Türkiye, 85 milyona yaklaşan nüfusuyla 235 ülke arasında 19. sırada.
Genç nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzde 15.
Bazı alanlarda otuzlu yaşlarda da rahatlıkla spor yapılabildiğini düşünürsek yaklaşık 15 milyon gencimiz sporcu olmaya aday.
Genç; delikanlı olduğu kadar çılgın, asi olduğu kadar duygulu, hayalperest olduğu kadar hedefinin peşinden gidendir.
Buna rağmen ülkemiz, genç nüfusunun nimetlerinden yeteri kadar faydalanamamakta; bilimde, sanatta, sporda beklenen sıçramayı bir türlü yapamamaktadır.
Son zamanlarda Selçuk Bayraktar’ın şahsında kimlik bulan, özellikle savunma sanayisinde kendini gösteren atılımın alanını genişleterek devam etmesi en büyük beklentimiz.
Sanatta önde olmak için elimizde bulunan malzeme, topraktan çıkarılıp parlatılmayı bekleyen altın gibi.
Sinema, tiyatro, folklor ve diğerleri…
Hala girmediğimiz, giremediğimiz çok etkili bir alan olan sinema için tarihimiz engin bir deniz, coğrafyamız doğal bir plato.
Durum böyleyken ortaya çıkan yapımların siyasetten, erotizmden ya da kendi değerlerini aşağılama anlayışından kurtulamadığını görüyoruz.
Herkes kısa vadede kar getirecek işlere, popülizme yöneliyor.
İbrahim Demirkan gibi kaliteli işler çıkaran sinema emekçileri de kısıtlı imkânlarla mücadele ediyor.
Kanayan bir yaramız da spor.
Sporda nüfusa oranla asla başarılı sayılabilecek bir durumda değiliz.
Son zamanlarda yapılan yatırımlar ve bir kısmını ithal ettiğimiz sporcularla gelen başarılar bizim için teselli olmamalı.
Yatırımları yapan siyasiler spora yöneltmeli ama yön vermemeli.
Siyasilerin gönüllerinde yer eden takımlar olabilir, gönül verdikleri renkler olabilir ama bu, toplumun genelini etkileyecek şekilde ortaya konulamaz, konulmamalıdır.
Bu tavır hangi spor dalında olursa olsun geriye gidişin ilk adımı olur her zaman.
Bir kulübün yönetsel ve sportif başarısızlıkları siyasilerin ya da onların en yakınında görev alan üst düzey görevlilerin müdahalesine gerekçe olamaz.
Bu tavır, yüz yaşını çoktan geçmiş güzide bir kulübe sahip çıkılıyormuş gibi görünmesine rağmen diğerlerinin dışlanmasına, uzun vadede de camialar arası kutuplaşmaların artmasına, neden olacaktır.
Önümüzde uzun bir süreç ve zorlu maçlar var. Bundan sonrası için kulüplerin ve hakemlerin baskı altında olmayacağını kim söyleyebilir?
Yıllardır canı yanan Anadolu kulüplerinin de, haksızlığa uğradığını iddia eden bahse konu kulübün de sahibi hangi takımı tutarsa tutsun devlettir.
Böylesi kritik zamanlarda tarafgirlik beyan etmenin siyasi tercihlere yapacağı etkiyi görmek için kamuoyu araştırmasına gerek olmadığı kanısındayım.
*
Merhum Özdemir Bayraktar’a beyfendiye Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabırlar dilerim.