Dilimizde günlük kullandığımız “herkes kapısının önünü süpürürse mahalle temiz olur” sözünü, yeri geldikçe anne babasından duymayanımız yoktur sanırım. Her çocuğun odasını temizleyip düzene sokmasına sevinmeyecek anne de yoktur. Uhdesine aldığı işi bihakkın yaparak görevini ifa eden elemandan hoşnut olmayan işveren de yoktur. Örnekler uzar gider. Sonuçta bu, sorumluluk duygusu ve bilinçli insan olmakla alakalı bir durumdur.
Toplumda görünen görevlerimiz olduğu gibi bunların görünmeyenleri de vardır. Görünen görevlerimizin hukuki ve sosyal düzenlemeleri olduğu için istesek de istemesek de gereklerini yerine getirmek zorundayız. Çünkü bu zorunluluğun kaynağı mer’i normlardır. Görünmeyen görevlerimizin kaynağı ise vicdanın derinliklerinde yer alan fıtratımızın bozulmayan tarafıdır. Kendinden gayrı başkasının iyiliğini düşünmek bu yapımızla alakalıdır. Merhamete kaynaklık eden de budur. Yâr olup bar olmadan yaşamanın temelini de bu hasletimiz oluşturur.
Temizlik anlayışımızın kapsamı çok geniştir. Sadece maddi unsurları içermez. Maddi âlemde başlayıp mana âlemine doğru giden bir serüveni vardır. Temizlik imandandır ifadesi Peygamber efendimizden nakille dini bir söylem olsa da içerdiği mana itibariyle her fıtrat için geçerli genel ilkeler içerir. La ilahe demenden illallah demenin hiçbir anlamı olmaz. Abdest olmadan namaz da geçerli olmaz. Gözüne kulağına; diline, beline mukayyet olunmadan tutulan orucun sahibine açlıktan başka bir şey vermediğini de biliyoruz.
Peki, başta dinimizle ilgili temel konularda olmak üzere fikri ve siyasi sahadan tutun da hukuki ve askeri alana hatta eğitim ve bilim sahasına varıncaya kadar karşılaştığımız daha birçok sahada kirlilikler yok mu? Elbette vardır. Sokaklarımızın temizliğine önem verdiğimiz kadar bu sahaların temizliğini de önemsemeliyiz. İster görünen ya da görünmeyen görevlerimiz olsun icabı gereği temizlik anlamında bizler elimizi bazı taşların altına koymazsak bir gün gelir o taşlar kafamızı yarar.
Dünyada özellikle de ülkemizde bilgi ve buna dayalı olarak oluşan fikri kirlilik almış başını gidiyor. Bu konudaki temizliğe bir yerden başlamak gerekiyor. Çünkü kirliliği yapanlar bir an olsun boş durmuyor. Bir güç, her alanda milletimizin kafasını karıştıracak asılsız ne kadar kirli bilgi varsa piyasaya sürmenin derdinde. Gerçeklerin üzerini örtüp yalanlarla ortamı gerdirme çabasında olanları iyi tanımalıyız ki temizliğe nereden başlayacağımızı da iyi bilelim.
Başta kendimiz olmak üzere, aile bireylerimize, komşularımıza, akrabalarımıza eş ve dostumuza, işyeri arkadaşımıza dilimizin döndüğünce hakikatleri haykırmalıyız. Yoksa tehlike gelip kapımıza dayandığı zaman iş işten geçmiş olacaktır. Eyvahların hiçbir anlamı kalmaz o vakit. Bu sebeple Müslüman aklını iyi kullanmalı.
Dinimiz üzerine tasavvuf, mezhep ve sünnete ilişkin konularda itikadı sarsama noktasında yapılan karalamaların temelinde dinimizin aslına yönelik saldırılar olduğunu göremezsek, siyasi ve fikri yelpazede, bilimsel alanda ve eğitim üzerine oynanan oyunları göremeyiz. Sonra da olup bitenleri, sıradanlaştırılmış konuları tartışan siyasilerin klasik parti meselesinden ibaret olduğunu zannederiz. Anlamsız tartışmalara bir de bakıvermişiz bizler de alet olmuşuz. Yangın her tarafı kasıp kavururken söndürmek yerine bir çöp de biz atmış oluruz.
