Takvimler 2023 yılının 1 Ekim Pazar gününü gösterdiğinde Türkiye Cumhuriyeti’mizin yeni Yasama Yılının başladığı tarihti ve o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki toplantı öncesi İçişleri Bakanlığı önünde patlayan bomba bir anda dünyanın gündeminde ilk sırada yerini alan bir haber oluverdi.
Teessürlerini bildiren Batı dünyasıyla birlikte devlet erkanımız, milleti bilgilendirme adına girişilen terör eylemini telin ederek ülke huzurumuza kastedecek hiçbir aykırı unsura yol vermeyeceklerine dair verdikleri sözle iradelerinde ne kadar sağlam, sabırlı ve dik duruşlu olduklarını göstermiş oldular.
Menfur saldırı sonucu iki vatandaşımız hafif yaralanırken, suikaste niyetli iki terörist ise etkisiz hale getirildi.
Göz dolduran gelişmişliğimize paralel olarak teröre aman vermeyen güçlü bir ülke pozisyonunu yakalamış olmamız elbette durumdan rahatsız olan birçok odak merkezini tedirgin etmektedir.
“Neydi o eski günler” diye hayıflanan bu karanlık odakların sessiz çığlıklarını duyar gibiyiz. Bu odakların Ülkemiz için “silah ambargosunu uygularız” tehditleri elimizi kolumuzu bağlardı o eski günlerde. Gerçek olan şu artık; Karabağ’da kimse karşımızda duramıyor, Libaya’da duramadığı gibi; Suriye’de planlarını suya düşürdüğümüz gibi; Mavi Vatan hamlemizi gerçekleştirdiğimiz gibi; Yeraltı ve üstü tüm zenginliklere kendimiz sahip olduğumuz gibi; ve dünyada sözü dinlenen ülke olduğumuz gibi. Bu ve benzeri gelişmelerdi teröre bel bağlayanların terörü sahaya sürmelerinin nedeni. Her şeyin farkında ve teyakkuzda olan bir hükümetimiz var ve bunlara destek veren bir halkımız var. O vesayetli eski günler çok gerilerde kaldı çoook.
Millet sahip çıktığı hükümetinden yeni bir Anayasa çıkarılmasını istemektedir. Ucu dışarda, ipi kimin elinde olduğu bilindiği halde bilinmiyormuş gibi lanse edilen Anayasa’yı istemiyor bu millet.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında “Türkiye Yüzyılı” mottosuyla kendisinden bahsettiren ülkemiz böylece eski ihtişamlı günlerine dönüşün stardını vermiş oluyordu. Tüm mesele “Türkiye Yüzyılı”nın neler içerdiğiydi. Rahatsızlıklarının sebebini bu oluşturuyordu. Atılan bir bombanın sesiyle hak namına haykıran sesler bastırılmak istendi. Emeklemede iken bu slogan ve ne manalar içerdiği gerçeğinin dirilmeden yerinde sönmesi gerekiyordu. Haliyle bombanın bu sesiyle iki ana ses kesilmeliydi; Hükümetin ve bunlara destek veren halkın sesi.
Cumhurbaşkanımız, “Teröre karşı atacağımız yeni adımlar sadece hazırlık, zaman ve ortam meselesidir. Bunun için bir gece ansızın gelebiliriz sözü, kulaklarından hiç eksik olmasın diyoruz.” sözleriyle millet adına en gür sesle haykırıyordu ecnebinin utanmaz suratına. Ve ekliyordu tüm encamıyla ve diyordu ki “Türkiye’ye karşı hasmane politika izleyip de günün sonunda kazançlı çıkan hiçbir ülke, hiçbir toplum, hiçbir kurum yoktur.” Bu cümleleriyle yirmi yıllık gelişmişliğin yol haritasını seriyordu kem gözler önüne. “Dünya beşten büyüktür” sözünün muhatabı kimse “One munite”sözünün muhatabı da aynı odaklardı. Batının içimizdeki beşinci kol vazifesi yapan ne bir topluluk ne dernek, ne vakıf ve ne de muhalif siyasi partiler engel olabildi.
İşte menfur patlamanın altında bunlar yatıyordu ve gereken cevabı da anında alıyordu Devletimizden.
Türkiye Yüzyılı’nda gelişmişlikle birlikte iman, ahlak, millî ve manevi değerlerin hüküm süreceği bir toplumun inşası mefkuresi ve Anadolu İrfanı’nın inşası yer almaktadır.
Bunun için Meclisimizin açılış töreninde muhalif kanat milli iradeye saygısızca davranıyor ve sonra da aynı zihnin doğurduğu güya çağdaş ama halkından bihaber kendini bilmez üçbeş çabulcu kadın yine milletin Meclisi’nde başörtüsü konusunun Yeni Anayasa’da olmaması gerektiği hususunda koro halinde meymenetsizlik ve hoşgörüsüzlüğü kendinden menkul çirkin çığlıklarla karşı oluşlarını haykırırken LGBT ahlaksızlığına sahip çıkışlarını ifade biçimleri de adeta akıl tutulması içinde olduklarını göstermesi bir yana tüm kin ve nefretiyle atılan bombanın hedefine varmamasına adeta üzülmüşlüğün sendromu içindeydiler. Özel bir tv programcısı başka bir bayanın devletinin yanında durmak yerine teröre mersiyeler düzmedi de aynı karanlık ruhun bir kalkışmasıydı. Hedefine varamayan terör eyleminin bu sonucuna matem tutan bir ruh hastası güruh var içimizde.
Tüm bunlara rağmen Nebevî bir metotla yoluna devam bir gidişat var Türkiye’mizde. Bir zamanlar atılan bombalar hükümetleri hizaya sokar akabinde Uluslararası boyutlarda müslümanların yaşadığı diyarlarda katliamlar gerçekleştirilir ve İslam adına ses çıkaracak liderler böylece tek tek susturulurdu.
Bugün İsrail’de gerçekleşen eylemler bir güce erişmişliğin İslam adına ortaya çıkışın resmidir. Belki de Türkiye’nin gücünün sınanması hamlesidir.
Ne muhalefetin saygısızlığını, ne terörün eylemini ne de Batının diş göstermesini kaale alan bir lider var İslam alemi adına şu Anadolumda.
Bu vakur duruşlar bir yerde maddi gelişmişliği ilzam eder. Yine bu konuda Cumhurbaşkanımızın şu ifadeleri büyük anlam taşımaktadır: “Ülkemize yönelik her saldırının bir tarafında ekonomik hesaplar bulunuyor.”Bu bakımdan ekonomimiz batıyor yalanı da atılan bir ses bombası niteliğinde.
Zinalar, faizler, kumar ve alkol çığırtkanlıklarıyla ortamı gerenlerin “Din elden gidiyor” yollu safsatalar da ortaya atılan birer algı bombaları…
Tüm mesel uyanıp yoluna devam eden koca bir devin kalkışına engel olmaktır.
Devlete karşı mafyavari girişimler güçlü hükümetler karşısında yenilmeye mahkumdur. Göz korkutmak gibi ilkel yaşam biçiminin olmazsa olmazlarından olan kaba gücün, akıl, fikir ve iman karşısında yapacağı hiçbir şey yoktur.
Rabbine olan imanıyla gücünü halkından adan liderlere diz çöktürülemez. Bir zamanların diz çöktürülen sözde liderlerin yönettiği güzelim ülkemin üzerinde artık karabulutların dolaşmayacağını herkes bilmeli.
Mustafa Salim
07 Ekim 2023, Ankara