İstanbul üst geçitlerine asılan pankartlarda yazılı "Lozan Türkiye'nin tapusudur" ifadesiyle Anlaşmanın 97'nci yıl dönümü kutlanmasını görünce ister istemez insan sorguluyor neredeyim diye...Çünkü bu ifade ancak bir Yunanlıyı sevindirir; bizi değil...
Bizi sevindiren ise Ayasofya'nın kapısına kilit vuran bu Anlaşma'nın görünmez maddelerine vurulan neşterlerdir. Kapalı kapılar ardında oynanan şeytani gizli oyunların ortaya çıkarılmasıdır. Yunan'ın bayraklarının yarıya indirilmesidir. Milli ruhun uyanmasıdır.
Bu sebeple yıllarca yanlışı doğru diye gösteren yalan tarihe hayır dedik.
Onlara alkış tutan alçaklara hayır dedik.
Siyasetlerini yalan zemine orurtanlara hayır dedik.
Ayasofya'nın açılan kapıları, yalancıların bu kirli yüzlülüklerine kapanan kapılar oldu.
Çünkü Lozan Anlaşması'na ancak hainler sevinir. İstiyoruz ki alçakların bu sevinci ağıt olsun matemlerine...
Milleti kandıracak malzemesi kalmadı artık bunların. Baksanıza nasıl da akılsızlık krizkeri geçiriyorlar.
Yunanlılar, gelecek 24 Temnuz'u matem ilan ediyor, bu alçaklar bize matem olan geçmiş 24 Temmuz'u hala bayram sayıyor.
Kin ve garezin aklı geride bıraktığı davranış bozukluğu, bu olsa gerek; ya değilse Kur'an-ı Kerim'de geçen 'kininizde geberin' ilahi fermanı nasıl anlayacaktık?
Milletin sevincine ortak olmayan kişilerin o milletten olmadığını başka nasıl anlatabilirdik? Bak, nasıl da çıktı foyaları ortaya; oltaya takılan sazan balıkları gibi.
Bundan sonra bu kara zihniyeti ne oğullukları ne de imam oluşları kurtarır gayrı...
Biri riya olmasın diye Ayasofya'da kılınacak cuma namazı davetiyesini reddeder, diğeri rezilce bir anlaşmanın yıl dönümü kutlamasını bahane ederek gelmeyeceğini söyler.
Aslına bakılırsa bunların bahanesinin altında yatan gerçek, tiynetlerinin ne olduğuyla birlikte siyaseten iflaslarına çekilen harakiriden başka bir şey olmadığıdır.
Bu iflas, güvendikleri dağlara karın yağmasıdır; batıya bağlı göbek bağlarının kopmasıdır. Aşırı kan kaybının beyinlerini dumura uğratmasıdır. Ümitsizlik deryasında boğulmalarıdır.
Yoksa, emellerine ulaşmada zerrece umitleri olsaydı namaza gelmemek için değil bahaneler ileri sürmek, o gün orada sabah namazını kılıp işrak vaktine kadar zikirler ederek işrak namazıyla şükürlerini dahi ifa ederlerdi ki varsın inanmadan yapılmış olsun, yeter ki kandıracakları bir halk olsun karşılarında. Seçimden önce cami cami dolaşıp Yasin okuyan değil miydi bunlar; sonra da şükürler için Kilise'de günah döken?
İki yüzlülükleri, hainlikleri, yalancılığı velhasılı entrika adına yapılan tüm çirkinlikleri anlatmadaki yetersizliğimize bu akılsızca davranışları kadar katkı sağlayacak güçlü delilimiz olmayacaktı.
Milletin Ak yüzüyle azınlıkların Kara yüzünün çarpıştığı Türkiyem...Az kaldı Karaların kara bağlamasına. Yeter Yahudi ile Ermeni'lerden çektiğimiz. Bugün Ayasofya yarın da Mescid-i Aksa'dır azınlığı dehşete sokacak...
Ak ile karanın ayrışması olan 24 Temmuz 2020'de Ayasofya'da kılınacak Cuma günümüz kutlu olsun.