millet, her şeyin farkında. İyisi de farkında kötüsü de. Tek farkla ki kötülerin farkındalığı kemikleşmiş zihinsel yapılarından dolayı hakkı teslim etmese de iyi niyetlilerin farklılığı, hakkı teslimde destanlar yazıyor.

Kemikleşmiş zihnin aktörleri, gerçekleri çarpıtmak adına algı oluşturarak yollarına devamını sağlayan altılı masa hikâyeleri, medet umdukları ABD’den ithal damızlık danışman figüranlarıyla caka satıp milletin nazarında maskara oldukları bir zaman diliminde devletimizin bekasını kendine dert edinmiş hükümetimiz, Pençe-Kılıç Harekâtıyla harici bedhahları pençelemekte ve kılıcıyla hizaya getirmektedir. Hem de sırtlarını dayayıp medet umarak damızlık devşirdikleri ABD’nin içini kanata kanata bu harekâtı gerçekleştirdiğimizi de bir daha hatırlatalım.

Biz hak dinin hak yolcularıyız. Rehberimiz son peygamber. Rol modelimiz Peygamberimiz. Bugünün siyasi bir değerlendirmesini istedim ki rol modelimizin hayatından bir anekdot üzerinden giderek yapalım.    

Nadir Oğullarının sürgün edilmesi hikâyesi, hepimizin malumu;

Beni Amir Kabilesine mensup iki kişinin yanlışlıkla öldürülmesi üzerine diyetlerinin ödenmesine yardım etmeleri için Resulullah, büyük bir Yahudi kabilesi olan Nadir Oğullarına gidip kendilerinden yardım ister.  Beni Nadir ile Beni Amir müttefik ve anlaşmalı iki kabiledir. Yahudiler Hz. Peygamber'e çok nazik davranır ve diyet için istenen yardımı yapacaklarına söz verirler. Görünürde nazik davransalar da kalplerindeki kinleri, ona haince suikast tertiplemeye yönlendirir. Resulullah, onların evlerinden birinin duvarının dibine yanında Ebu Bekir, Ömer ve Ali ile birlikte birkaç kişi oturuyorken, damın üzerinden bir kaya parçası atarak Resulullah’ı öldürmeyi akıllarından geçirecek kadar adileşen Yahudilerin bu çirkin planını Cenab-ı Hak’ın  Resulullah'a bildirmesi üzerine Efendimiz hemen kalkıp Medine'ye döner ve  ashab-ı kirama bunlarla savaşmak için üzerlerine yürümeye hazırlanmalarını emreder. Hazırlıklar yapıldıktan sonra ashabıyla yola çıkan Resulullah, H. 4. yılın Rebiu'i-evvel ayında (Ağustos-Eylül 625) onların bulunduğu yere gelir ve onları altı gece muhasara altında tutar. Allah Teâlânın kalplerine korku saldığı Yahudiler, gelip Hz. Peygamber'den kendilerine dokunulmamaları ve silâh hariç, develerinin taşıyabileceği kadar malı beraberlerinde götürmeleri şartıyla, çıkıp gitmelerine müsaade edilmesini isterler. Hz. Peygamber de bunu kabul eder ve develerinin götürebileceği kadar malı yükleyip gitmelerine müsaade eder.  

Allah Teâlâ bu gaza ile ilgili olarak şöyle buyurur.

“Ehi-i Kitap'tan inkâr edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri ibret alın!”

Bu olay ve ayet ışığında bugünü irdelediğimizde şimdiye kadarki başarılarımızın altıda mümince bir davranışın olduğunu görürüz.

Bugünkü istihbaratımız çok güçlü, hatta vesayet dönemine kıyaslanmayacak kadar da sağlam. MİT’in başarısının sırrı, içindeki sızıntılara mani oluşundan kaynaklanmaktadır. İstihbaratımız doğru ve güvenilir ellerde. Milli menfaatlerin öngördüğü minval üzere çalışmalar yürütmektedir. Haliyle elde edilen bilgiler sağlam kaynaktan geldiği için ona göre, zamanı geldiğinde hamle üstüne hamlede bulunmak kaçınılmaz olmaktadır. Tıpkı Resulullah’a gelen manevi istihbarat ile hareket edilmesi gibi. Bir gece ansızın gelecek oluşumuzun temelini de yine Beni Nadir Oğullarının yurtlarından edilmesini ifade eden “Ama Allah’ın azabı onlara beklemedikleri yerden geliverdi.” ayetinde bulmaktayız.

