Yaratıcının her yönüyle birbirinden farklı özelliklerle donattığı iki cinsten biri olan kadın; ama, fakat, lakin gibi hiçbir mazerete mahal vermeyecek şekilde saygıya değerdir.
Cinsiyetçi yaklaşımlar kimseyi bir yere götürmeyeceği gibi işi içinden çıkılmaz hale de getirir.
Kadın erkek eşitliği ifadesi bence hem eksik hem de yanlıştır.
Kadın ve erkek arasında yapılacak bir değerlendirme eşitlik değil adalet üzerinden yapılabilir.
Kamuda, ailede, eğitimde, iş hayatında ve aklınıza gelebilecek her yerde.
Kadın ve erkek, fiziksel, ruhsal, duygusal yönden birbirinden farklıdır.
Türk toplumunda kadının tarihin ilk dönemlerinden beri önemli bir yeri olmuş, kadınlar her alanda varlığını hissettiren, sözü dinlenen, fikirlerine değer verilen bireyler olmuşlardır.
Cahiliye döneminde kız çocukları diri diri toprağa gömülürken İslam’la birlikte bu uygulama sona erdirilmiş, kadına hak ettiği değer verilmeye başlanmıştır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) ‘Cennet anaların ayakları altındadır’, ‘sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davranandır’ diyerek dinimizde kadına bakışın çerçevesini de çizmiştir.
Son yıllarda kadınlarımıza yönelik şiddet ve onur kırıcı durumlar hem geleneğimizin, töremizin bize yüklediği sorumluluğu hem de dinimizin gereklerini unuttuğumuzu gösteriyor.
Şiddet kelimelerin kifayetsiz olduğu noktada ortaya çıkan ve asla tasvip etmeyeceğimiz bir durum.
Kadınların içinde olmadığı sosyal ilişkilerde de erkekler şiddete kolay eğilim gösteriyor.
Şiddetin önüne geçmek için yapılan önemli çalışmalar yüzeysel olmaları nedeniyle maalesef etkisiz kalıyor.
Toplumsal hayatın çerçevesini önemli bir şekilde çizen dinimizin ne dediğine de bakmak gerektiğine inanıyorum.
O dernek ne der, bu platform yanlış anlar gibi korkularla yapılacak düzenlemeler akim kalmaya mahkûmdur.
Kadın olsun erkek olsun insanımızı bilinçlendirmeyi başarırsak şiddet döngüsüne büyük darbe vuracağız.
Bilgi sahibi olmakla bilinç sahibi olunmuyor maalesef.
Hayatımız hızla bireyselleşmeye ve yalnızlaşmaya doğru gidiyor.
Eskiden eşimizle dostumuzla, yakın ve akrabalarımızla paylaştığımız sorunları artık kimseye anlat-a-mıyoruz.
Koca bir mahalleyi tek bir çatı altına topladık ama kimsenin kimseden haberi yok.
Komşuda kıyamet kopsa kapısını çalıp neyiniz var diye soramıyoruz. Özel hayata müdahale etmemek için sormuyoruz belki de.
Ama bizim müdahale etmediğimiz özel hayat ertesi gün çiftlerden birinin, çoğunlukla da kadının yaralanması, örselenmesi ya da ölmesiyle sonuçlanıyor.
Devletin alacağı tedbirlerden biri de bu konuların haberleştirilmesiyle ilgili bir düzenleme yapmak olmalı.
Devletin kendi kanalı bile şiddet haberlerini en ince detayına kadar adım adım anlatıyor.
Adeta ‘nasıl cinayet işlenir’ ‘alternatif insan katletme yöntemleri’ konularında ders veriliyor adım adım.
Kadın yazısı yazacağımız bir günde söz, şiddete ve alınması gereken tedbirlere geldi.
Demek günlük hayattan bu tartışmaları çıkarabilmek için daha çok çaba göstermeliyiz.
Her şeyin başı eğitim, eğitimin başı aile, ailenin öğretmeni kadın.
Yani en büyük görev kadınlara düşüyor yine.
Umarım bana kızmazlar.