Seçim sonuçları herkes için sürpriz oldu. Hem Ak Parti için hem de CHP için. Yani Cumhur ittifakı için olduğu kadar millet ittifakı için de aynı durum söz konusu.
Bu sürprizlik durum, en çok da olaylara biz aşağıdan bakanlarca yaşandı. Yukarıdan bakanlar yani tepedekiler için aynı şey mi, tahminlerimiz olsa da yine de onu tam bilemeyebiliriz.
Recep Tayip Erdoğan'ın balkon konuşmasındaki rahat tavrı vatandaş olarak içinde bulunduğumuz kaygılara nispetle daha farklıydı. Biz endişeler içindeyken devletin tepesinde sert rüzgârlar esmiyordu. Görünenin ötesinde olumlu başka hakikatlerin olduğu anlaşılıyordu.
Şöyle ki Ak Parti'nin;
2019 seçimlerindeki 20.584.029 oy oranı, son yapılan 2024 seçimlerinde görülen bir düşüşle 12.502.115 bandında seyretti
CHP'nin oyları da;
2019 seçiminde 12.868.815 oy iken, 2024 seçimlerinde 13.983.928 civarlarında oluverdi.
Bu rakamsal ifadelerden anladığımız beş yıl içinde Ak Parti'nin oylarından sekiz milyonun düştüğü, CHP'nin de oylarının ise sayısının bir milyon olarak yükselmesiydi. CHP'nin Ak Parti'den daha fazla belediye kazanması yani Türkiye haritasının çoğunluğunun kırmızıya boyanması aslında CHP'deki seçmenin fazlalığından değil, Ak Parti'ye oy veren seçmen sayısının düşmesinden ileri geliyordu.
Ak Parti'den ayrılan oylar acaba başka yakın partiye mi gitti diye bakıldığında ki bu parti YRP olmaktadır, aldığı oylar incelendiğinde ayrılanların bu partiye gitmediği anlaşılıyor. Durum böyle olunca geriye tek şık kalıyor, o da seçmenin sandığa gitmemiş olduğuydu.
Ak Parti'ye bu bir ihtarsa bundan milletin iktidara gösterdiği sarı kart manasını çıkarmamız gerekiyor. Oy düşüşündeki teknik analizi bu şekilde yapmak mümkündür.
Bu sonuç, bu şekliyle milletin iktidardan desteğini çektiği manası gelmeyeceği gibi muhalefete de yeşil ışık yakmış değil. Olaylara tepeden bakıldığında aslında bu daha da net görülebilmektedir. Anlaşılacağı üzere perdenin ön ve arkasındaki gelişmeler çok farklı.
İtikadımızca hayır görünende şer, şer görünende hayır vardır. Bu seçimin sonucu şer gibi görünse de birçok hakikati içinde barındırdığı muhakkak. Hüdeybiye Anlaşması da böyle değil miydi? O gün üzülen Müslümanlarken sevinenler de müşriklerdi. Görünürde Müslümanın aleyhine gibi görünün sonuç bir yıl sonra lehine dönmüştü. Seçimin bu sonucunun da kısa bir süre sonra lehimize döneceğine inanıyorum...
2019 seçimlerini hatırlayacak olursak başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere Ankara ve diğer bazı büyükşehir belediye başkanlıklarının kaybedilmesi infiale yol açmıştı. İtirazlar sonucu tekrar sayılmaya başlanılan İstanbul sandıklarının açılan yüzde beşlik kısmı oy farkını yirmi dokuz binden on üçbine çekmesine rağmen sayımın durdurulması başkanlığın İmamoğlu'nda kalması manasına geliyordu. İki ay sonra yenilenen seçimi sekiz yüzbin oy farkıyla tekrar İmamoğlu kazanıyordu.
Bu durumu aslına uygun okuyanlar o zaman şunu görmüştü;
Küresel güçlerin kargaşa çıkarıp hükümeti iç meselelere boğarak ülkemizin dışarıda olup bitenlerden uzaklaştırması,
Akdeniz’in düşman donanmasıyla adeta istilan edilip ,
Suriye üzerinden ülkemizin eli kolunun bağlanmak istenmesi,
Bunun için iç kargaşanın çıkarılmasının gerekliliğiydi.
Bu da başkanlığı kazanmış İmamoğlundan başkanlığı elinden alınmakla gerçekleştirilecekti. Sonra da seçmene hükümetin cebren ve hileyle güç kullanarak bunu yaptığı ima edilecekti. Patlamaya hazır pimi çekilmiş bomba haline getirilen muhalif seçmene bu bahaneyle olay çıkartılacak ve iç kargaşa adım adım gerçekliştirimiş olacaktı. Siyasi analizciler iktidar partisinin yerinde yaptığı hamlelerle çok kritik bir zamanda olayların akışını kendi lehine çevirdiğini yazmaya başlamışlardı. Böylece sol kesim, gazı alınarak teskin edilmiş ve hükümet de son gaz yoluna devam ederek projelerini tek tek hayata geçirmiş oldu...
