Sivas'ta Sahabe-i Kiram efendilerimiz hazretlerinden Peygamber Efendimizin sancaktarlığını yapan Abdülvehabî Gazi hazretlerinin türbe-i şeriflerini ailece ziyarette bulunduk. Sivas'a her gittiğimde mutlaka ziyaret ettiğim bir türbedir.
Sahabe hazretlerinin ziyaretine meftun olduğum bu türbesi, Sivas Şehir Kabristanının yüksekçe bir mevkiinde olup sancaktarlığına yakışır bir şekilde göndlere çekilmiş büyücek dalgalanan bir Türk bayrağının şehrin her yerinden görünen muhteşem manzarasının süslediği bir mekan.
Ziyaretlerinde manen etkilenmemek mümkün değil. Tıpkı Mescid-i Nebi'de Peygamber Efendimizin kabr-i şeriflerini ziyarette duyduğumuz manevi letafet gibi. Uhud Şehidlerini ziyaretlerdeki eriyişler gibi. "Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi" övgüsünü hakkeden Çanakkale şehitlerimizi ziyaretimizdeki coşku gibi...
Bu sevgi Resulullah'tan gelir. Onu anlamaktan gelir. Her sahabe bir velidir, veliye savaş Allah'a savaştır. Veliyullaha aşkımız inancımızdandır.
Ziyaretin de bir adabı vardır. Türbelere vardığımda geneldeki uygulamam selam ile huzurlarına varmaktır. Sonra ayak hizasında kıble istikametinde oturup bir aşır okumak ve hitamında rabıtayı mevt yapmaktır. Akabinde Rabbime iltica ile rahmetine intizar olmak ve okunan ayeti celilelerden hasıl olan sevapları Resulullah'ın ruh-i şeriflerine hediye ile orada medfun bulunan zat-ı mübarekelerin de ruhlarına bağışlamaktır.
Ölüm yokluk değildir. Sadece bir yerden başka bir yere yolculuktur. Mahdut sınırlardan sonsuzluğa kucak açmaktır. Ruhun esaretten kurtuluşudur. Kınından çıkmış kılıç misali ruhun, asıl gücüne kavuşmasıdır.
Bu sebeble evliyayı kiramdan muhterem kimselerin kabirleri, diri gördüğümüz fakat manen ölmüş nicelerin meclislerinde bulunmaktan daha ihya edicidir. Böylece hayat iksirleri önce iner kalplerin en derinliklerine hem de seni kendinden alırcasına.
Her ziyaretimde aynı coşku ve heyecanı daima yaşarım. Susayanın kanıncaya kadar su içmesi gibi ruhumu sulayan bir dokunuş olur hep. Kanılsa da doyasıya içilen her bir yudum suya, bu kanış biliriz ki tekrar susayıncaya kadardır. Her yükselişte ruh, susar manevi dokunuşlara. O sebeple doyulmaz mana erlerine yapılan ziyaretlere...
Bu ziyaretler;
Hayatın asıl manasının anlaşıldığı ve ruhun cuşa geldiğinin iliklere kadar hissedildiği buluşmalardır.
Tefekkürün basamak taşlarını döşeyen eylemlerdir.
Değil mi ölüm tefekkürü sünnettir ki bu da hayat bulmanın manasıdır.
Hakkı hak olarak bilip tabi olmanın, batılı da batıl bilip sakınmanın hikmet ve hakikatinin gönüllara nufüz edişine ermenin birer tılsımıdır...
Hayatın manasına daldıran kulaçlardır. Bir kabir vardır ki sahibi haktan bigane yaşamıştır ve bu hak yolcusu ziyaretçilere şükür kapılarını açarken; beride veliyi kiramın bir kabri vardır ki bu da her ziyaretçiye yaşadığı hüsrana pişmanlık yaşatır. Böylece bazen verir bazen alır dönersin.
