Dört sene önce 2020 yılının ocak ayında Savcı Sayan'dan alıntılayarak paylaştığım bir kaç fotoğraf karesinden birinde İmamoğlu'nun yanındaki bir bayanla Palandöken'de çattığı keyfin bir resmi, diğer bir kaç kareden oluşan fotoğraflarda da Devlet erkânının depremden dolayı Elazığ'ın yaralarını sararak gösterdikleri gayretin resimleri...Vatandaş kan ağlarken kış keyfinden geri kalmayan bir İstanbul BB Başkanı. Kışı bastıran soğuk tavırlarıyla milletin sıcaklığını hissetmeyen bir adam. Belediyecilikte hizmet esastır; halbuki bu adamın başkanlığında hezimetten başka bir şey görülmedi.
Aradan dört yıl geçmiş ve geldiğimiz yerden geriye dönüp baktığımızda değişen hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz karşı cephenin köhnemiş sokaklarında. Üstelik bu dört yıllık zaman dilimine İngiliz Büyükelçiği yetkilisiyle rakılı bir sofra da sığdırıldı. Bir taraftan Kilise ziyaretlerinde bulunuldu. Hele hele Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin türbesine varıştaki küstahça el ve ayak hareketleri ise ayıp olarak İstanbullulara yetti de arttı bile. Ne de olsa bir gezici ruh taşıyordu ve 1453'ü zulmün başladığı tarih olarak kabul ediyordu. Kabullenişlerin biçimine göre şekillenir tüm yönelişler. Bizim kabulümüzde ise 1453, alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamberin müjdelediği tarihi bir dönüm noktası olması itibariyle büyük bir önemi haizdir.
Allah akıl fukaralığı vermesin bir kere. Fukaralığa bakın ki ismi yine geçiyor başkanlık yarışında.
Akıl fukaralığının onun cephesinden sık sık nüks etmesine alışmasına alıştık da asıl alışamadığımız şu elinde tespih düşmeyen sözüm ona bizim cephemizin Müslüman görünümlü akıl fukaralarının yaptığıdır.
Yalancılığı soy isminden başlayan bir adama nasıl güvenir bir Müslüman ...
Hadi diyelim cazip geldi ilk etapta adamın soyadındaki bu İmamoğlu kelimesi ve verdiği sözlere kandın da bastın oyları ve çıkardın adamı sandıktan, böylece beş yıllığına baş olsun diye İstanbul'a; Pay-ı Tahtımıza... Yahu insan sonra da dönüp bakmaz mı geriye, sandıktan çıkan bu adam layık mı oturduğu koltuğa diye...
Kendi cephesindekilere dahi illallah çektirmişken bu herif, beri gelsin deyu hala peşinden gitmek Müslümanlığın bilmem hangi vasfına sığar?
Ya Müslümanım diyenin Müslümanlığı sahte, ya da kin ve garezinden hamca softalığı önde...
Halbuki Müslüman ferasetli olur. Yılanın deliğine sokmaz ikinci kez parmağını...Doğruluktan ayrılmaz hiçbir Müslüman sonu ölüm de olsa. Haktan yana olur ve uğruna ölür hak yolunun.
Nedir ferasetli Müslümanlık?
Bir eğriliğimi görürseniz ne yaparsınız sorusuna "kılıcımızla doğrulturuz seni ya Ömer" diyen sahabenin samimiyetidir Müslümanlık.
İman akıl işidir; delinin o yüzden yok mesuliyeti. İmandan sonra aklı kullanmamak mümin için bir hüsranıdır... Hikmeti yakalamak bu imani aklın işidir. Kitabını okuyup Resulüne uyan Müslüman, hakiki Müslümandır...Hakiki Müslümanlıkta yalana kanmak asla kabul edilemez...
Bu adamı sevmek ve sonra da seçmek sıradan bir rey meselesi olamaz bir Müslüman için. Çünkü bu mesele imani bir meseledir. Her verilen uygunsuz rey Müslümanın imanından bir parçanın düşmesine sebeptir. Haliyle siyaset tali bir mesele olmayıp İslam’ın asli meselelerindendir. Güneşi sağ elime, ayı sol elime verseniz yine bu davamdan vazgeçmem demenin sırrıdır siyaset. Rey böyle bir siyaset içindir.
Medine'dir rey verme meselesi. Bir bakıma Hicrettir rey vermek. Bedir'de zaferin adı, Uhut'ta silkinmedir. Hendek'in karanlığında dünyanın dört yanına ulaşacağının işaretini veren çakılmış kıvılcımların ta kendisidir. Rey vermek; Hudeybiye'deki ahitleşmedir. Feth'i mübindir. Malazgirt’tir. İstanbul'un fethidir. Abdulhamid Han olmaktır. Kurtuluş mücadelesidir. Çanakkale'de destan olmaktır. 15 Temmuz'da 2071'i görmektir. İşte rey budur. Bu da ferasettir.
Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Müminin ferasetinden sakının!. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” Allah’ın nuruyla bakan doğruyu görür. Doğruluk müminin şiarıdır. Yarını görmenin adıdır feraset. Ahirete inanıp hesap vermeye hazırlıktır bir başka deyişle. Yanlışı görüp sakınmak da feraset işidir. Hak ve batılın ayırımını yapmanın adı faruktur mesela. Hz. Ömer’in diğer adı da Faruk olmuştur bunun için. Ömer Faruk’tur birçoğumuzun ismi bu yüzden. İsmiyle müsemma olmak duamızdır; bu sebeple güzel isimler verilir her birimize…
Rey, esasında Arapça kökenli bir sözcüktür. Söz konusu kelime, Arapça "ra‘y" kelimesinden Osmanlı Türkçesine geçmiştir. Ra’y, " görme, kanı " anlamına gelir. Osmanlı Türkçesinden dilimize geçen bu kelime "oy" anlamına gelir. Kelimenin "rey kullanmak" şeklinde kullanıldığını da görürsünüz. Rey kullanmak da oy kullanmak anlamına gelir. Türkçede "rey" kelimesinin yerine daha çok "oy" sözcüğünün kullanıldığı dikkat çeker. Haliyle rey, görüş demektir. Rey kullanmak sonuç itibariyle görüş beyanında bulunmak demektir. Haktan yana bir görüşün sahibi olmak büyük bir nimettir; nimetin artması şükrün ifasıyladır. Haktan yana rey kullanmak ve kullandırtmak verilen nimetin şükrü anlamına gelir bir Müslüman için.
Bu manada devrin son büyük ulemasından, büyük mutasavvuf Mehmet Zahit Kotku hazretlerinin seçime dair söylediği sözler çağları aşmış olarak önümüzde duruyor. " Seçim zamanı kullandığımız reyler bizim hangi tarafın adamı olduğumuzu açıkça göstermektedir. Hiçbir Müslüman açlıktan öleceğini bilse, bir Allahsıza, bir dinsize, bir masona ve bir caniye katiyyen rey veremez."
Mekke’den Medine’ye hicret bir rey meselesidir. Seçimini Rasulullah'tan yana koyanlar zalime boyun eğmemişlerdir. Bu bir taraf meselesidir. Allah’ın rızası tüm hesapların üstündedir. Müslüman, kim olursa olsun değer verecek kişi için kıstası Allah’ın rızasıdır. Allah’ın rızasından uzak ve onu kazandırmayacak hiçbir kişinin yanında olmayacağı gibi benzer düşüncedeki oluşumun içine de giremez. Hud Suresi’nde geçen ayet gayet açıktır. “Zulüm edenlere destek olmayın, yoksa ateş size de dokunur.”
Zulüm, hakkın gasp edilmesidir. Adaletten sapmadır. Eşyanın yerli yerince kullanılmamasıdır. Zulüm, anarşidir. Karmaşadır. Kaostur. Bir müslüman asla zalimden yana olamaz. En büyük cihad, zalim hükümdara karşı hakkı haykırmak diye geçer literatürümüzde.
Allah’ın sevmediğine rey kullanmak zulme destek olmaktır. Böyle bir destek destekte bulunana ateşin dokunması demektir. Allah’ın sevmediklerini seçmekle düşülen hataların telafisi onları ikinci kez seçmemekle ancak giderilebilir. İşlenen kabahatin özrü kabahatin cinsinden olmalı ki özür yerini bulsun. İstanbullu Müslümanların tövbe zamanı gelmiştir. İmanları için bu tarihi fırsatı kaçırmasınlar istiyoruz. Muratlarına ersinler… Sadece İstanbullular mı? Asla...Muhtarına varıncaya kadar kendisine rey kullanılacaklar için inanan insanın kıstası bellidir: Allah'ın rızasını kazanmak...
Rey kullanmak bunun için bir feraset meselesidir.
Mustafa Salim
27 Ocak 2024 Ankara