Bu satırlar vesilesiyle bugüne kadar terörle mücadelede verdiğimiz bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.
Türkiye, kurulduğu günden beri terörle mücadele etmek durumunda kalmış bir ülke.
Ülkemizi müstemleke haline getiremeyen haçlı zihniyeti konvansiyonel savaşlarla bir sonuç alamayacağını anlayınca farklı yöntemlere başvurdu.
Uzun yıllar başımızın belası olan asala, bayrağı pkk’ya devretti.
Her iki örgüt de cinayet ve katliamlarını batılı ülkelerin yoğun desteğiyle gerçekleştirdi.
Hemen herkesin bildiği bir gerçek var: Terör örgütleri devletlerin desteği olmadan ayakta kalamaz.
Bu, görünürde silah desteğidir.
Amerika’nın ypg’ye binlerce tır silah göndermesi, yine abd ve Avrupa ülkelerinin pkk’ya yıllardır verdiği silah desteği gibi.
Bir de istihbarat desteği var ki teröre maruz ülkenin elini kolunu bağlar.
Hain içerden olunca kapı kilit tutmaz misali.
İşte bu yüzden Hakan Fidan MİT müsteşarı olduğunda İsrail’den ‘birlikte çalışabileceğimizi ummuyoruz’ açıklaması gelmişti.
Ve yine bu yüzden Fidan FETÖ marifetiyle türlü çeşit saldırılara maruz kalmıştı.
Hatırlanacağı gibi Sayın Davutoğlu eliyle milletvekili yapılmak istenmiş ama Recep Tayyip Erdoğan’ın itirazına takılmıştı.
Plan tutsaydı belki de MİT yine İsrail ve diğerlerinin uyumlu çalışacağı bir yapıya kavuşacaktı.
Bugün MİT’in başında Fidan’ın olması ne kadar isabetliyse Sayın Süleyman Soylu’nun içişleri bakanı olması da aynı derecede büyük bir avantajdır.
Gecesini gündüzüne katarak verdiği mücadele, kararlı duruşu, polis teşkilatıyla kurduğu sağlıklı iletişim ve tabi Recep Tayyip Erdoğan’la yaşanan doku uyuşması.
Hepsi terörün belinin kırılması ve eylem kabiliyetinin neredeyse sıfıra indirilmesi konusunda çok önemli etkenler.
Tabi Türkiye sadece içerdeki terörle mücadele etmiyor.
Uluslararası terör odaklarının (ülkeler ve silah tüccarları) desteğiyle kurulan ve ayakta kalan pkk, ypg, deaş gibi bilumum terör örgütleri ve cinayet şebekeleriyle de mücadele etmek durumunda.
Bu mücadelede zaman zaman sınır ötesi harekâtlar yapmak ve terörü kaynağında kurutmak hayati önem taşıyor.
Zeytin Dalı Harekâtı da bunlardan biri.
Bugüne kadar yapılanlar içerisinde hem içerde hem dışarda diplomasinin en başarılı şekilde kendini ifade ettiği harekât bu.
Beklemediğimiz ülkelerden beklenmedik destek açıklamaları geliyor.
Bunda da Mevlüt Çavuşoğlu’nun büyük bir etkisi var.
İçerde de siyaset bir kenara bırakılmış milli menfaatler konusunda birlik olunmuş.
Ne güzel.
Desteğini ifade eden herkese teşekkür etmek lazım, sanatçıdan akademisyene, spor kulübünden sivil toplum örgütüne kadar.
Bir de çatlak sesler var.
Bu ülkenin toprağında yeşeren,
ekmeğini yiyip suyunu içen sözde aydın, gerçekte karanlık insan-cıklar.
Yok tabipler birliği, yok meslek odaları bilmem neler.
Hazır olağanüstü hal devam ederken bu çarpık ve kendi değerlerine yabancı yapılara bir çeki düzen verilsin.
Gençliğini bir kenara bırakıp dirsek çürüten, tıp fakültesi bitiren, hekim olmaya hak kazanmış birisi neden tabipler odasına üye olmak zorunda kalsın. Ülke bu zorunluluklardan çok çekmedi mi?
İktidardan bu gayri milli yapıları lağvetmesini ve her seferinde ülke menfaatlerine halel getirecek açıklamalar yapan yöneticileri hakkında gerekeni yapmasını beklemek her vatanseverin hakkıdır.