Pençe-Kılıç Harekatımızla giriştiğimiz hamle, beklemedikleri yerden ansızın geldiği gibi istikbalimize kastedenlere ateş oldu ve azap dolu anlar yaşattı. Bugün FETÖ, PKK, YPG ve DEAŞ gibi başımıza musallat edilen terör örgütleri için kale, Amerika’dır. Bu örgütlerin hem oluşturulması hem de kendilerine yapılan silah yardımlarının kaynağı da bu ülkedir. Nazarımızda bunu kabul etmemelerinin bir anlam ve önemi kalmamıştır.  Bunu ne kadar inkar etseler de Beni Nadir Oğullarının Müslümanlara karşı içlerinde besledikleri kin misali bir nefretle bize baktıklarını gayet iyi biliyoruz. Varsın ABD, tüm terör unsurları için güvendikleri bir kale olsun, asla onları bizden koruyamayacaklardır. Onlara Allah’ın azabı bizim elimizle gelmiştir ve de gelecektir.

Bugün sırtını PKK, YPG ve DEAŞ üzerinden ABD’ya dayayanlar bizim bu güce karşı çıkamayacağımızı sansalar da gelişimiz elbette yüreklerine korku saldı. Tıpkı Beni Nadir Oğullarının  ashab-ı kiram karşısında korkuya kapılmaları gibi.

Yaptığımız ani baskınlarla gerçekleştirdiğimiz hamleler ABD, Avrupa ve Siyonistlerin güçlü olmaları hasebiyle kendileriyle girişilecek mücadelede başarısız olunacağına inanan bizdeki batı hayranlarını da korku ve dehşet içinde bıraktı.

Kafirler, su üstündeki kabarık köpük gibidirler. Ra’d Suresi’nde geçen ayetler hakkın su, batılın da köpük misali olduğunu bildirir. "O gökten su indirdiğinde ve (kurumuş) nehir yatakları(ndan her biri) kendi hacimlerine göre dolup taştıklarında, akıntı yüzeyleri çer çöpü, tortuyu alır götürür; tıpkı süs eşyası ya da alet yapmak için ateşte eritilen (madenlerin) yüzeyinde açığa çıkan köpüklü tortudan arındırılması gibidir bu.

Hak ile bâtılı Allah işte böyle bir benzetmeyle göz önüne koyuyor. Çünkü gerçekten de, tortuysa çöpse söz konusu olan, bu (bütün) köpüksü şeyler gibi akar gider, ama insanlara yararlı olan şey gelince, o her (zaman olduğu) yerde, sapasağlam ayakta kalır; Allah işte böyle benzetmelerle ortaya koyuyor."

Biz bugün batının bize karşı ikiyüzlü olduğunu biliyoruz. Onların içimizdeki işbirlikçilerini tanıyoruz. Bu işbirlikçilerin onları kale gibi gördüklerine adımız gibi eminiz.

Şuna da kaniyiz ki, içimizdeki tüm tortuları atarak onları sürgüne uğratacağız. Bir zamanlar şehirlerimize kadar inen dağ eşkıyası PKK çabulcularının yurdumuzdan çıkmayacaklarını sananlar, görüyorlar ki artık sınır ötesinde canlarını okuyoruz. Bugün bitme noktasına gelmeleri karşısında dehşete düşenler, FETÖ şeytanının maruz kaldığı sonu da görüyorlar. Bunlar, Allah’ın azabını biz inanan kulların eliyle tadacaklar. Bizim hamlelerimiz yüreklerine korkuyu çoktan bıraktı. Hazırlığımızı tamamlamış bir millet olarak kale gibi durmaktayız.

Varsın beride türlü maskaralıklar içinde debelenen içimizdeki beyinsizler bu olup bitenlerden ibret almasın.  

Anlattığımız Beni Nadir Oğullarının sürgününden sonra Yahudilerin bir kısmı Hayber'e, bir kısmı da Suriye'ye gittiler. Müslümanlar da hile, fitne, fesad, nifak yuvalarının birinden kurtulmuş oldular. “Allah'ın (yardımı) savaşta müminlere kâfi geldi.”(Ahzap Suresi 47)

Resulullah (sav) yahudilerin geride bıraktıktarı malları ilk muhacirler arasında taksim etti.

Kıssadan hisse deriz ki, Kerkük, Musul asıl sahiplerini beklemede. Ege adaları ha keza. Lozan Barış Anlaşması diye yutturulan hezimetin sonu, bize her taraftan saldıran leş kargalarının hile, fitne, fesad ve nifak yuvalarının İHA ve SİHA’larla yerle bir edilmesiyle gelecektir.

Yeter ki dahili ve harici hainlere karşı birlik olalım.

Mustafa SALİM

05 Aralık 2022, Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Tahir ÇELEBİ
Sur'da bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes. Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es.