Ortada bir algı operasyonu var. Gerçekleri öğrenip çevremize anlatmazsak fikri kirlilik sonumuzu getirecek.
Soralım kendimize;
Kaç kişimiz bugün ABD’nin Yunanistan’ın Dedeağac’ına mühimmat yığdığını biliyor? Buraya Fransa’nın nükleer silahlar yerleştirdiğinden kimin haberi var? Güney’de Suriye üzerinden sarmalanmışken bugün Ege üzerinden ablukaya alındığımızı kimler görüyor?
Muhalefetin memurunu tehdit eden ağzı, kimin işine yarıyor?
Şehit babasının kız kardeşine kravatlı siyasi ağzın yaptığı küfrün iç siyasette başlattığı tartışmalar neyin üzerini örtmeye matuf bir hareket?
On ülkenin büyükelçilerinin hamleleri neyi hedefliyordu?
Devletin başına geçtiği zaman kesinlikle haram yemeyiz diyenin bir oturuşta yedikleri domuzu neden ıskalarız?
2023’e doğru giderken güçlü bir Türkiye’yi, kimleri neden rahatsız ettiğini neden anlamaya çalışmıyoruz?
Mavi Vatan haykırışımız neden uykuları kaçırır oldu?
Pandemi döneminde dünyadaki tüm ülkelerde ekonomik sıkıntılar yaşanırken neden sadece Türkiye gündem haline getirilir?
Nehrin berrak suyunu kirleten kanalizasyonlara mukabil içten ve dıştan tüm saldırılara rağmen özellikle savunma sanayindeki ilerleyişimiz ve buna bağlı daha birçok başarımız dünyanın gündemine oturmuşken içeride birilerinin tüm gelişmeleri yok sayma gayretlerini es geçiyorsak birilerinin ekmeğine yağ sürüyoruz demektir.
Sonuçta kirlenmiş nefislerden temiz şeyler beklenmez. Böyleleri meyhane sarhoşuna bile rahmet okutturur. Kirli nefis; kirli beyin, kirli bakış, kirli söz demek. Kirlenmiş adım, kirlenmiş el demek. Sonuçta batıla uşak demek. Ve şeytanlasmış insan demek.
15 Temmuz’la birlikte FETÖ pisliğinden temizlenmede hayli mesafe kat ederek bu yapıyı bitirme noktasına getirişimiz, PKK pisliğinin kökünü kazıyışımız, İstihbaratımızın kirlerini giderişimiz, ordumuzu, 28 Şubat kılçıklarından ayıklayışımız, elbette önemli gelişmelerdir.
İşte böyle birçok alanın kirlerini gidermeyi başarmış bir devletin fertleri olarak;
Dilimizden tüy bitinceye kadar istikbalimize kast etmeye memur kimler varsa maskelerini düşürüp hilelerini genç dimağlara anlatmalıyız.
Bu bir tebliğ vazifesidir. Yalan nedir bilmeyen yavrularımızın masum ruhlarının, hainlerin yalanlarına kanmasına fırsat vermeyelim.
Rabbim ne buyuruyor?: “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz.”
Sokaklar çer çöpten temizlenir de kafalarda gerçekleşen kirlerin temizliği öyle pek kolay olmaz.
Fikri temizliğe ailemizden başlarsak, temiz fikirli ailelerin oluşturduğu toplum elbette temiz ve güçlü bir toplum olur. Böylece 'nasıl olursanız öyle idare edilirsiniz' hakikati mucibince millet, yıkanların değil, yapanların peşine düşer
Yüzyıllık kirlerden arınmanın temizlik zamanı artık gelmedi mi?