Sönen kandile taşınan mumlardan fayda bekleyen ahmaklar görmez mi Mehmetçiğin şafağından başlayan günün göz kamaştıran güneşini?
İpleri pazara çıkmadan pazarlanan adamların siyaseti ancak bu kadar olur.
Bu Kandil’e dikilen Bayrağımız meğer kimlere batmış ki avazı çıkan çıkana.
Darbe imasında bulunan tehditli ilk ses CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’den geldi ve hiç şaşırmadık. Sonra Anayasayı hedef aldı. Bu adam için milletin verdiği oyların önemi olur mu? Tabi ki olmaz. Eğer olsaydı, 2017'deki anayasa referandumunu itibarsızlaştırmaya çalışarak "Anayasa meridir. Geçerlidir ama meşru değildir" der miydi?
Bunlardan can çıkar huy çıkmaz. Canan Kaftancıoğlu, “... Önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka bir şekilde bir iktidar değişikliğini, hatta bir sistem değişikliğini görüyorum. Bu ülkede halkın gerçekten gözü açıldı” derken herhalde 15 Temmuz’u unutmuşa benziyor.
Dünü ayrı telden çalan bu garip adamların bugünü okuyuşlarındaki beceriksizlikleri, siyasi çizgilerinin rengini gösterdiği gibi istikbalde menfaatimiz icabı ne varsa her şeye engel olacaklara da işaret etmektedir.
Yaşayıp görmek, anlatılandan daha etkili oluyormuş meğer.
Siyasette inadına, bile bile gerçekleri reddederken buna mukabil yalanlarla milleti kandırmaya matuf davranışlar sergilemenin mantığını çözmekten zorlandığımız bir zamandan bugüne geldiğimizde şahit olduğumuz olaylar maalesef olamaz dediklerimizin doğru olduğunu gösteriyor bizlere.
Meğer bu tür siyaset güden adamların ruhlarındaki kandilleri de sönmüş.
Günün şart ve imkanları göz önüne alındığında bundan 30 ve daha öncesi yıllarda milleti kandırma adına yapılan siyasetin biçim olarak günümüzde uygulanamayacağını göremeyecek kadar gözleri kararmış bu adamlar, aslında kime hizmet ettiklerini de ele vermiş oldular.
Çünkü karşılarında, her yalana inanan bir kitle yok artık. Ayrıca tüm foyalarını ortaya çıkaracak Anadolu'nun gerçek sahiplerinin desteğiyle iktidarı eline alan yerli ve güçlü bir hükümet var aynı zamanda.
Buna rağmen didinmeleri bir yerde de zavallı olduklarını göstermektedir.
Zavallılar; çünkü söylemleriyle milletten ne kadar koptukları ortada.
Bu süreçte siyaset, baro, oda, sendika, basın ve sözde bilim çevrelerince sergiledikleri davranışları, dışarıdan beslenen köklere sahip olduklarını bir kez daha gösterdi bizlere.
Bugün saray konusunu galiz sözlerle ağzına alanlar,
Halkı hiçe sayıp, Anayasa’ya dil uzatanlar,
Bir darbe korkusunu yaymaya çalışanlar,
Üst düzey bürokratların başarılı çalışmalarını engellemek için türlü entrikalarla göz dağı verip tehdit ederek huzursuzluk çıkaranlar,
15 Temmuz’da canları pahasına devletine sahip çıkanı değil açlık korkusunda makarna kuyruğunda sabahlayanları kastederek millet uyandı diyecek kadar milletten bihavadis olanların sergiledikleri tavirlar,
Hiç de yabancısı olmadığımız ve ülkeyi kaosa sokacak davranışlardır.
Bunlar;
Müdahale için şartların olgunlaştırmasına endeksli kirli planların ayak sesleridir;
15 Temmuz kalkışmasının zeminini oluşturma öncesi olayların biçimsel benzerlikteki tertibin bir devamıdır.
Çünkü Batı, kendi kendisine yeten güçlü bir Türkiye istemiyor. Sonuçta, karşılarında tarihinde çok büyük devletler kurarak dünyaya asırlarca hükmetmiş bir millet durmakta. Haliyle Türkiye'nin tarihi misyonuna dönmesi an meselesidir. İşte bu gerçek batıyor birilerine. Uykuları kaçıran sebep de bu.
Normal bir ülkede muhalefet, iktidarın millete hizmet hususunda kamçısı iken; bizde de faydalı olana engel olmak gibi bir görev üstlenmiş durumda.
Tarih sayfalarını geriye doğru açtığımızda edindiğimiz bilgi, bizdeki muhalefetin bu tür siyasetinin aslında garipsenmeyeceğini gösteriyor. Çünkü kökleri, Osmanlı'nın yıkılışını hazırlayan olayların müsebbibi Batı'yla yaptıkları ortak çalışmalarına dayanmaktadır.
Osmanlı'dan sonra kurulan devlette hep bunlar kullanılmasına rağmen bugün gelinen noktada “Savaşla kurulmuş bir partinin başkan vekili korkmaz” diyen Özgür Özel, bilindik algı oyunlarıyla milleti kandırarak tarihi olguları yine karatmaya çalıştı. Çünkü bunlarda siyaset demek, hedeflerine ulaşmada yalan, iftira, çarpıtma, hile gibi tüm yolların mubah olması demektir.
Son 18 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde olup bitenler karşısında bunların tutum ve davranışları incelendiğinde nasıl bir ihanet içerisinde olduklarını daha net görürüz.
FETÖ'ye sahip çıkan bunlar; PKK'ya sahip çıkan bunlar; DHKPC vb. daha nice terör örgütüne sahip çıkan yine bunlar.
Siyaseten etkiledikleri insanlar da kendileri gibi düşüneceğinden biz en azından bunların yalanlarından etkilenebilecek kesimle ilgilenip bilgilendirme ve uyarılarımızı yapmalıyız.
Gördüğümüz kadarıyla birileri, ülkemizde seyreden bu huzurlu havamızı yine bozmanın peşinde. Su uyur, düşman uyumaz prensibini asla unutmamalıyız. Son zamanlarda elde ettiğimiz avantajların tersine dönmesine izin vermemeliyiz. Bunu bir tebliğ olarak düşünüp öyle hareket etmeliyiz. İslam, ferdi olduğu kadar sosyal hayatı kuşatıcı bir sistemdir aynı zamanda. Onun için devletinin güçlü olması iktiza eder.
Bugünkü batı, biz inananlara hayat hakkı tanımak istemediği için içimizdeki bizden görevlileri tekrar sahneye sürmüş durumda.
Hesapları tüm hesapların üstünde olan Allah kerimdir.