Hükümetin bu hamleyle belki de yaptığı en güzel şey, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkalığı yolunu kapatmış olmasıydı... Kısa sürede hiçbir projesinin olmadığı anlaşılan İmamoğlu, zamanla milletin gözünden düşecek hale geldiğinde de yerine kayyum atanması için çırpınıp durduğunu biliyoruz. Böylece milletin beynine mağdur biri olduğu algısını yerleştirmiş olacaktı. Muhalefetin beş yıllık mayışlama dönemi hükümetin icraatlarının en yüksekte seyrettiği dönemdi.
Cumhurbaşkanımızın balkon konuşmasındaki rahatlığından beş yıl önceki planın izlerini okumak mümkündür. Bu seçimde de yine birilerinin gazının alınmaya çalışılmış olduğunu gösteren bir planın devrede olduğu hissi ağır basmaktadır.
Hükümetin önünde dört altın yıl durmaktadır. Yirmi yıllık icraatlarının harmanlanacağı son viraj. Türkiye’yi şaha kaldıracak ve uluslararası arenada gücüne güç katacak hayati projeler bu zaman zarfında gerçekleştirilecektir. Petrol ve gaz üretimi ile savunma ve ağır sanayi hamleleri bu dönemde baş döndürücü bir hızla hayata geçirilecek... Yeni bir sivil Anayasa hazırlanacak. Bunun için de içeriden çatlak seslerin kesilmesi gerekiyordu. Yaramaz çocukkarın eline şeker, önlerine oyuncakların verilmesi gibi bir şey oldu bu seçimin sonucu.
Yoksa Ak Parti teşkilatlarının yaptığı hatalar bilinmekteydi. Bu teşkilatların etkisiyle bürokraside yapılan yanlış atamalar da biliniyordu.
İslami kimliği üzerinden yapılan sataşmaların oy kaybına sebebiyet verileceği de biliniyordu... Mesela YRP partisi ile Saadet Partisi'nin ağızlarına pelesenk ettikleri Gazze vurgusuyla hükümeti yıpratma girişimleri de yine böyle değerlendirilmelidir. Gazze üzerinden duyarlı bir kesimin hükümetten yüz çevirilerek soğutulması çalışılmasına karşılık ciddi bir karşı atağa geçilmemesi de yine bununla alakalıydı...
Hatta emekli maaşlarının istenilen sevide olmayışının nasıl bir sonucu doğuracağının da hesapları yapılmıştı.
Ciddi bir seçim propagandası yapılmamasının da altında benzer sebeplerin olduğuna inanıyorum.
Belki de Parti içinde görülen nahoş durumlara vurulacak neşterin haklı sebepleri oluşturuluyordu.
Bir bakıma bu sonuçlarla kokuşmuşluğun faturası muhalefete yükleniyordu.
Feraset diyoruz ya. Varsın Batı ve içimizdeki işbirlikçileri bu sonucu bir zafer telakki etsin. Biz bunu yapmakla aslında iç ve dış güçlere kazanma duygusu tattırarak onları kontrollü bir oyalama içine sokuyorduk.
Diğer taraftan Erdoğan hantallaşmış parti teşkilatına neşter vurmanın yolunu çoktan açıyordu. Bu vesileyle teşkilatların bürokrasideki yansımaların da önüne geçilmiş olunacaktı.
Ben balkon konuşmasından bunu okudum.
Tüm bunlara rağmen;
Emekli vatandaşın durumu gözden geçirilmeli,
Etimesgut ilçesinin bir sarhoşa teslim edilmesinde gençlerin rolunün ne denli etkili olabileceğinden hareketle gençlere yönelik çalışmalar acilen başlatılmalı,
Fahiş fiyat baronlarına göz açtırılmamalı,
Eğitimde milli ve manevi temelli bilim öğretimine geçmede acil reformlara gidilmeli,
Teşkilat ve bürokraside menfaatlerini milletin menfaatine tercih edenlerin tespit edilerek derdest edilmeli,
Gazze olayları sebebiyle piyasada dolaşan karalama girişimlerine karşılık hükümetin ikna edici söylem ve tavırlar geliştirmeli,
Terör eylemlerine göz açtırılmamalı,
PKK ve FETÖ uzantılı kişiler üzerine gidilerek memuriyetten dahi el çektirilmeli,
Teröre desteğin hissedildiği belediyelere acilen kayyum ataması yapılmalı,
Duygusallık değil, akıllıca bir tutum sergilenmeli.
Mustafa Salim
02 Nisan 2024