Varsın anlamasın;
Ölüm gerçeğini anlamayanlar,
Kabirleri yokluğun çukuru sanacak kadar dinden bihaberler,
Kabir ziyaretlerini din dışı sananlar
Ölümden, öteler ötesine inanmayanların korkutuğu gibi korkanlar ve
Şehidler ölmez gerçeğini teğet geçenler...
Çünkü bu anlamayanlar maalesef ehl-i sünnet karşıtı projelerin birer mahsülüdür.
Bu projeler gereği;
Yeri gelir Eyüb el-Ensari hazretlerine de karşı çıkarlar neden türbesi var diye; yeri gelir Mevlana hazretlerine karşı çıkarlar; yeri gelir Taptukbaba dillerine dolanır; yeri gelir Somuncu Baba'ya da dil uzatırlar kerametleri neden dilden dile dolaşır diye...Yeri gelir Akşemseddin'e tan ederler ve yeri gelir Hacıbayram Veli'ye taş atarlar; Hacı Bektaş Veli'yi görmezden gelirler...Düşmanlıkları Ahmet Yesevi ile başlayıp Yunus Emre ile kök salan tarik ehline hep cephe alırlar bu projelerin sadık kulları...
Anlamaz proje ürünü bunlar benim manevi dinamiklerimi..
Ben inanıyorum ki Allah'ın rahmeti dalga dalgadır. Denk gelse bu dalgaya huşu ile yapılan bir dua indi ilahide makbule şayandır. Resulullah'ın Lut Gölü'nden geçerken hızlı adımlarla yürümesi bundandır, çünkü korkusu bir zamanlar oraya inen Allah'ın gazabınadır. Kabe'de iştiyakla edilen dualar da inen rahmet-i Rahman sebebiyledir. Yoksa Arafat'ta bir anlık duruş neden insanı hiç gunah işlememiş gibi yeniden ihya etsin.
Mesele rahmet dalgasına nail olmaktır.
Bu sebeple Ramazan ayı, onbir ayın sultanı oluyor. Bir Kadir Gecesi gerçeği var. Yine bu sebeple cuma, müminin haftalık bayramı addediliyor ve Cuma günü öyle bir an var ki duaya icabetin sağnap olup yağması mesabesindedir.
Ezanların okunduğu anlar rahmet anlarıdır. Farklıdır bu yüzden diğer tüm anlardan.
Misafirin duası, yolcunun duası, mazlumun ve anne ile babanın evladına duası merhamet dalgasını yakalamasındandır.
Vesile derken budur anlaşılması gereken. Yoksa haşa aklını kim yitirmiş ki kendisi ile Rabbi arasına aracı kılsın ...
Aklı vahyin önüne çekip aklı putlaştırdığının farkında olmayan, nüzulu İsa'ya laf eder, Mehdi'ye bühtan, tarik ehli veliye düşman kesilir. Fakat Eyüp Sultan tepesinin isminin yabancı olmasına karşı çıkmazlar.
Güzel mekan Eyüp'teki tepenin adı neden hala Pierre Loti'dir. O mübarek mekana bu isim yakışıyor mu? Asıl ismi olan İdris-i Bitlisi adını ne zaman vereceğiz?
Her şehrimizde mana erlerimizin kandilleri hala göz kamaştırmada...
Zirveden inerken engine Ulucamii tüm ihtişamıyla buyur eder seni içeri...Arınmış dingin bir ruhla camiin lahuti atmosferinde bir hoşsun artık. Alan da olsan veren de olsan teslimiyetin ağuşunda bulursun kendini Ulucami'de...
Ağustos'un bunaltıcı havasının Sivas'ta esen serinliği içinde soluduğum bu mana atmosferi beni daha ne kadar idare eder bilmem amma en karip bir vakitte tekrar geleceğimi biliyor ve bunu canu gönülden diliyorum...
Mustafa Salim
23 Ağustos 2023, Sivas