FİKRİ HÜR

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK FETÖ OYUNU MU?

18 Ağustos 2016 Perşembe 00:38

Aslında sorun yumağı haline gelen Türkiye’nin eğitim sisteminin kronik hastalıkları ile ilgili tartışmalarının, çözüm arayışlarının, fikir beyanlarının, akademik çalışmaların gündemi oluşturması, toplumun geleceğine dair en iyi eğitim sisteminin kurulması için çaba gösterilecek dönemleri yaşamalıydık.

Türkiye, 15 Temmuz gecesi FETÖ’nün başını çektiği uluslar arası çetelerin darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. İpi dışarıda olan bu mel’un yapının, 40 yıllık sinsi bir örgütlenme ile devletin tüm hücrelerine nüfuz etmesi nedeniyle bir tehlikeden öte kaos, yıkım ve iç savaş planları yaptığı ortaya çıktı. Bu nedenle Memleketin başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olan FETÖ kalkışmasının milletin dirayeti ve Allah’ın inayeti ile akamete uğramasından sonra sadece darbenin silahlı teröristleri ile değil tüm kurumları saran bu ölümcül mikrop, bu habis ur ile mücadele başlatıldı.

Mücadelenin öncülerinden Milli Eğitim Bakanlığı da hemen 15.200 personeli açığa aldı. Ardından 6.528 personel daha açığa alındı. Hemen ardından özel okullarda çalışan yaklaşık 21.000 öğretmenin çalışma izni de iptal edildi.

Sayı çok büyüktü! Adeta FETÖ’nün beli kırılmıştı Milli Eğitim Bakanlığında. Shov devam ediyordu: ülkenin her köşesinde daha önce Fetullahçı Terör örgütüne veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen personeller açığa alınmaktaydı.

Neredeyse bu kadar açığa almaların ve sayının büyüsüne kapılıp en önemli mücadelenin MEB tarafından yürütüldüğüne inanacaktık!

İddialarda bulunup isimler vererek işi ihbarcılık bahanelerinin oluşmaması için şimdilik bunu erteleyelim.

Şimdi mevzuya dönelim, MEB’de FETÖ’nün aslında oyunun büyüğünü oynadığını hem biraz tespit hem de birkaç soru sadece iki durum üzerinden irdeleyelim.

Birincisi açığa almalar, ikincisi sözleşmeli öğretmen atamaları.

MEB ilk olarak açığa aldığı 15.200 + 6.528 personelin analizini nasıl yaptı? Şüphesiz bu takdir edilecek bir çalışma gerektiriyor. Diyeceksiniz ki sendikaları, dernekleri belliydi. Bunlara üye olanlar açığa alındı.

Peki, o zaman soruyla devam edelim.  

Personel diye basına yansıyan açığa alınanlar kimler? Sadece öğretmenler ve memurlar mı?

Bakanlık merkez teşkilatından kaç kişi açığa alındı?

Kaç müsteşar yardımcısı açığa alındı? Veya Kaç genel müdür? Kaç daire başkanı, şube müdürü, talim ve terbiye kurulu üyesi, bakanlık müfettişi (yeni adıyla denetmen!)? Kaç il müdürü açığa alındı?

Yok mu?

Eğer yoksa o zaman FETÖ, ordunun kılcal damarlarına kadar sızmış, yargıyı ahtapot gibi sarmış ama aynı zamanda en büyük finans ve insan kaynağını sağladığı Milli Eğitim Bakanlığına SIZMAMIŞ!

Öyle mi? 

Eğer öyleyse bu kadar açığa almaların anlamı şudur: Tavşanın gözüne ışık tut! Bakanlık merkez teşkilatındaki FETÖ elemanlarını görmesin kimse.

Gelelim turpun büyüğüne. Sözleşmeli öğretmenlik diye bir icadı öğretmen gitmeyen bölgelerde öğretmeni tutmak için ortaya attılar. Bunda iyi niyetli olabilir bakanlık. Eyvallah! Fakat öğretmenlerin seçiminde mülakatın fikir babası kim?

Nedense? Aklıma 2014te yapılan şube müdürlüğü atamaları geldi! 17-25 Aralık olayından sonra FETÖ ile ilişkili olanları elemek için kurulan mülakat komisyonları yazılı sınavda barajı aşan ne kadar paralel varsa mülakat sonucunda şube müdürü olmasını engelleyemedi! Yersen!

Sözleşmeli öğretmen yönetmeliğinde açıkça belirtilmiş: bu tür yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen adamın sözleşmesi feshedilir. Böyleyken neden kpss puan üstülüğüne göre öğretmen alımdan korkuyor bakanlık?

Bakanlık merkezinde FETÖ temizliği yapmadan oluşturulan mülakat komisyonlarının FETÖ üyelerinden oluşmayacağına kimi inandırabilirsiniz?

Bu komisyonların atadığı öğretmenlerin FETÖ’nün elemanı olmadığını nasıl iddia edebilirsiniz?

Olur ya;  Kpss puanı 60 olan atanıp 90 alanın atanamaması durumunda bunu kim nasıl açıklar? 

Bu adalet terazini, bakanlık merkezinde bulunan ensesi kalınları görevden “alamazken”, kurbanlık koyun diye uzaktan kokusu bulaşmış köy öğretmenini devletin bekasına tehdit diye görevden alanlar mı elinde tutacak?

Üst üste koyunca bunları bu mülakatın hükümet için en büyük tuzak olduğunu kim red edebilir?

Bu tuzakla mülakatlarla elenecek binlerce adayın ve ailelerinin hükümete olan güvenlerini bitirecekler. Dost iken düşman üretecek ve hükümetin insanlara zulmettiğini, sadece dayısı olanın atanabileceğini pompalayıp duracaklar.O gün kimi inandırabilir, kimi ikna edebilirsiniz?

Kpss puanıyla atama yaptıktan sonra nasıl tespit edildiyse şimdiye kadar pekala bundan sonra da paralel ile ilişkisi bulananları görevden alabilirsiniz. Hem sözleşmenin feshi devlet memurluğundan çıkarmadan daha kolay değil mi?

Mülakat fikrinin ne kadar tehlikeli bir tuzak olduğunu anlayamayacak, anlatamayacak kimse yok mu bakanlıkta?

Mülakat ile FETÖ’nün gizli ya da açık hedeflerine hizmet edileceğini göremiyor mu kimse?

Sözün özü: Milli Eğitim Bakanlığının üst yönetiminde FETÖ temizliği yapılmadan alt kadrolarda açığa alma ve mülakat ile atamalar dahil yapılacak her işlem FETÖ’ye hizmet eder.

Bir an önce sözleşmeli öğretmen atamalarında mülakatın bir FETÖ oyunu olabileceği görülmeli ve önlem alınmalıdır!

Fikri Hür

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #